Nilüfer İlçesi

1990'lı yıllara gelinirken bir sanayi kenti olarak büyüyen Bursa'da planlı gelişmenin yönü kentin batısını işaret ederken, bugünkü Nilüfer o yıllarda daha çok konut gereksinmesine yanıt veren bir bölgeydi.

17.12.2023

Nilüfer İlçesi

Çağdaş Nilüfer

1990'lı yıllara gelinirken bir sanayi kenti olarak büyüyen Bursa'da planlı gelişmenin yönü kentin batısını işaret ederken, bugünkü Nilüfer o yıllarda daha çok konut gereksinmesine yanıt veren bir bölgeydi. Henüz birkaç yıl öncesine değin Bursa'nın uzak mahalleleri sayılan ya da yakın köyler arasında yer alan bölgeler, birer birer toplu konut alanına dönüşüyor, Bursa giderek büyüyordu. Kentsel gelişmenin bu denli hız kazanması bir takım yönetsel düzenlemeleri de beraberinde getirdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 18 Haziran 1987'de kabul edilen ve 27 Haziran 1987 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 3391 sayılı 'Bursa İli Merkezinde Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer Adıyla Üç İlçe Kurulması Hakkında Kanun' ile Bursa'da büyükşehir belediyesi kuruluyor ve Nilüfer de tarih sahnesindeki yerini alıyordu.

Doğuda Osmangazi, kuzeyde Mudanya, batıda Karacabey, güneybatıda Mustafakemalpaşa ve güneyde Orhaneli ilçeleriyle çevrelenen Nilüfer ile Osmangazi arasındaki sınırı, Bursa-Mudanya karayolu belirliyordu. Yasaya göre, tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleye dönüştürülen Balat ve İhsaniye ile Karaman Mahallesi'nin, yolun batısında kalan bölümü Nilüfer'e bağlanıyordu. Yasa ile tüzel kişilikleri kaldırılan, Bursa Merkez bucağına bağlı Minareliçavuş, Fethiye, Beşevler, Odunluk ve Gümüştepe köyleri, Görükle bucağına bağlı Özlüce ve Ürünlü köyleri, Çalı bucağına bağlı Ertuğrul, Alaattinbey ve Demirci köyleri de Nilüfer'in mahalleleri arasına katılıyordu. Akçalar, Çalı, Görükle, Kayapa ve Hasanağa beldeleri de artık Nilüfer ilçesi sınırları içinde olmakla birlikte Nilüfer Belediyesi alanına katılması için 2009 yılını beklemek gerekecekti.

2004 ve 2005 yıllarında yapılan yasal düzenlemelerle Büyükşehir belediyelerinin sınırları genişletildi; nüfusu 5 bin ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulması, nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin köye dönüştürülmesi kararı alındı. Bu düzenlemelerle Çalı, Kayapa, Görükle, Hasanağa, Akçalar ve Gölyazı ilk kademe belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırıldı ve söz konusu belediyeler 2009 yılındaki yerel seçimlerin ardından mahalleleri ve köyleriyle birlikte Nilüfer Belediyesi'ne katıldı.

Bursa'nın planlı gelişime en açık ilçesi Nilüfer, sürekli büyümesini kurulduğu günden bu yana sürdürdü. Nilüfer'in 1987'de 13 olan mahalle sayısı 1994'te 14'e, 1996'da 15'e, 1998'de 16'ya, 2003'te 24'e, 2008'de 25'e ve 2009'da 42'ye yükseldi. Belediye sınırları içindeki alanı genişleten bu gelişmelerin dışında, Nilüfer'in mücavir alanı ve bu alan içindeki köylerin sayısı da 2004'ten itibaren arttı. 1987'de sadece 1 olan köy sayısı 2004'te 9'a ve 2009'da 22'ye çıktı. 1987'de 7 bin 840 hektar olan merkez alan büyüklüğü 2009 yılı itibariyle 23 bin 324 hektara, 1987'de 925 hektar olan mücavir alan büyüklüğü 27 bin 432 hektara çıkan Nilüfer ilçesi, 23 yılda 5 kattan fazla büyüdü. 1987'de 8 bin 765 hektarlık bir alana yayılan Nilüfer, bugün tam 50 bin 756 hektarlık büyüklüğe ulaştı. 2009 yılı itibariyle Nilüfer'in 42 mahallesi şunlar: Ahmet Yesevi, Akçalar-Kurtuluş, Akçalar-Zafer, Alaaddinbey, Altınşehir, Ataevler, Balat, Barış, Beşevler, Cumhuriyet, Çalı, Çamlıca, Demirci, Ertuğrul, Esentepe, Fethiye, Gölyazı-Bayır, Gölyazı-Merkez, Görükle-Büyükbalıklı, Görükle-Dumlupınar, Görükle-Gökçeköy, Görükle-İrfaniye, Görükle-Kurtuluş, Görükle-Sakarya, Görükle-Zafer, Gümüştepe, Hasanağa, Hasanağa-Kızılcıklı, Işıktepe, İhsaniye, Karaman, Kayapa-Çamlık, Kayapa-İstiklal, Kayapa-Zafer, Konak, Kültür, Minareliçavuş, Odunluk, Özlüce, Üçevler, Ürünlü, Yüzüncüyıl. Nilüfer Belediyesi'nin mücavir alanı içinde kalan 22 köy ise şunlar: Atlas, Ayvaköy, Badırga, Başköy, Çatalağıl, Çaylı, Dağyenice, Doğanköy, Fadıllı, Güngören, İnegazi, Kadriye, Karacaoba, Konaklı, Korubaşı, Kuruçeşme, Maksempınar, Tahtalı, Unçukuru, Üçpınar, Yaylacık, Yolçatı. 

Nilüfer'in Demografik Yapısı

Nilüfer'in nüfus yapısında yıllar içinde yaşanan değişim, ilçenin Bursa'nın en hızlı kentleşen bölgesi olduğunu ortaya koymaktadır. Kuruluş aşamasında Nilüfer ilçesinin nüfusu yaklaşık 45 bindir. 1990 ile 2009 yılları arasındaki 19 yıllık dönemde Nilüfer'in toplam nüfusu yüzde 330 oranında artarak, 65 bin 799'dan 282 bin 991'e yükselmiştir. İlçenin kırsal (belde ve köyler) nüfusu sürekli azalan, kentsel nüfusu ise sürekli artan bir seyir izlemiştir.

Nilüfer'de Ekonomik Yapı

Ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilen sayılı illerden biri olan Bursa'nın, Türkiye ekonomisinde üstlendiği öncü roldeki en büyük pay, gerek sanayi ve ticaret gerekse tarımsal üretimde sağladığı artı değer ile Nilüfer'indir. Türkiye'de OSB geleneğini başlatan Bursa ve ilçelerinde, kuruluş çalışmaları devam edenlerle birlikte toplam 13 OSB bulunmakta, bunlardan 5'i Nilüfer'de yer almaktadır. Sanayi bölgelerinde ağırlıklı olarak otomotiv, tekstil, makina, metal, gıda alanlarında üretim yapılmaktadır. Sanayi ve ticaret kenti kimliğiyle Bursa'ya önemli bir istihdam potansiyeli sunan Nilüfer'de üretim, otomotiv ana ve yan sanayi ile tekstil başta olmak üzere makineden gıdaya uzanan geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.

 

 

Sanayi

Türkiye'nin ilk OSB'si 1966 yılında Bursa'da, bugün Nilüfer sınırları içinde yer alan Yalakçayırı mevkiinde faaliyete geçmiştir. 6,8 milyon metrekare büyüklüğündeki Bursa OSB'de yaklaşık 30 bin kişi istihdam edilmektedir. Minareliçavuş Mahallesi'nde bulunan Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi'nde (NOSAB) ise 276 firma bulunmakta ve yaklaşık 15 bin kişiye istihdam olanağı sağlanmaktadır. Belde belediyelerinin kapatılmasından sonra Nilüfer'e bağlı bir mahalleye dönüşen Hasanağa'daki organize sanayi bölgesinde (HOSAB) ise 57 fabrika üretim yapmakta, bu tesislerde yaklaşık 3 bin kişi istihdam edilmektedir.

Nilüfer'in Badırga Köyü ile Karacabey'e bağlı İkizce ve Taşpınar köyleri sınırları içinde yer alan 171 hektarlık alanda kurulan Deri OSB'de ise halen 19 firma faaliyet göstermekte ve yaklaşık 700 kişiye iş olanağı sağlanmaktadır. Tekstil boyahanelerinin kent dışına taşınmasını amaçlayan OSB de yine Badırga Köyü'ndeki 420 hektarlık alanda kurulmaktadır. OSB statüsü için onay bekleyen Kayapa Sanayi Bölgesi'nde 63 firma üretim yapmakta, yaklaşık 3 bin kişi istihdam edilmektedir. Orta ölçekli bir sanayi bölgesi olan Çalı'daki 220 işletmede yaklaşık 4 bin kişi istihdam edilirken, 13 firmanın üretim yaptığı Akçalar Sanayi Bölgesi'nde yaklaşık bin 500 kişi istihdam edilmektedir.

Bursa'nın iki önemli küçük sanayi bölgesinden biri olan ve 182 bin metrekare alan üzerine kurulan Beşevler Küçük Sanayi Sitesi'nde ise mobilya, metal ve oto gruplarında bin 250 adet küçük ve orta ölçekli işletme bulunmaktadır. 76 hektarlık alana sahip Görükle Küçük Sanayi Bölgesi'nde ise yaklaşık 40 firma üretim yapmaktadır.

Ticaret

Nilüfer, nüfus artışına paralel olarak hareketli bir ticari yaşama sahne olmakta, ticaret merkezleriyle de kent ekonomisi için katma değer yaratmaktadır. Nilüfer Ticaret Merkezi (NİLTİM) ve Gıda Toptancılar Sitesi dışında ilçede özel sektör tarafından çok sayıda alışveriş merkezi kurulmuştur. Nilüfer Metro Grossmarket, Carrefoursa, Magazin Outlet Center, Arena Alışveriş Merkezi, Nilpark Alışveriş Merkezi ve Bauhaus gibi büyük alışveriş merkezlerine ev sahipliği yapmaktadır.

Tarım ve Hayvancılık

Nilüfer'de sulak ve tarıma son derece elverişli arazi yapısı nedeniyle tarımsal üretim de önemini korumaktadır. Bursa'nın simgelerinden şeftali üretiminin önemli bölümünün yapıldığı Nilüfer köylerinde üzüm, incir, kiraz, armut gibi meyvelerin yanı sıra biber, patlıcan, domates gibi sebzeler; başta buğday, arpa ve yulaf olmak üzere tahıllar; ayçiçeği ve susam gibi endüstri bitkileri ve baklagil üretimi yapılmaktadır. Türkiye'de enginar üretimi için en verimli topraklar Nilüfer'in Hasanağa bölgesinde bulunmaktadır. Nilüfer'de üretilen enginar, büyüklüğü, lezzeti ve kılçıksız olmasıyla diğer bölgelerin ürünlerinden ayrılmakta ve tüm Türkiye'de 'Hasanağa enginarı' diye aranmaktadır.

Nilüfer'in köylerinde hayvancılık da önemli bir geçim kaynağıdır. Özellikle küçükbaş hayvancılığın geliştiği ilçede, arıcılık ve tavukçuluk da ön plana çıkmaktadır. Zengin bir tür çeşitliliğine sahip olan Uluabat Gölü'nde de özellikle turna ve sazan ticari olarak avlanmaktadır.

Nilüfer'de üreticiler, faaliyetlerini büyük ölçüde kooperatif çatısı altında sürdürmektedir. İlçede 3 tarımsal kalkınma kooperatifi, 2 sulama kooperatifi ve bir de su ürünleri kooperatifi bulunmaktadır.

Tarımsal üretim bakımından son yıllarda Nilüfer'de ön plana çıkan en önemli konu, organik tarım olmuştur. Nilüfer Belediyesi, özel projelerle üreticileri organik tarıma yönlendirmeye çalışmaktadır. Bursa'nın ilk organik ürün pazarı 2006 yılında Nilüfer'de açılmıştır. Pazar günleri Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda kurulan pazarda, sertifikalı ekolojik ürünler satışa sunulmaktadır.

Nilüfer Belediyesi bünyesinde kurulan Tarım ve Hayvancılık Birimi, bölgede hem envanter çalışmaları yapmakta, hem de Uludağ Üniversitesi işbirliğiyle çiftçilere yönelik eğitim çalışmaları gerçekleştirmektedir. Bu çalışma kapsamında Nilüfer'de kurulan köylü pazarlarında da Nilüferli çiftçinin ürünü tüketiciye doğrudan ulaştırılmaktadır.

Eğitim Kenti Nilüfer

Nüfusu büyük bir hızla artan Nilüfer'de eğitim öğretim kurumlarının sayısı da her geçen gün artmaktadır. Nilüfer'de halen 34 anasınıfı; 14'ü özel 18 anaokulu; 11'i özel 62 ilköğretim okulu; 13'ü özel 27 ortaöğretim okulu; 9'u özel 15 özel öğretim okulu; biri rehberlik, biri mesleki eğitim ve biri de halk eğitim olmak üzere 3 eğitim merkezi faaliyet göstermektedir.

Yaklaşık 2 bin dersliğin bulunduğu, öğrenci sayısının 100 bine yaklaştığı Nilüfer'deki 15 sürücü kursu, 19 dersane, 3 orta öğretim öğrenci yurdu ve 11 yüksek öğrenim öğrenci yurdu da eklendiğinde, ilçede toplam 173 eğitim kurumu yer almaktadır. Bu kurumlardan en büyüğü ve kuşkusuz en önemlisi Uludağ Üniversitesi'dir.

Uludağ Üniversitesi

Türkiye'nin en büyük, en saygın ve en başarılı yüksek öğretim kurumlarından biri olan Uludağ Üniversitesi'nin ana yerleşim birimi, Nilüfer'deki 16 bin dönüm alan üzerine kurulu bulunan Görükle Yerleşkesi'dir.

Temelleri 1970 yılında İstanbul Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Bursa Tıp Fakültesi ile atılan ve yasal kuruluşu 1975 yılında gerçekleşen Uludağ Üniversitesi'nde 10 fakülte, 2 yüksekokul, 15 meslek yüksekokulu, 1 konservatuar, 3 enstitü, 19 Araştırma ve Uygulama Merkezi ve Rektörlüğe bağlı olarak kurulan 5 bölüm bulunmaktadır. Yaklaşık 45 bin öğrencinin öğrenim gördüğü Uludağ Üniversitesi'nde 818 öğretim üyesi, bin 487 diğer akademik personel, bin 756 idari personel, bin 984 şirket elemanı, 39 sürekli işçi ve 531 4/B'li personel hizmet vermektedir.

Aklın ve bilimin öncülük ettiği, Atatürk'ün çizdiği çağdaş, laik ve demokratik yolda, özgür düşünceli ve kişisel sorumluluk duyguları gelişmiş ulusal değerlere saygılı olarak kültürel ve tarihi değerleri benimsemiş çağdaş gençler yetiştirmeyi amaç edinen Uludağ Üniversitesi, Avrupa Üniversiteler Birliği'nin Avrupa'da ortak yüksek öğretim alanı yaratmayı amaçlayan Bologna Reformları'nın hayata geçirilmesi konusunda yaptığı özgün çalışmayla 662 Avrupa üniversitesine en iyi örnek olarak gösterilmiştir.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, 3 yıllık bir denetleme sürecinde tam bin 33 standart testten başarıyla geçerek, 2007 yılı sonunda dünyanın en saygın hastane akreditasyon kuruluşlarından Joint Commission International (JCI) tarafından akredite edilmiştir. Böylece Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Türkiye'de Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi'nden sonra tüm birimleriyle akredite edilen ikinci kamu hastanesi olmuştur.

Görükle Yerleşkesi'nin ormanlık alan olan 6 bin dönümünde bitki ve hayvan varlığının zenginleştirilmesi amacıyla uygun ortam oluşturarak ekosistemi koruma çalışmaları yapılmaktadır. Yaban Hayatı Koruma Alanı'nda, 400 bin fıstık çamı ile Türkiye'nin en büyük fıstık çamı ormanlarından biri kurulmuştur. Sulak alanlarda ise Ziraat Fakültesi çiftliklerinde üretilen sülün, keklik, güvercin, ördek ve tavşanlar doğal ortamda yaşamlarını sürdürmektedir.

Sanatsal ve kültürel etkinliklerin de son derece yoğun olduğu Uludağ Üniversitesi'nde, her yıl bahar aylarında düzenlenen Kültür, Sanat ve Spor Şenliği öğrencilerin yoğun katılımıyla yapılmaktadır. Uludağ Üniversitesi ve Nilüfer Belediyesi, kültür sanat etkinliklerinde de işbirliği yaparak, kentin sosyo kültürel gelişimine katkıda bulunmaktadır.

Sağlıklı Kent Nilüfer

Sağlığı kentlerin politik ve sosyal gündemlerinde üst noktalara taşımaya çalışan 'sağlıklı kentler' yaklaşımına uygun pek çok çalışmanın yapıldığı Nilüfer, sağlık hizmetleri konusunda Türkiye'deki en şanslı ilçelerden biridir. 'Koruma-Önleme' yaklaşımını temel ilke edinerek, özgün bir hizmet modeli geliştiren Nilüfer, bu özelliğiyle Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Sağlıklı Kentler Ağı'na 5. fazdan üyeliği onaylanan Türkiye'deki 7 kentten biri olmuştur.

Sağlık Hizmetleri

Nilüfer'de sağlık hizmetleri, Sağlık İl Müdürlüğü'ne bağlı toplum ve aile sağlığı merkezleri ile Verem Savaş Dispanseri; özel ve kamuya bağlı yataklı tedavi kurumları; Uludağ Üniversitesi ve Nilüfer Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttükleri Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesi projesi çerçevesinde kurulan Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Merkezleri'nde yürütülmektedir.

Nilüfer'de Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin yanı sıra kamuya bağlı bir çocuk hastanesi ile 3 özel hastane hizmet vermektedir. Bir Toplum Sağlığı Merkezi ile 19 Aile Sağlığı Merkezi'nin bulunduğu ilçede, 6 özel poliklinik, 11 özel muayenehane, 26 özel (diş) muayenehanesi ile 3 dal merkezi yer almaktadır. 74 eczanenin bulunduğu ilçede, bunlara ilaç ve tıbbi malzeme sağlayan 5 de ecza deposu vardır.

 

 

Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Projesi

Nilüfer Belediyesi ile Uludağ Üniversitesi'nin 30 Ekim 2001 tarihinde imzaladığı protokolle Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesi projesi başlatılmış, proje çerçevesinde 12 Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi ile bir Halk Sağlığı Laboratuarı kurulmuştur.

Türkiye'de ilk olma özelliği taşıyan, eğitim; sağlık hizmeti (birinci basamak) sunumu ve araştırma olmak üzere üç ana işlevi bulunan projenin ana hedefi, hastalıkların ortaya çıkmasını önlemektir. Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Merkezlerinde, bu amaçla ana-çocuk sağlığı, aile planlaması ve çevre sağlığı hizmetleri verilmekte, sağlık eğitimine ve halkı bilinçlendirmeye dönük çalışmalar yürütülmekte, birinci basamak sağlık hizmetlerinin yanı sıra laboratuar hizmetleri sunulmakta, yaşlılar ve diğer risk grupları ev ziyaretleri ile izlenmektedir.

Nilüfer Belediyesi, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği'nce ödüllendirilen projeyi genişletmeyi planlamış, ancak sağlık ve sosyal güvenlik alanında yapılan yasal düzenlemeler nedeniyle mülkiyeti belediyeye ait olan 9 sağlık merkezi, birinci basamak sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere Bursa İl Sağlık Müdürlüğü'ne devredilmiştir. Uludağ Üniversitesi ile birlikte yürütülen halk sağlığı projesi ise Fethiye, Kültür ve Ahmet Yesevi mahallelerinde, hizmetin niteliği değişmeksizin devam ettirilmektedir. Proje çerçevesinde 2002 yılından bu yana düzenlenen Sağlık Fuarı'nda eğitim, muayene ve tahlil amaçlı standlar kurulmakta, ücretsiz muayene ve tetkikler yapılmaktadır. Bu çalışmalar ücretsiz ilaç dağıtımı, okullarda diş ve göz muayenesi ve ücretsiz süt dağıtımı gibi sosyal projelerle de desteklenmektedir. Halen ilçedeki bütün devlet okullarında her gün binlerce çocuğa ücretsiz süt dağıtan Nilüfer Belediyesi, bu projesiyle 2009 yılında Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği'nin 'En İyi Uygulama' ödülünü almıştır.

Nilüfer Belediyesi, sağlık alanındaki çalışmalarına 1 Mayıs 2006 tarihinde bir yenisini daha eklemiş ve Uludağ Üniversitesi ile yapılan protokol doğrultusunda Türkiye'nin ilk işçi sağlığı merkezi olan Nilüfer İşçi Sağlığı Merkezi (NİSAM) kurulmuştur. İşçilere muayene olanağı sunulan merkezde eğitim ve araştırma çalışmaları da yapılmaktadır. 'İş Sağlığı ve Güvenliği' alanında çok yönlü çalışmalar yürüten Nilüfer Belediyesi, iş kazalarını önleyecek, meslek hastalıklarını en aza indirecek ve çalışanların sağlığını garanti altına alacak bir sistem de oluşturmuştur. Nilüfer Belediyesi, bu çabalarının sonucunda, Türkiye'de, 'OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi' belgesini alan ilk belediye olmuştur.

Nilüfer Belediyesi'nin 2003 yılında başladığı 'Örnek İşyeri Projesi', gıda sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinde hijyeni ve kaliteli hizmet anlayışını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Yapılan denetimlerde 'sürekli uygunluk raporu' alan iş yerlerine 'örnek işyeri' belgesi verilmekte, iş yeri girişine 'altın bayrak' asılmaktadır. Halk sağlığına yönelik çalışmalar kapsamında cami ve okullara periyodik olarak ücretsiz temizlik hizmeti veren Nilüfer Belediyesi, cenaze hizmetlerini de ücretsiz olarak vatandaşın ayağına götürmektedir. 

Çevre Sağlığı Çalışmaları

Hızlı bir kentsel gelişime sahne olan Nilüfer'de çevre sağlığının korunmasına yönelik çalışmalar, 2005 yılında Dünya Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran'da kurulan Çevre Bürosu'nun koordinasyonunda yürütülmektedir. Nilüfer'in 83 ayrı noktasında mobil gürültü ölçüm cihazı ile sürekli ölçümler yapılmakta; su ve hava kalitesi sürekli ölçümlenerek izlenmektedir. Bitkisel atık yağların kontrolüne özel önem verilmekte, bir yandan bilinçlendirme çalışmaları yapılırken bir yandan da atık yağlar sitelerden toplanmaktadır.

Elektromanyetik alan kirliliği ile ilgili olarak TÜBİTAK işbirliğiyle yapılan ölçümleme çalışması Türkiye'de ilk olma özelliği taşımaktadır. Nilüfer'in elektromanyetik alan haritasının çıkarıldığı çalışmada, limitleri aşan radyasyon seviyesinin bulunduğu riskli bölgelerde yüksek gerilim hatlarının yeraltına alınması için girişimlerde bulunulmuştur. Çevre bilincinin yerleşmesi amacıyla 2006 yılından bu yana 'Okullarda Çevre Eğitimi Destek Projesi' başlatılırken, ilçede alternatif enerji kullanımı da teşvik edilmektedir.

Bu amaçla 3 dairenin üstünde ruhsat alacak iş yeri ve konutların ortak kullanım alanlarının aydınlatmasının güneş enerjisiyle sağlanması ve 50 dairenin üzerindeki sitelerde yağmur sularının depolarda toplanarak bahçe sulamasında kullanılması yönünde Meclis kararları alınmıştır.

Yenilenebilir enerji kullanımını yaygınlaştırmayı hedefleyen Nilüfer Belediyesi, bu amaçla örnek projeler geliştirmekte, park gibi kamu alanlarının güneş enerjisiyle aydınlatılması yönünde adımlar atılmaktadır.

Çevre sağlığına yönelik çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, Bursa'da 'ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Belgesi' almaya hak kazanan ilk belediye olmuştur. Dünya genelinde binden fazla kentin üye olduğu 'İklim Dostu Kentler Ağı'na da dahil olan Nilüfer Belediyesi, iklim değişikliği ile mücadele bilincini yaygınlaştırmaya çalışmakta ve kentin sera gazı envanterini çıkarmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır.

Hayvan Hastanesi, Evcil Hayvan Oteli Bakım ve Barınma Merkezi

Tüm canlıların yaşam hakkına saygının temel ilke olarak kabul edildiği Nilüfer'de hayvan haklarına da büyük özen gösterilmektedir. Nilüfer Belediyesi, bunun bir ifadesi olarak 2004 yılında Hayvan Hastanesi, Evcil Hayvan Oteli ve Barınma Merkezi'ni kurmuştur. 7 bin 500 metrekarelik alan üzerine kurulan tesiste; ameliyathane, röntgen ve muayene odaları, laboratuar, doğum locaları, kuduz müşahade ve karantina bölümleri, kedi ve yavru bölümleri, sokak hayvanı açık gezinme alanları, kaloriferli kafes bölümleri ve sahiplendirme bölümleri yer almaktadır.

Her tür veteriner hekimlik hizmetlerinin verildiği merkezde, poliklinik hizmetlerinin yanı sıra sokak hayvanlarının bakım ve barınma işlemi gerçekleştirilmekte, sahiplendirme çalışmaları yürütülmektedir. Cins yavru kedi-köpek üretim ve satışının da yapıldığı tesiste hayvanlar için otel hizmeti de verilmektedir. Tatile giden hayvan sahiplerinin, küçük dostlarını güvenle bıraktıkları bir adres olan tesis; hem otel, hem hastane ve hem de sokak hayvanları için bakım merkezi işlevini bir arada bulunduran bir kompleks olarak Türkiye'deki tek örnektir.

Nilüfer'de Yeşil Doku

Hızlı bir kentsel gelişime sahne olan Nilüfer'de yeşil dokunun korunarak zenginleştirilmesi için özel çaba gösterilmektedir. Bu amaçla planlama çalışmalarında kişi başına düşen yeşil alan miktarı batı standartlarına yükseltilmiştir. Eski planlarda 2,5 metrekare olan kişi başına düşen aktif yeşil alan, yeni planlarda 43 metrekareye kadar çıkarılmıştır.

Toplu konut bölgesi olarak doğan ilçeyi yeşil bir kent haline dönüştürmeyi amaçlayan Nilüfer Belediyesi, her yıl düzenlenen kampanyalarla binlerce fidanı toprakla buluşturmaktadır. Çevre bilincini geliştirmeye yönelik çok yönlü çabaların yürütüldüğü ilçede, her yıl hem ev ve siteler arasında, hem de sanayi kuruluşları arasında 'en güzel bahçe' yarışması düzenlenmektedir. Ayrıca Uludağ Üniversitesi ve Nilüfer Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle gönüllü yurttaşlara ilkbahar aylarında bahçıvanlık eğitimi verilmektedir.

Tarımsal Amaçlı Hobi Bahçeleri

Nilüfer Belediyesi, Alaaddinbey Mahallesi'ndeki 90 bin 800 metrekarelik alanda kurduğu tarımsal amaçlı hobi bahçeleriyle de giderek topraktan ve doğadan uzaklaşan kent sakinlerine farklı bir yaşam alanı sunmaktadır. 167 adet ahşap kulübenin bulunduğu hobi bahçelerinde Nilüferliler, bir yandan doğayla baş başa kalırken bir yandan da organik tarım yapabilmektedir.

Yeşil Alanlar

Nilüfer Belediyesi, park ve çocuk oyun alanı gibi kentsel düzenlemelere büyük önem vermektedir. İlçede 444,82 dekarlık alanda toplam 173 mahalle parkı ve çocuk oyun alanı bulunmakta olup bu sayı her geçen gün artmaktadır. Yeşil alanların korunup çoğaltıldığı Nilüfer, yemyeşil piknik alanları ile de hafta sonunu doğa ile başbaşa geçirmek isteyenler için cazip seçenekler sunmaktadır. Misi ve Balat piknik alanları; Kayapa, Hasanağa ve Çalı'daki mesire yerleriyle Atatürk Kent Ormanı, Bursa'nın en güzel yeşil alanları arasında yer almaktadır.

Nilüfer'in Demografik Yapısı

Nilüfer'in nüfus yapısında yıllar içinde yaşanan değişim, ilçenin Bursa'nın en hızlı kentleşen bölgesi olduğunu ortaya koymaktadır. Kuruluş aşamasında Nilüfer ilçesinin nüfusu yaklaşık 45 bindir. 1990 ile 2009 yılları arasındaki 19 yıllık dönemde Nilüfer'in toplam nüfusu yüzde 330 oranında artarak, 65 bin 799'dan 282 bin 991'e yükselmiştir. İlçenin kırsal (belde ve köyler) nüfusu sürekli azalan, kentsel nüfusu ise sürekli artan bir seyir izlemiştir.

 

 

Nilüfer'de Ekonomik Yapı

Ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilen sayılı illerden biri olan Bursa'nın, Türkiye ekonomisinde üstlendiği öncü roldeki en büyük pay, gerek sanayi ve ticaret gerekse tarımsal üretimde sağladığı artı değer ile Nilüfer'indir. Türkiye'de OSB geleneğini başlatan Bursa ve ilçelerinde, kuruluş çalışmaları devam edenlerle birlikte toplam 13 OSB bulunmakta, bunlardan 5'i Nilüfer'de yer almaktadır.

Sanayi bölgelerinde ağırlıklı olarak otomotiv, tekstil, makina, metal, gıda alanlarında üretim yapılmaktadır. Sanayi ve ticaret kenti kimliğiyle Bursa'ya önemli bir istihdam potansiyeli sunan Nilüfer'de üretim, otomotiv ana ve yan sanayi ile tekstil başta olmak üzere makineden gıdaya uzanan geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.

Atatürk Kent Ormanı

İlk etabı Mayıs 2007'de hizmete açılan Atatürk Kent Ormanı, Bursa'nın en büyük kent parkı özelliğini taşımaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan devralınan 150 hektarlık alan, 'koruma amacı' ön planda tutularak düzenlenmiş, sadece çalıların temizlenmesiyle piknik alanları genişletilmiş, oyun alanları açılmıştır. Tam bir doğa cenneti olan kent parkında, 6,5 kilometre yürüyüş yolu ve bisiklet yolu, 6 seyir terası, 7'si barbekülü toplam 10 yağmur barınağı, 10 kamelya, 2 çocuk oyun alanı, tenis masaları ve 2 voleybol alanı bulunmaktadır.

Kültür ve Sanat Kenti Nilüfer

Gelecek vizyonunu 'kültür, sanat, spor, eğitim ve bilim kenti' olarak şekillendiren Nilüfer Belediyesi, kültür sanat etkinliklerini kurumsallaştırma çabalarını sürdürmektedir. Bu çaba sonucunda, adı kültür ve sanatla anılan Nilüfer'de sosyal yaşam giderek hareketlenirken, Bursa'nın yeni yüzü de adım adım oluşmaktadır.

Her Mevsim Etkinlik

Nilüfer Belediyesi, 'geleneksel yaz şenlikleri, kış ve bahar etkinlikleri' ile yılın her döneminde kültür sanat ürünlerini halkla buluşturmaktadır. Yaz şenliklerinde köy ve mahalle meydanlarında konserler düzenlenirken, sinema, tiyatro ve halk dansları gösterileri ile yaz geceleri hayli renkli geçmektedir. Kış ve bahar dönemlerinde de konser, tiyatro, opera, bale. gibi sanatsal etkinlikler yapılmaktadır. Geleneksel hale getirilen Ramazan eğlenceleri de her yıl gezici bir sahneyle mahallelere taşınmaktadır. Her 29 Ekim'de de Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda onbinlerce kişinin katılımıyla Cumhuriyet Yürüyüşü organize edilmekte, Cumhuriyet Bayramı konserlerle büyük bir coşku içinde kutlanmaktadır.

Müzik ve Gösteri Sanatları

Nilüfer'de kültür sanat alanında özellikle çocuklara ve gençlere yönelik eğitim çalışmalarına ayrı bir önem verilmektedir. Çocuklara çeşitli enstrüman eğitimleri veren Nilüfer Belediyesi, bu çalışmanın sonucunda yaklaşık 800 kişilik dev bir müzisyenler ordusu oluşturmuştur. 7-11 yaş grubundaki çocuklara verilen bale eğitimleriyle Nilüfer, 200 kişilik bir bale topluluğuna sahip olmuştur. Halkın katılımıyla Türk Halk Müziği Korosu, Türk Sanat Müziği Korosu, Çoksesli Koro, Oda Orkestrası ve Çocuk Korosu kuran Nilüfer Belediyesi, 350 kişilik bir Halk Dansları Topluluğu'na sahiptir. Topluluk, çocuk, yıldız, genç, gösteri ve master gruplarıyla Bursa'yı yurtiçinde ve yurtdışında başarıyla temsil etmektedir.

Sanatın bütün dallarına büyük önem veren Nilüfer Belediyesi'nin sanat atölyelerinde resim, heykel, tiyatro, fotoğraf, takı tasarımı, ahşap boyama gibi alanlarda kurslar düzenlenmektedir.

Bir prodüksiyon tiyatrosu olarak Nilüfer Sanat Tiyatrosu'nun kurulduğu ilçede, Türkiye'nin dört bir yanından tiyatro topluluklarının katılımıyla 2008 yılından bu yana tiyatro festivalleri düzenlenmektedir. Nilüfer, Tiyatro Festivali ile dönüşümlü olarak 2 yılda bir organize edilen 'Uluslararası Kuzgun Acar Heykel Sempozyumu'na da ev sahipliği yapmaktadır. Sempozyum sürecince yapılan eserleri kentin parklarına yerleştirerek sanatı sokakla bütünleştiren Nilüfer Belediyesi, 'Uluslararası Osmanlı Dönemi Türk Musikisi Sempozyumu' ve 'Doğumunun 100. Yılında Ahmed Adnan Saygun Sempozyumu' gibi etkinliklere de imza atmıştır.

Kültürel Mekânlar

Nilüfer Belediyesi, 'kültür sanat kenti' vizyonunu destekleyecek birçok önemli yatırıma da imza atmıştır.

Konak Mahallesi'ndeki 2 bin 500 metrekarelik alan üzerinde 5 kat olarak inşa edilen Konak Kültürevi'nde 200 kişilik sinema-tiyatro salonu; müzik dersaneleri; fotoğraf, resim ve heykel atölyeleri; sergi salonları ve dans, koro, orkestra çalışmalarında kullanılan çok amaçlı salon bulunmaktadır. Basın Kültür Sarayı bünyesinde hizmete açılan Uğur Mumcu Sahnesi de 300 koltuk kapasitesi, ses ve ışık düzenleri ve simültane odaları ile birçok gereksinime yanıt vermektedir.

Toplam 10 bin metrekarelik alan üzerine kurulan ve büyük bölümü açık spor alanları şeklinde düzenlenen Altınşehir Gençlik Merkezi'nin bin 700 metrekarelik kapalı bölümünde; çok amaçlı salon, dans salonu ve hobi atölyesi olarak kullanılan 7 derslik bulunmaktadır.

Nilüfer'in en önemli kültürel mekanlarından biri de Özlüce Kültürevi'dir. Geçmişte hem kilise hem cami olarak kullanılan ve titiz bir restorasyon sürecinin ardından açılan Özlüce Kültürevi, kendine özgü tarihi atmosferiyle kültür ve sanatın hizmetindedir.

Sağlık Hizmetleri

Sağlığı kentlerin politik ve sosyal gündemlerinde üst noktalara taşımaya çalışan 'sağlıklı kentler' yaklaşımına uygun pek çok çalışmanın yapıldığı Nilüfer, sağlık hizmetleri konusunda Türkiye'deki en şanslı ilçelerden biridir. 'Koruma-Önleme' yaklaşımını temel ilke edinerek, özgün bir hizmet modeli geliştiren Nilüfer, bu özelliğiyle Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Sağlıklı Kentler Ağı'na 5. fazdan üyeliği onaylanan Türkiye'deki 7 kentten biri olmuştur.

Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi

Gazeteci-Yazar Yılmaz Akkılıç'ın, kitaplığını bir kütüphanede değerlenmesi koşuluyla Bursa Gazeteciler Sosyal Hizmetler ve Emeklilik Vakfı'na bağışlamasıyla oluşan kütüphane fikri, Nilüfer Belediyesi'nin desteğiyle gerçeğe dönüşmüştür. Nilüfer Belediyesi, Bursa Gazeteciler Cemiyeti, Bursa Gazeteciler Sosyal Hizmetler ve Emeklilik Vakfı ve Akkılıç ailesinin işbirliğiyle bin metrekare alan üzerinde kurulan Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi, modern düzenlemesi içinde bir halk kütüphanesi anlayışıyla hizmet vermektedir. 42 bini aşkın kitabın bulunduğu kütüphanede, yaklaşık 40 gazete ile 70 dergiyi düzenli olarak izleme olanağı sunulmaktadır.

'Görsel İşitsel Materyaller', 'Ödünç Kitap', 'Kitap Hastanesi' gibi bölümlerin yer aldığı Akkılıç Kütüphanesi arşivinde onlarca ödüllü filmin DVD kayıtları da bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi'nin Görme Engelliler Teknoloji Merkezi (GETEM) ile işbirliği yapan Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi'nde, bir bilgisayar programı aracılığıyla GETEM'in sistemi üzerinden günlük gazete takibi ve internet üzerinden araştırma yapmak da mümkün olmaktadır. 'Sesli Kütüphane'de ayrıca Kültür Bakanlığı ile özel kuruluşların seslendirdiği bazı kitaplar da görmeyen okurların hizmetine sunulmaktadır. Ödünç kitap alışverişinin yapıldığı kütüphane, öncelikli olarak engelli ve hasta kişilerin kitaba erişimini kolaylaştırmak amacıyla evlere kitap servisi hizmeti de vermektedir. Bedelsiz sunulan bu hizmet www.akkilickutuphanesi.com adresi üzerinden internet aracılığıyla yürütülmektedir.

Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi, okur-yazar buluşmaları, atölye çalışmaları ve yayıncılık hizmetleriyle de dikkat çekmektedir. Öykü ve Yazın Atölyesi, Felsefe, Sanat Tarihi ve Arkeoloji Atölyelerine ev sahipliği yapan kütüphane, özellikle Bursa ile ilgili araştırma, inceleme ve deneme çalışmalarının yayımını da yapmaktadır.

Geleneksel Şenlikler

Nilüfer Belediyesi, kültürel etkinlikler kapsamında ilçenin tarihsel ve doğal niteliklerini korumayı amaçlayan çeşitli projeler geliştirmekte, Nilüfer'in farklılıklarını artık geleneksel hale gelen şenliklerle tanıtmayı hedeflemektedir. 'Uluabat Gölü Yönetim Planı' çerçevesinde geliştirilen 'Uluabat Gölü Leylek Dostu Köyler Projesi' ile her yıl 12-14 Mayıs tarihlerinde Eskikaraağaç Köyü'nde 'Uluslararası Eskikaraağaç Leylek Şenliği' düzenlenmektedir. Leyleklerin Afrika'dan dönüşlerinin kutlandığı şenlikte bilimsel etkinliklerin yanı sıra kültürel ve sanatsal organizasyonlara yer verilmektedir. Misi Köyü'ndeki kültürel mirası koruyarak gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan 'Misi Yerel Lezzetler Şenliği' de her yıl yüzlerce kentliyi buluşturmakta, bir yandan bölgenin tanıtımı yapılırken bir yandan da tarih bilincinin yerleşmesi amaçlanmaktadır. Türkiye'nin enginar tüketiminin yarısını sağlayan Hasanağa'da ise yörenin enginarını daha fazla tanıtmak amacıyla 2007 yılından beri 'Enginar Festivali' düzenlenmektedir. Tarımsal ürün tanıtımına yönelik bir başka etkinlik de Akçalar'da düzenlenen 'İncir Festivali'dir. 

 

Spor Kenti Nilüfer

Nilüfer'de sporun bir yaşam kültürü olarak yerleşmesini hedefleyen Nilüfer Belediyesi, bu amaçla halkın bedelsiz spor yapabileceği alanlar yaratıyor; yerel, ulusal ve uluslararası çapta etkinlikler düzenleniyor ve sporun farklı dallarında eğitim çalışmaları yürütüyor.

16 Branşta Yüzlerce Lisanslı Sporcu

1999 yılında kurulan Nilüfer Belediyespor Kulübü; atletizmden basketbola, voleyboldan tenise değin toplam 16 branşta bin 727 lisanslı sporcusu ile kent adına pek çok başarıya imza atarken, Nilüferli çocuk ve gençlere sporun farklı dallarında kendini yetiştirme olanağı sağlamaktadır. 30 teknik heyeti ve uzman kadrosuyla Bursa adına gurur verici başarılara imza atan Nilüfer Belediyespor, özellikle hentbol ve voleybolda Bursa'yı başarıyla temsil etmektedir. Kulüp, yaz okulları uygulamasıyla her yıl binlerce çocuğa farklı branşlarda spor eğitimi vermektedir.

Uluslararası Nilüfer Spor Şenliği

İlköğretim okulları arasında futbol ve hentbol branşlarında lig usulü bir organizasyon kuran Nilüfer Belediyespor, Cumhuriyet Haftası gibi özel dönemlerde farklı sportif etkinlikler düzenlemektedir. Nilüfer'de her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftalarını kapsayan bir aylık süre içinde uluslararası katılımlı bir spor şenliği düzenlenmektedir. 2001 yılından beri düzenlenen Uluslararası Nilüfer Spor Şenliği'nde her yıl ortalama 10 bin çocuk, çeşitli sportif etkinliklerde bir araya gelmektedir.

Çağdaş Spor Tesisleri

Nilüfer'de sportif etkinlikler, kentin dört bir yanında yapılan yatırımlarla inşa edilen spor merkezlerinde sürdürülmektedir. Üçevler Mahallesi'nde hizmete açılan Nilüfer Belediyesi Spor Tesisleri, Bursa'da salon sporlarında uluslararası standartlara sahip ilk mekandır. 18 bin metrekare alan üzerine kurulan tesiste; çim ve halı sahanın yanı sıra hentbol, basketbol, voleybol gibi salon sporlarına uygun 380 seyirci kapasiteli bir salon yer almaktadır. 27 odası bulunan ve 58 kişinin kamp yapabileceği özelliklere sahip olan tesis, profesyonel takımlara kamp hizmeti de vermektedir.

Aynı zamanda bir kültürevi olarak da hizmet veren Altınşehir Gençlik Merkezi de ağırlıklı olarak açık spor alanlarını barındırmaktadır. Tesislerde sentetik zeminli mini futbol sahası, voleybol ve basketbol sahası, 2 tenis kortu ve 400 metrelik sentetik çim zeminli koşu yolu bulunmaktadır.

Alaaddinbey Mahallesi'nde bulunan tarımsal amaçlı hobi bahçelerinin bulunduğu alanda 2 tenis kortu ve bir basketbol sahası kurulurken, özellikle kadınlardan gelen talep üzerine Ataevler, İhsaniye ve Konak mahallelerine spor merkezleri inşa edilmiştir. Her yıl ortalama 5 bin kişinin yararlandığı merkezlerde, aerobik, fitness ve ağırlık çalışmaları yapılmaktadır.

'Her mahalleye bir futbol sahası' sloganıyla yaklaşık 30 mahallede futbol sahalarını hizmete açan Nilüfer Belediyesi, parkları açık alan spor aletleri ile donatıp her yaştan insana bedelsiz spor yapma olanağı sunmaktadır. Nilüfer Belediyesi, kentin farklı bölgelerinde 31 koşu yolu inşa etmiş, 60 kilometrelik bisiklet yolu yapılmış ve Atatürk Kent Ormanı içinde özel dağ bisikleti parkuru düzenlemiştir.

Bursa'nın olimpik standartlarda ilk yüzme tesisi de Konak Mahallesi'nde inşa edilmiştir. 12 bin 268 metrekarelik alan üzerinde kurulan Konak Olimpik Yüzme Tesisleri, olimpik ölçülerde bir açık yüzme havuzu ile yarı olimpik ölçülerde bir kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu, kondüsyon merkezi, doping kontrol odası ve sosyal tesislerden oluşmaktadır.

Çalı Mahallesi'ndeki 4 bin 576 metrekarelik alan üzerinde 2 bin 522 metrekare kapalı alana inşa edilen Çalı Kapalı Yüzme Havuzu ve Sosyal Tesisleri de yarı olimpik kapalı yüzme havuzu ve çocuk havuzundan oluşmaktadır. Kondüsyon merkezi, sauna, Fin hamamı, Türk hamamı, jakuzi ve şok havuzu gibi birimlerin de yer aldığı tesislerde, her yıl binlerce çocuğa yüzme eğitimi verilmektedir.

Osman Gazi Hipodromu

Nilüfer'de 1986 yılında kurulan Osman Gazi Hipodromu, 810 bin 846 metrekare arazi üzerinde yer almaktadır. Kum pisti bin 650 metre, çim pisti bin 825 metre olan hipodromda; piknik alanları, çocuk bahçesi, kır kahvesi ve 2 bin 670 kişilik tribün bulunmaktadır. Tam donanımlı bir at hastanesinin de yer aldığı Osman Gazi Hipodromu, yarış atı yetiştiriciliği ve binicik sporunun gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır.

 

Türkiye"nin En Büyük Karting Pisti

Bursa'nın profesyonel anlamda ilk, Türkiye'nin ise en büyük karting pisti Nilüfer'dedir. Bin 50 metre uzunluğunda ve ortalama 7 metre genişliğindeki pist, Türkiye'deki 7 pist arasında en büyük, en modern ve en güvenli karting pistidir. Türkiye Otomobil Motor Sporları Federasyonu'nun verdiği teknik bilgiler doğrultusunda standartlara uygun biçimde yapılan pist, ulusal ve uluslararası yarışmalara ev sahipliği yapabilecek niteliktedir. Haftanın belirli günlerinde araç kiralayan yurttaşların da yararlanabildiği pist, otomobil sporları alanında okul işlevi görmektedir. 

Model Araba Pisti

Nilüfer Belediyesi'nin Gümüştepe Mahallesi'nde tahsis ettiği alana, 2006 yılında Bursa Model Otomobil Derneği (BUMOD) tarafından kurulan model araba pisti de tutkunlarından büyük ilgi görmektedir. Uluslararası standartlardaki 10 bin metrekarelik tesiste, 350 metrelik pistin yanı sıra tribün, kafeterya, otopark ve kamp alanı da bulunmaktadır. Türkiye'de Ankara ve İstanbul'dan sonra ilk kez Bursa'ya kazandırılan Nilüfer Model Araba Pisti, Türkiye Şampiyonalarına ev sahipliği yapmaktadır.

Paintball ve Petank Sahası

Nilüfer'de sportif etkinlikler, kentin dört bir yanında yapılan yatırımlarla inşa edilen spor merkezlerinde sürdürülmektedir. Üçevler Mahallesi'nde hizmete açılan Nilüfer Belediyesi Spor Tesisleri, Bursa'da salon sporlarında uluslararası standartlara sahip ilk mekandır. 18 bin metrekare alan üzerine kurulan tesiste; çim ve halı sahanın yanı sıra hentbol, basketbol, voleybol gibi salon sporlarına uygun 380 seyirci kapasiteli bir salon yer almaktadır. 27 odası bulunan ve 58 kişinin Bursa'nın ilk paintball spor alanı da Balat Mahallesi'ndeki 16 bin metrekarelik alanda kurulmuştur. Paintball sahası, bir 'takım ve strateji oyunu' olan paintball'a meraklı sporseverleri ağırlamaktadır. Avrupa'nın en popüler açık hava oyunlarından biri olan Petank sahası da Ataevler Mahallesi'ndeki 750 metrekarelik alanda kurulmuştur.

Buz Park

İhsaniye Mahallesi'ndeki yaklaşık 3 bin metrekarelik alanda kurulan tesiste 600 metrekarelik buz pistinin yanı sıra eğitim amaçlı yarı olimpik yüzme havuzu, çocuk havuzu, kafeterya, restoran ve 300 metrekarelik bir çocuk oyun alanı bulunmaktadır.

Mini Golf Sahası

Türkiye'nin ilk Uluslararası Mini Golf Spor sahası Ataevler'de kurulmuştur. 9 bin 844 metrekarelik alanda iki etap halinde planlanan Uluslararası Mini Golf Sahası'nın 18 delikli ilk bölümü hizmete açılmıştır. Projenin ikinci etabında 36 delikli bir golf sahası yapılarak, kıtalararası organizasyonlara ev sahipliği yapılması hedeflenmektedir.

Rahvan At Yarışları

Nilüfer'in Akçalar beldesinde 4, Kayapa mahallesinde de 19 yıldır Rahvan At Yarışları düzenlenmektedir. Yarışların özelliği, atların yürüyüş modunda yarıştırılması, dörtnala kaldırılmasının yasak olmasıdır. 

Tarihi Çalı Yağlı Güreşleri

Türkiye'nin ata sporu güreş de Nilüfer'de yaşatılmaktadır. Çalı'daki ormanlık alanda yapılan yağlı güreşler tam 45 yıllık bir geçmişe sahiptir. Çalı Yağlı Güreşleri, 1965 yılından beri her yıl mayıs ayının üçüncü haftasında düzenlenmektedir.

Nilüfer'de Çoğulcu ve Katılımcı Kent Yönetimi

Nilüfer'i geleceğe taşıyacak yönetim anlayışı çoğulcu ve katılımcı demokrasinin kural ve kurumları çerçevesinde şekillenmektedir. Kent yönetiminde 'yönetişim'in esas alındığı Nilüfer'de, Kent Konseyi, Kadın Meclisi, Gençlik Meclisi ve Mahalle Komitelerinde alınan kararlar doğrudan Belediye Meclisi gündemine taşınarak, Nilüferlilerin kent yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları sağlanmakta, böylece Nilüferliler kent adına alınan kararlara doğrudan katılmaktadırlar. 

Nilüfer Yerel Gündem 21

Yerel Gündem 21'in Türkiye'deki ilk uygulaması 1994'te Bursa Büyükşehir Belediyesi'nce başlatılırken, Bursa'da Yerel Gündem 21 örgütlenmesine giden ilk ilçe belediyesi de Nilüfer olmuştur. Ekim 2002'de kurulan Nilüfer Yerel Gündem 21'in varlığı yasal düzenlemeler nedeniyle Ocak 2010 tarihinde sona ererken, sayısı 17'ye ulaşan çalışma gruplarında bir araya gelen yüzlerce yurttaş çalışmalarını artık Nilüfer Kent Konseyi çatısı altında sürdürmektedir.

Nilüfer Kent Konseyi

Nilüfer Kent Konseyi, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeyi amaçlamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin hemşerilik hukuku çerçevesinde bir araya geldiği Nilüfer Kent Konseyi'nde, ilçenin sorunlarına yönelik çözümlerin ortak akıl ve uzlaşma temelinde üretilmesine çalışılmaktadır. Kent Konseyi'nde, kent sorunlarına yönelik tarafsız bir yaklaşımla ortaya konulup geliştirilen öneriler Nilüfer Belediye Meclisi'ne sunulmaktadır.

Kadın ve Gençlik Meclisleri

Nilüfer Kent Konseyi bünyesinde, gönüllülük temeli üzerinde oluşturulan Nilüfer Kadın Meclisi, kadınların kent yönetimine katılmalarını hedeflemektedir. Aynı amacı taşıyan Nilüfer Gençlik Meclisi de ilçede yaşayan 18-25 yaş arası gençlerden oluşmaktadır. Kent Konseyi, Kadın ve Gençlik Meclislerinden gelen önerileri, pozitif ayrımcılık anlayışı uyarınca üzerinde bir değişiklik yapmadan Belediye Meclisi'ne göndermektedir.

Mahalle Komiteleri

Nilüfer'de katılımcı yönetim anlayışının uygulama araçlarından biri de mahalle komiteleridir. Muhtar başkanlığındaki mahalle komiteleri, muhtarlık azaları; varsa okul ve okul aile birliği, sağlık ocağı ve aile hekimleri, spor kulübü ve cami derneği temsilcisiyle nüfus büyüklüğüne göre seçilen mahalle temsilcilerinden oluşmaktadır. Her komite, yaşadığı çevrenin öncelikli sorununu tespit ederek, geliştirdiği önerileri belediye yönetimine sunmaktadır. Belediye tarafından yapılabilirliği incelenen öneriler projelendirilerek hayata geçirilmektedir. Her mahalle için nüfusa göre bir bütçe ayrılmasıyla da uygulamanın işlevsel hale gelmesi sağlanmıştır.

Sivil Toplumla İlişkiler

Katılımcılık anlayışı sivil toplum örgütleriyle ilişkilerinde de kendini gösteren Nilüfer Belediyesi, 5 yıllık stratejik ve kalkınma planlarını hazırlarken ve yatırım, proje vb. kararları alırken üniversite, sendikalar, siyasi partiler, akademik odalar gibi kent paydaşlarıyla birlikte hareket etmektedir.

Bursa'da sivil toplum örgütlerinin en büyük destekçisi olan Nilüfer Belediyesi, Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi'nin kurulmasına da öncülük etmiştir. Yerleşke, Büyükşehir Belediyesi'nin de katkısıyla Nilüfer'in Odunluk Mahallesi'nde Bursa Akademik Odalar Yerleşkesi Kooperatifi kurularak inşa edilmiştir. Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, Bursa Eczacı Odası, Bursa Diş Hekimleri Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası ile Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği'ne bağlı odaların Bursa şubeleri faaliyetlerini Nilüfer'deki bu yerleşkede sürdürmektedir. 

E-Belediye Hizmetleri ve Kalite Çalışmaları

Katılımcı demokrasinin işletilmesine büyük önem veren Nilüfer Belediyesi, belediye hizmetlerinin sunumunda da çağdaş araçları kullanmakta, özellikle de e-belediyecilik uygulamalarıyla örnek olmaktadır.

Nilüfer Belediyesi'nin www.nilufer.bel.tr adresli web sitesinde ruhsat başvuruları ve evrak takipleri yürütülebilmekte, internet üzerinden ya da cep telefonu yoluyla vergi ödemesi yapılabilmektedir. Belediye hizmet araçlarının uydu üzerinden izlenebildiği web sitesinin en önemli özelliklerinden biri de Başkan odasının izlenilebilir olmasıdır. 'Şeffaflık' ilkesinin bir gereği olarak Başkanlık makam odasına yerleştirilen kamera sayesinde, dileyen vatandaş internet aracılığıyla gün boyu Başkan'ın makam odasını izleyebilmektedir.

Nilüferlilerin her başvurusuna en geç 48 saat içinde yanıt verilmesini sağlayan bir sistem kuran Nilüfer Belediyesi, kentte yaşamı kolaylaştıran, belediye hizmetlerine hız ve verim kazandıran düzenlemeler nedeniyle, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği ve Türkiye Bilişim Vakfı'nın düzenlediği '3. e-TR' ödülleri sürecinde, 'e-Yerel Yönetim Hizmetleri' kategorisinde 'e-dönüşüm projesi' ile pek çok belediyeyi geride bırakarak 1 Aralık 2005 tarihinde büyük ödülü almıştır. Nilüfer'de yaşayanların belediyeye istek ve önerilerini iletmesini, bilgi almasını sağlayan Alo Nilüfer 7/24 İletişim Hattı ile yurttaşlar 0224 444 16 03 numaralı telefonla bizzat Başkan'a mesaj bırakabilmektedir. Hizmet Masalarına birebir ya da telefon yoluyla yapılan tüm başvurular kayda alınmakta, değerlendirilmekte ve çözüme kavuşturulmaktadır.

Belediyeye gitmeden belediye hizmetlerinden yararlanılmasını amaçlayan Nilüfer Belediyesi, kentin 5 ayrı bölgesinde kurulan 'İletişim Noktaları' ile de her türlü hizmeti vermektedir.

Nilüfer'de Avrupa kalitesi

Kent yönetimindeki tüm çağdaş yaklaşımları titizlikle projelendirip tüm Türkiye'ye örnek olan uygulamalara imza atan Nilüfer Belediyesi, aynı başarıyı Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarında da ortaya koymuştur. Bursa'da kalite belgesi alan ilk belediye olan Nilüfer Belediyesi, 2004 yılında Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın (EFQM) 'Yerel ve Bölgesel Kamu Yönetimi Ödülü' sürecinde, jüri özel ödülüne değer bulunmuştur. Türkiye Kalite Derneği'nin 'Ulusal Kalite Ödülü' sürecinde 2006 başarı ödülünü de alan Nilüfer Belediyesi, 2008 yılında ise Avrupa Kalite Ödülü sürecinde, yüzü aşkın kurumun yarıştığı kamu kategorisinde ilk 11'e girerek finalist olmayı başarmış ve plaketle ödüllendirilmiştir.

Kadın ve Engellilere Yönelik Çalışmalar

Nilüfer Belediyesi, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak toplumsal dayanışmanın artırılması yönünde çalışmalar yaparken, kentteki dezavantajlı gruplara yönelik, özellikle kadın ve engellilere yönelik çalışmalara özel bir önem verilmektedir.

Kadın Dostu Kent Nilüfer

Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi'nin (Council of European Municipalities and Regions-CEMR) 'Eşitlikçi Kent'i hedefleyen projesi çerçevesinde Avrupa kentlerinde yapılan uygulamaları değerlendiren Nilüfer Belediyesi, 'Hayatı ve kenti eşitliyoruz' sloganıyla Eşitlik Birimi'ni kurarak, 'Kadın Dostu Kent' vizyonunu ortaya koymuştur.

Kadın dostu Nilüfer için öncelikle belediye hizmetlerini planlayan personelde ve karar alıcılarda cinsiyet eşitliği farkındalığını oluşturacak bilinçlendirme toplantıları yapılmış, 2010-2014 Stratejik Planı ve bütçesi cinsiyete duyarlı biçimde yapılmış ve belediye politikaları içerisine 'eşitlik politikası' da eklenmiştir.

Kadınların kentsel hizmetlere yönelik gereksinimlerini ve taleplerini göz önünde bulunduran Nilüfer Belediyesi, kaldırım, pazar alanı, üst geçit, park ve spor sahaları gibi alanları kadınların daha rahat kullanabileceği şekilde planlamaktadır. Sosyal, kültürel mekanlar ve etkinlikler projelendirilirken de kadınların katılımının artırılması düşünülmektedir.

Nilüfer'de kadın haklarının korunmasına yönelik olarak da Nilüfer Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi (NİKADAM) kurulmuştur. Kadınların kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarını paylaştıkları, çözüm üretebildikleri, ihtiyaçları doğrultusunda psikolojik, hukuksal ve kadın sağlığı ile ilgili konularda danışmanlık hizmeti alabildikleri NİKADAM'da, kadının sosyal yaşama katılımını artırıcı eğitim çalışmaları da düzenlenmektedir. 

Engelsiz Kent Nilüfer

Nilüfer Belediyesi, kent planlamasından çevresel koşullara kadar yaşamın her alanında engellileri de sarıp sarmalayan ve hayatın içine alan bir modeli hayata geçirmek amacıyla 'Engelsiz Nilüfer' projesini uygulamaya koymuştur.

Belediye bünyesinde kurulan Engelliler Danışma Masası, engelli yurttaşların her türlü sorununa çözüm bulmaya çalışmaktadır. Sağlık İşleri Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Engelliler Hizmet Birimi de engelli ve engelli ailelerine ücretsiz psikolojik destek hizmeti vermektedir. Nilüfer'de engelli ailelerinin ihtiyaç duyduklarında belli saatlerde çocuklarını emanet edebilecekleri bir gündüzevi projesine yönelik de çalışmalar sürmektedir.

Engellilere yönelik bir başka proje ise Spastik Engelliler Rehabilitasyon Merkezi. Çekirge Rotary Kulübü işbirliğiyle Barış Mahallesi'nde inşa edilen ve 220 metrekarelik kapalı alana sahip olacak merkezde, hidroterapi, elektroterapi, konuşma terapisi, oyun terapisi ve ergoterapi odaları ile algı odası, atölyeler, bilgisayar odası, grup eğitimi salonu ve sosyal tesisler bulunuyor.

Nilüfer'de yapılan yol, asfalt ve kaldırım çalışmalarında engelliler düşünülerek hareket edilirken, engellilerin sosyal yaşama katılımının sağlanması amacıyla Bursa'nın ilk 'Engelliler Parkı' Esentepe Mahallesi'nde Osmangazi Rotary Kulübü'nün desteğiyle açılmıştır.

Bursa'nın ilk görme engelliler kütüphanesi de Nilüfer'de Akkılıç Kütüphanesi bünyesinde hizmet vermektedir.

Nilüfer Doğal Güzellikler

Bursa'nın Can Suyu Nilüfer Çayı

Kuzeybatı Anadolu'nun en yüksek kütlesi olan Uludağ'ın (2,543 metre) kuzey eteklerinde başlayan Bursa Ovası (32 bin 218 hektar), doğuda Yenişehir ve İnegöl'e; batıda ise Nilüfer'e doğru uzanır, ancak Beşevler, Hamitler ve İhsaniye sırtlarıyla kesintiye uğrar. Nilüfer sınırları içinde kalan, Görükle ve Mudanya sırtlarıyla kesilen düzlük, Çayırköy Ovası (8 bin hektar) adıyla anılır.

Nilüfer, adını, Bursa'nın can suyu Nilüfer Çayı'ndan, o da Orhan Gazi'nin eşi, Murat Hüdavendigar'ın annesi Nilüfer Hatun'dan alır. İlçeye adını veren ve antik çağ kaynaklarında 'Odrys (Odryses-Odrysses) Çayı' olarak anılan Nilüfer Çayı, Uludağ'ın güney yamaçlarından, Keles'e bağlı Baraklı Köyü yakınlarından doğar. Bursa Ovası'nda geniş bir yay çizerek irili ufakları dereleri toplayan çay, Mudanya-Nilüfer sınırını çizdikten sonra Karacabey'e bağlı Hayırlar Köyü yakınlarındaki Uluabat gölayağında Susurluk Çayı ile buluşur. Nilüfer'in son durağı Karacabey Boğazı'ndan çıkarak Marmara Denizi olur.

Nilüfer Çayı dışında ilçe sınırlarında üç dere bulunmaktadır: Çalı'nın güneyinden geçen Kurtkaya Deresi, Kayapa yakınlarındaki Değirmendere ve Kadriye Köyü yamaçlarından doğan Yaylacık Deresi.

103 kilometre uzunluğundaki Nilüfer Çayı, üzerine kurulan Doğancı ve Nilüfer barajları ile kentin içme suyu gereksinimini karşılamaktadır. Nilüfer sınırlarında inşa edilen Hasanağa Barajı ile Çalı, Kayapa ve Yolçatı (Göbelye) göletleri de sulama amaçlı kullanılmaktadır.

Uluabat (Apolyont) Gölü

Nilüfer'in batısında, Sincan Dağları'nın kuzey eteklerinde yer alan Uluabat Gölü, yer kabuğunun geniş çanaklar biçimini alan çöküntülere uğraması ve bu çöküntünün suyla dolması sonucu oluşan tektonik bir göldür. En önemli beslenme kaynağı Mustafakemalpaşa Çayı olan Uluabat Gölü'nün uzunluğu, doğu-batı doğrultusunda 25 kilometre, en geniş kesiminde genişliği 14 kilometre, yüzölçümü 156 kilometrekare ve derinliği ortalama 2,4 metre ile en çok 4 metre dolayındadır. Türkiye'nin 10. büyük gölü olan ve 1,5 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilen Uluabat'ın en önemli özelliği, dünya genelinde sadece 40 gölün sahip olduğu 'Yaşayan Göl' unvanını taşımasıdır. Uluabat Gölü, 1998 yılında 'RAMSAR Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi' kapsamında koruma altına alınmıştır. 'Uluslararası Yaşayan Göller Ağı'na bağlı çok değerli bir sulak alan olan göl, uygun iklim koşullarının yanı sıra geniş sazlık alanları, açık su yüzeyleri ve besin maddesi potansiyeliyle değişik türlerden yüzlerce canlıya beslenme ve barınma olanağı sağlamaktadır.

Uluabat Gölü, balıkçılık açısından da hayli zengin bir tür çeşitliliğine sahiptir. Gölde sazan, turna, gümüşi havuz balığı, eğrez inci balığı, kızılkanat, ringa, kızılgöz, kadife, has kefal, yayın, deniziğnesi, acıbalık ve tatlısu kayabalığı gibi türler yaşamaktadır.

Türkiye'nin en geniş nilüfer çiçeği yataklarına sahip Uluabat Gölü'nün bir başka özelliği de Türkiye'deki 135 önemli kuş alanından biri olmasıdır. Anadolu'ya kuzeybatıdan giren kuşların göç yolu üzerinde yer alan Uluabat, Manyas Kuş Gölü'ne çok yakın mesafede bulunması nedeniyle de kuş varlığı bakımından sadece Türkiye'nin değil, Avrupa ve Ortadoğu'nun en önemli sulak alanlarındandır. Uluabat Gölü, nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Küçük Karabatak ve Tepeli Pelikan kuşlarına da ev sahipliği yapmaktadır.

Gölde irili ufaklı 9 ada vardır: Gölün kıyısında yer alan Gölyazı Mahallesi'nin (Apollonia ad Ryndacum) üzerinde kurulu bulunduğu ada, Halilbey (Alyos) Adası, Nailbey (Manastır) Adası, Kerevit Adası, Kızadası, Terzioğlu Adası, Arifmolla Adası ve Heybeli adaları.

Ayvaini Mağarası

Türkiye'nin en uzun altıncı mağarası olan Ayvaini Mağarası, Uluabat Gölü yakınlarındaki pek çok şirin köyden biri olan Ayva Köyü'nde yer alıyor. Güney Marmara Bölgesi'nin en uzun yeraltı geçidi olduğu belirlenen mağaranın ikinci ağzı ise Mustafakemalpaşa'ya bağlı Kazanpınar ve Doğanalan köyleri arasındadır.

Yer kabuğunun kırıklarla parçalanarak ayrı kıtalara bölünmeye başladığı 'Mezozoik Zaman'dan günümüze gelen Ayvaini Mağarası, 1970 yılında 3 kişilik bir İspanyol ekip tarafından keşfedilmiştir.

Hidrolojik olarak etkin durumda olan mağaranın Ayva Köyü'ndeki ağzından yeraltı suları çıkmaktadır. Uzunluğu 5,5 kilometreyi bulan mağaranın içinde yer yer 3-4 metreye ulaşan 60 adet gölcük yer almakta, mağaranın çıkışındaki gölcüğün uzunluğu ise 400 metreyi bulmaktadır. Su seviyesi ise mevsimsel etkilerle değişmektedir.

Olağanüstü sarkıt ve dikitlerle kaplı, duvar damlataşları, sulu damlataş havuzları ve gölcükleri, el değmemiş yapısıyla gerçek bir doğa harikası olan Ayvaini Mağarası, özellikle mağaracı ve dağcı keşif tutkunlarının uğrak yeridir.

Nilüfer ve Tarih

Tarihin İzinde Nilüfer

Nilüfer'in dört bir yanı tarihi izlerle doludur ve bu izleri taşıyan kültürel ve doğal varlıklar, yöre tarihini antik çağlara değin götürmektedir. İlçenin tarihsel zenginliği, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca da (BKTVKK) tescillenerek koruma altına alınmıştır. Bu kapsamda Akçalar Aktopraklık Höyüğü, Alaaddinbey Tepecik Höyüğü, Gölyazı'nın bazı bölümleri ve Kite Kalesi'nin bulunduğu Ürünlü arkeolojik sit alanı; Gölyazı'nın tamamı ve Tahtalı Köyü kentsel arkeolojik sit alanı; Gümüştepe (Misi) kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Balat ormanları, Fadıllı Köyü, Gölyazı Adalar bölgesi, Kayapa Göleti çevresi, Odunluk ve Ürünlü'nün bir bölümü de doğal sit bölgesi olarak koruma altına alınmıştır.

2005 yılından bu yana Tarihi Kentler Birliği üyesi olan Nilüfer Belediyesi, bölgenin tarihsel ve kültürel mirasını koruyup yaşatmak ve geleceğe aktarmak amacıyla çok sayıda proje yürütmektedir.

  1. Akçalar'da Fikirtepe Kültürünün İzleri

Günümüzde Nilüfer'e bağlı bir mahalle statüsündeki Akçalar beldesinin Aktopraklık mevkii, tarih öncesinden bugüne taşıdığı izlerle sadece Bursa için değil, Anadolu ve Avrupa kültür tarihi bakımından da büyük önem taşımaktadır. Fikirtepe kültürü, yerleşik yaşama geçtiği bilinen en eski tarım/köy topluluklarını temsil eder. Bu anlamda çiftçiliğin Anadolu'nun kuzeybatı kesimlerine ilk olarak Fikirtepe evresi içinde geldiği ve çok kısa bir süre sonra da Güneydoğu Avrupa'da yaygınlaştığı bilinir. 'Neolitik Devrim' olarak da tanımlanan, avcı-göçebe yaşamdan tarım kültürüne dayalı yerleşik yaşama geçilen süreç, kültür tarihinin en önemli aşamalarından biri ve günümüz uygarlığının temellerinin oluştuğu dönem olarak kabul edilir. İlk çiftçi toplulukların ortaya çıkışı ve Anadolu'dan Avrupa'ya yayılımı konusunda kritik bir öneme sahip olan Aktopraklık, Fikirtepe kültürünün bilinen en batı yerleşim yeridir.

Aktopraklık Höyüğü'nden elde edilen veriler, buradaki yerleşimlerin tarih öncesi dönemden Geç Roma dönemine (İÖ 6300-İS 2. yüzyıl) değin uzandığını göstermektedir. Bölgede akarsu kenarına kurulu ilk tarım topluluklarının yaşadığı iki köyün kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Aktopraklık'taki tarih hazinesi sayesinde önemi artan Akçalar, Uluabat Gölü'nün doğu kıyısında kurulmuş tarihi bir beldedir. Osmanlı dönemi kayıtlarında Yıldırım Camisi vakıfları arasında yer alan belde, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından işgal ve tahrip edilmiştir.

Yapılış tarihi belirlenemeyen tarihi bir hamamın bulunduğu beldede 1767-1768 yıllarına tarihlenen Hacı Recep Camisi'nin yapımında Bizans devri kalıntıları olan sütun ve sütun başlıkları kullanılmıştır.

Adını, bölgede çokça bulunan akça ağaçtan alan Akçalar'da, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre 224 hanenin bulunduğu görülmektedir. Akçalar'da 1976 yılında kurulan belediye örgütü 2009'da kapatılmış, beldenin Kurtuluş ve Zafer mahalleleri Nilüfer'e bağlanmıştır. 

Aktopraklık Açıkhava Müzesi

Göl manzaralı bir konumda, dereye doğru alçalan, eğimli bir arazi üzerindeki düzlükte yer alan Aktopraklık Höyüğü, Anadolu'da tarih öncesi devirlerde görülen tepe şeklindeki çok katlı höyüklerden farklı bir yapı arz eder. Yapıların birbirinden ayrık yapıldığı ve yapı malzemelerinde ahşap kullanılan bu tür yerleşmeler Fikirtepe kültürünü çağrıştırmaktadır.

Aktopraklık Höyüğü'nde 2004 yılından beri İstanbul Üniversitesi'nce yapılan arkeolojik kazılarda tarih öncesi döneme ait ilk çiftçi topluluklarının yaşam izlerine rastlanmıştır.

Üç ayrı alanda sürdürülen kazılarda bulunan 'taş altyapı'nın, suyun akışını yönlendirmek için kullanılmış bir istinat duvarı kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Kare planlı yapı kalıntılarına rastlanan bölgede, yiyecek pişirilmesi ve saklanmasında kullanılan çanak-çömlek ve kemik el aletleri, çok miktarda mermer bilezik ve boncuğun yanı sıra dönemin inanç sistemlerini yansıtan tapınç heykelcikleri, koyun, keçi, sığır gibi hayvan kemikleri ve bitki kalıntıları bulunmuştur. Geç Roma/Bizans yerleşimine ait kalıntılara da rastlanan höyükte yer alan bir mezarlıkta ise kolları ve bacakları göğse çekilerek yerleştirilmiş gömülerin yanında yine çok sayıda keramik ve mermer bilezikler çıkarılmıştır.

Aktopraklık höyüğünün karşısında yer alan bölgede ise Geç Roma-Erken Bizans dönemlerine tarihlenen bir kilise ve bir saray kompleksi kalıntıları bulunmaktadır

Şu ana kadar yapılan çalışmalar, bölgede Neolitik Çağ'dan Orta Kalkolitik Çağ ortalarına kadar kesintisiz bir yerleşim yerinin varlığını ortaya koymuştur.

Bölgenin bir açık hava müzesi olarak düzenlenmesi yönünde çalışmalar yürütülmektedir.

  1. Ertuğrul'da Tunç Çağı İzleri

Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan Ertuğrul, 1987'ye değin Çalı'ya bağlı bir köydü. Karacabey yolu üzerindeki mahallenin eski adı 'Çayırköy'dür. Bu adın, köy arazisinin Osmanlı döneminde beylik çayırı oluşu nedeniyle verildiği sanılmaktadır. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında gelen göçmenler tarafından kurulan köyün adına 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde rastlanmamaktadır. 

Çayırköy Höyüğü

Ertuğrul Mahallesi yakınındaki ve Alaaddinbey yolunun batısında yer alan Çayırköy Höyüğü'nün çevresi 90 metre, yüksekliği 5 metredir. Üzerinde tarım yapılan höyük üzerindeki incelemelerde yoğun şekilde seramik parçaları, obsidien, sileks aletleri, ağırşak ve kemik aletlerine rastlanmıştır. Seramikler gri ve mat kırmızı renklidir. Hamurlarında mika ve kuvars parçalarına rastlanmaktadır. İyi pişirilmiş ve perdahlanmıştır. Seramik parçalarından gaga ağızlı testiler, kaseler ve tabaklar, bölgedeki Troia kazılarının V. ve VI. tabakalarında rastlanan seramiklerle çağdaştır. İÖ 1900-1700 Tunç Çağı'na aittir.

  1. Nilüfer'in Yaşayan Tarihi Misi: Gümüştepe

Misi, Orhaneli yolu üzerinde, etrafı ormanlarla kaplı dört tepenin çevrelediği, eğimli arazi üzerine kurulu bir yerleşim yeridir. Bugün Nilüfer'in Gümüştepe Mahallesi'nin bulunduğu bölge, Bursa'nın en eski yerleşim merkezlerden biridir. Hatta bölgede Bursa kenti kurulmadan önce de yerleşim olduğu düşünülmektedir.

'Tarihin babası' Heredot'a göre İÖ. 1816'da Trakya'dan Anadolu'ya geçen altı kavimden biri olan Mys'ler, Mysialılar olarak bilinen bir birlik kurmuşlardı. Dünya tarihinde ilk kez batıdan doğuya geçen kavim olarak bilinen Misyalılar, 'Misipolis' (şimdiki Gümüştepe Mahallesi), 'Misapoli' ve 'Eşkel' adlı üç yerleşim yeri kurmuşlardır. Kutsal dağ 'Olympos'un (Uludağ) eteğinde kurulan Misi, Hristiyanlık öncesinde de sonrasında da inançlar merkezi olmuştur. İS. 183 yılında Batı Romalıların baskısıyla İstanbul'a, oradan da Bursa'ya gelen Alex adlı bir keşiş, 85 kişilik maiyetiyle birlikte Hıristiyanlığın öncüleri olarak Misi'ye ve bugünkü İnkaya Köyü'ne yerleşmiştir. İki kola ayrılan keşişler, Keşiş Dağı olarak adlandırılan Olympos'un eteklerine yayılmışlardır. Yörenin gizlenmeye elverişli bir boğaz niteliğinde olması, keşişlerin bölgede yüzyıllarca güçlü bir misyonerlik örgütü kurmalarına yol açmıştır. Bu dönemde Misi'de bir konsül toplanarak, üç kez yazılmış olan İncil'in ruhu araştırılmış ve Misipoli Manastırı'nda İncil tartışmaları yapılmıştır. Bu bilgiye dayanılarak, Misi'de, anılan manastırda İncil'in bir nüshasının gömülü olduğuna inanılmaktadır. 1953 yılında kazı çalışmaları yapılan manastır, define avcıları ve tarihi eser yağmacıları tarafından talan edilmiştir

Misi, Bursa'nın fethi öncesi Osmanlılar için de önemli bir merkez konumundadır. Orhan Gazi'nin Bursa'yı kuşatma altına almak amacıyla 1316'da Misi'yi fethettiği, burada ve Kestel'de birer kale yaptırdığı belirtilmektedir. Bu dönemde Misi'nin 10 yıl süreyle geçici başkent olduğu da söylenmektedir. Osmanlı döneminde Hristiyan uyrukların çoğunlukta olduğu bir bölge olan Misi'nin I. Murat'ın Çekirge'deki imaretinin vakfiyesi olduğu bilinmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 174 hane bulunduğu kayıtlıdır.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Hristiyan nüfusun terk ettiği Misi, jeolojik özellikleriyle de her dönemde dikkat çekici bir yerleşim yeridir. Tarih boyunca Batı'dan gelen yolcular, kervanlar İpek Yolu üzerinde bulunan Misi'den geçmiş, burada konaklamıştır. Çünkü son derece güçlü bir akarsu olan Nilüfer Çayı, başka bir noktadan geçit vermemekte, bir tek Misi'de keskin bir dirsek yaparak, uzunluğu 3 kilometre civarında olan bir boğazın içinde akmaktadır.

Misi, şarapçılıkla da ünlüdür ve bu geleneğin eski çoktanrıcı dönemden geldiği ya da Hristiyanlıkla bağlantılı olduğu sanılmaktadır. Misi kiliselerindeki dini ayinlerde tüketilen şarap bizzat Misi bağlarından elde ediliyor, hatta Bizans'a buradan şarap gönderiliyordu.

Misi Koruma ve Yaşatma Projesi

Günümüzde Misi, yüzyıllara direnerek ayakta kalan özgün mimari özelliklere sahip evleriyle ünlü bir yerleşimdir. Büyük bölümü XVIII. yüzyıl ortalarında inşa edilen, hatta XVII. yüzyıla tarihlenen sivil mimari örneği yapılar nedeniyle bölge kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Nilüfer Belediyesi de Misi Koruma ve Yaşatma Projesi ile bölgedeki yapıların korunması ve bir kısmının da restore edilerek işlevsel hale getirilmesi için çalışmalar yürütmektedir. 27 tescilli yapının bulunduğu Misi'de, aralarında eski okul binasının da bulunduğu tarihi yapılar restore edilerek halkevi, müze, bilim merkezi, kreş ve kitapevi gibi yeni işlevler kazandırılmaktadır. Misi Camisi ile tarihi evlerin bulunduğu Alipaşa Caddesi, Nilüfer Caddesi, Sultan Sokak, Maksem Sokak ve Bardakçı Sokak'ta yürütülen cephe sağlıklaştırma çalışmaları da Tarihi Kentler Birliği'nin 'özendirme ödülü'ne değer bulunmuştur.

Maksem Sokak'taki 25 numaralı tescilli yapıya bitişik, geç Osmanlı mimari üslubuna sahip mermer bitkisel motifli çeşme de korunan orijinal parçaları kullanılarak restore edilmiş ve hizmete sunulmuştur.

  1. Işık Tanrısı Apollon'un kenti: Gölyazı (Apollania-Apollonia ad Ryndacum-Apolyont-Abulyond)

Antik çağda, Anadolu'da Bithynia ile Mysia arasında sınır kabul edilen Ryndakos Çayı'nın (Orhaneli Çayı) oluşturduğu göl üzerinde bir kent vardı: Apollonia ad Ryndacum.

Kente Apollonia adının, Kraliçe Apollonis onuruna, Bergama Kralı II. Attalos tarafından verildiği söylenmekteyse de bu ad, Luwi dilindeki Apa (su), ull (çalılık) ve wana (tanrı) sözcüklerinin birleşmesinden gelmektedir. Aslında Apollonia, Apollon tapınaklarının bulunduğu yerlere verilen ortak bir ad ve antik çağda Anadolu'da Apollonia adlı dokuz kent olduğu biliniyor. Gölyazı, Ryndakos Çayı kıyısında kurulduğu için 'ad Ryndacum' tamlamasıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Antik çağdaki Apollonia ad Ryndacum adı, süreç içinde Apolyont ve Türkçe'de Abulyond'a dönüşmüştür.

Nilüfer'in en eski ve yoğun tarihsel kalıntılarla dolu yerleşim yerlerinden biri olan Apollonia ad Ryndacum'un İÖ IV. yüzyılda kurulduğu belirtilmekte, İÖ I. yüzyıldan itibaren de yazılı kaynaklarda adından söz edilmektedir. İÖ. I. yüzyıla tarihlenen Apollonia ad Rhyndacum sikkeleri de bölge tarihine ilişkin veriler sunmaktadır.

Apollonia ad Ryndacum, Roma döneminde bir süre Adramittion'a (Edremit) bağlı 11 kentten biri olarak görülürken, bir süre de Kyzikos'a (Edincik) bağlı olduğu bilinmektedir. İS. 117-138 yıllarında saltanat süren İmparator Hadrianus, Bithynia gezisi sırasında kente uğramış ve bu gezi anısına kenti çevreleyen kale bedeninin kapısına bir yazıtaşı konulmuştur. Roma döneminde de kent adına para basılmıştır.

Bizans döneminde başlangıçta Bithynia Piskoposluğu'na bağlı kalan kent, daha sonra Nicomedia (İzmit) ve kısa bir süre de Kios (Gemlik) Piskoposluğu'na bağlanmıştır. Bu dönemde kent Theotokia olarak da anılmaktadır.

Osmanlılar 1302'de Bafeum Savaşı'nı kazanınca Lopadion'a (Uluabat) sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez Apollonia ad Ryndacum önlerine gelmişler; kaçak tekfurun teslim edilmesi konusunda anlaşmaya varılması üzerine geri çekilmişler, sadece gölde bulunan Alyos Adası'nı ele geçirmekle yetinmişlerdir. Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından Aygutalp'in oğlu, Osmanoğullarının ilk ünlü denizcisi Kara (Emir) Ali tarafından fethedilen adanın ele geçirilmesiyle Apollonia ad Ryndacum'un, göl ayağındaki Lopadion'la ve de dolayısıyla Bizans ile doğrudan bağlantısı kesilmiş oluyordu.

Osmanlı döneminde Hristiyan nüfusun ağırlıkta olduğu, ancak Hristiyan ve Müslüman Osmanlı yurttaşlarının bir arada yaşadıkları Apollonia ad Ryndacum'un adı, halk arasındaki söylemle Apolyont'a dönüşmüştür.

  1. yüzyıl kayıtlarına göre bölgede 139 hane yaşamaktaydı. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre 514 hanenin bulunduğu Apolyont, ana yoldan içeride kalması nedeniyle Kurtuluş Savaşı sırasında nisbeten az zarar görmüştür. Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanların çekilişi sırasında köydeki Hristiyanların çoğu Yunanistan'a göç etmişlerdir. Mübadele Anlaşması'ndan sonra da karşılıklı bir değişim yaşanmıştır.

Apolyont adının Cumhuriyet sonrası Gölyazı olarak değiştirildiği bölgede 1994 yılında kurulan belediye 2009 yılında kapatılmış, beldenin Merkez ve Bayır mahalleleri Nilüfer Belediyesi'ne bağlanmıştır.

Apollonia Antik Kenti

Yüzyıllardır kesintisiz iskan gören Gölyazı, ev sahipliği yaptığı farklı uygarlıkların kültürlerinden damıtılan geleneği, hem mekansal hem de ekonomik ve sosyal yaşamda hala taşıyan bir yöre olarak, günümüzde çok az yerleşmenin sahip olduğu bir niteliğe sahiptir.

Apollonia antik kenti, bugünün Gölyazısı, Apolyont (Uluabat) Gölü'ne doğal bir iskele gibi uzanan bir yarımada ve ona bir köprü ile bağlanan ada üzerinde kurulmuştur. Antik kent kalıntıları yoğun olarak ada üzerinde bulunmakta, yarımadada da yer yer kalıntılara rastlanmaktadır.

Apollonia antik kentinin kalıntıları, bugünkü Bursa-İzmir karayolundan ayrıldıktan 3,7 kilometre sonra başlamakta, antik yolların izleri, halk arasında 'Deliktaş' adıyla anılan kalıntının bulunduğu yerde yüzeyde görülmektedir. Zeytinlikler içindeki 'Deliktaş'ın bir yapı veya su kemeri olduğu düşünülmektedir. Antik yollarla başlayan 'Nekropol' göl kıyısına değin uzanmakta, bu alanda doğal kayalardan kesilerek yapılmış lahit tekne ve kapakları yaygın olarak bulunmaktadır.

Halk arasında 'Taş Kapı' denilen 'Dış Kale', kentin üzerinde kurulmuş olduğu yarımadanın en dar yerini denetim altında bulundurmak amacıyla yapılmıştır. Su düzeyi yükseldiğinde yarımadanın bu bölümü de suyla dolar ve bir adaya dönüşür. İzlerden, bu kalenin 100 metre uzunluğunda ve 8,5 metre kalınlığında olduğu anlaşılmaktadır. Doğu-batı uzantısındaki surun batı kısmında kenarı 8,5 metre olan kare prizma biçiminde bir burç yükselmektedir. Burcun yapımında daha önce kentte var olduğu anlaşılan açıkhava tiyatrosunun taşları kullanılmıştır. Günümüzde yarımadaya köprü ile bağlanan adanın çevresi de yaklaşık 4,5 kilometre uzunluğundaki kale duvarları ve burçlarla çevrilmiştir. Bu kalıntıların önemli bir kısmı sonradan yeni yapılanmalara temel görevini üstlenmiştir.

Adanın kuzeydoğusunda bulunan burç sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Burcu meydana getiren taşların tümü Roma devrine tarihlenmektedir. Batı cephesinde üst sıralarda yan yana dizilmiş, 6 adet Yunanca yazıtlı parçalardan oluşan mermer mimari dizi dikkat çekicidir. Bu parçaların üst kısmında onbeş 'kesik öküz başı' birbirine girlantlarla bağlanmaktadır. Girlantların üst kısmında beş, bazen dört taç yapraklı rozetler, rüzgar gülü ve kalkan motifleri işlenmiştir. Kitabenin burcun kuzey cephesinde de iki parça halinde devam ettiği bilinmektedir. Bu Cyzikos gezisi sırasında Apollonia'ya da uğrayan Roma İmparatoru Hadrian'ın (117-138) onuruna kent kapısı üzerinde yazıldığı, ancak daha sonra oradan alınarak bu burçta ikinci kez kullanıldığı anlaşılmaktadır. Halk arasında 'Simitçi Kale' olarak bilinen kalıntı ise kuzey-güney uzantısında dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuştur. Kuzeydeki yüksek kemeri ayaktadır. Duvarlarının önemli bir bölümü eski görkemli günlerini yaşatmak istercesine ayakta kalmaya çalışmaktadır.

'Antik Tiyatro' bugün yöre halkınca 'Gavur Mezarlığı' adıyla anılan sırta yaslanmış olup 45x50 metre boyutlarındadır. Tiyatronun cavea ve orkestra yerleri belirgindir. Çapı 75 metre olan caveasının yaklaşık 4 bin kişi kapasiteli olduğu sanılmaktadır. Mimari parçaları sökülerek surların yapımında kullanılmıştır.

Apollonia, Bursa ve çevresinde en fazla kilise bulunan bölgelerden biridir. Kiliselerden bazıları günümüze değin ulaşırken, bazılarının da temel kalıntılar kalmıştır. Ana yerleşim yerinin güneydoğusundaki sahile yakın kısımda uzunluğu 16,40 metre, eni 9,20 metre olan bir kilise temeli bulunmaktadır. Duvar kalınlığı 1,10 metre olup, iç kısmı sıvalı ve dikey 0,035 metre, yatay 0,015 metre beyaz bantlarla bölündüğü kalan izlerden bellidir.

Hagios (Aziz) Panteleiman Kilisesi

Yarımada girişinde bulunan kilise XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Dikdörtgen planlı yapının duvarları tuğla ve moloz taşları ile almaşık teknikle örülmüştür. Dış cephedeki duvar payeleri ile pencere çerçeveleri ve saçak altı silmesinde kesme taş kullanılmıştır. Özgün ahşap yapının bir kısmı günümüze değin gelmiştir. Çatının ahşap dışında demir bağlantılarla da korunduğu gözlenmiştir. Dört duvarı son derece sağlam olan kilisenin içinde, bazı ilginç kabartmaları olan sütun başlıkları da vardır. Bursa'da sağlam kalmış ender kiliselerden biri olan Hagios Panteleiman Kilisesi, Yunan klasik mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Nilüfer Belediyesi'nce restorasyon çalışmalarına Nisan 2009'da başlanan yapının kültürevi olarak hizmet vermesi planlanmaktadır.

Adalar

Uluabat Gölü'nde Apollonia antik kentinin Gölyazı üzerinde kurulu bulunduğu ada dışında Alios (Alyos-Halilbey) ve Manastır (Nailbey) adalarında da tarihi kalıntılar bulunmaktadır.

Alios (Alyos-Halilbey) Adası

Osmanlıların 1302'de ele geçirdikleri ada, sonradan 'Kız Adası', 'Keşiş Adası', 'Halilbey Adası' ve adlarıyla da anılmaktadır. Genellikle Galios/Galyos Adası (İmralı) ile karıştırılan ve Uluabat Gölü'ndeki en büyük ada olan Alios'ta Bizans döneminden kalma örenler bulunmaktadır.

Apollon Tapınağı

Kız Ada üzerinde, kente adını veren Apollon Tapınağı'nın bulunduğu 1800'lü yıllarda burayı ziyaret eden Lé Bas'nın notlarından ve çizimlerinden bilinmektedir. Ada ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucunda coğrafi şeklini koruyacak şekilde burayı çevreleyen 70x50 m. boyutlarında Hellenistik temenos duvarı ve batı taraftaki yarım daire şeklinde basamaklı giriş tespit edilmiştir. Duvarın özgün yüksekliği yaklaşık 1,5 metredir. Görüntü itibariyle ada tamamen Tanrı Apollon'un kutsal alanıdır ve burada bir tapınağı bulunmaktadır. Duvarın doğu tarafında sandal bağlama blokları tespit edilmiştir. Ayrıca tapınağa ait olduğu düşünülen sütun tamburları ve altlıklar da temenos duvarı dışında göl suları içinde yer almaktadır. Kız Adası'nda bulunan tapınak kalıntısının mermerden görkemli duvarları zaman zaman göl suları altında kalmasına karşın hayli dikkat çekicidir. Dr. Bedri Yalman'a göre, 198-217 yılları arasında saltanat süren Roma İmparatoru Caracalla döneminde bastırılan bir para üzerinde yer alan Apollon Tapınağı budur. Para üzerindeki kabartma figürden anlaşıldığı kadarıyla tapınağın ön yüzü dört sütunlu ve üçgen alınlıklıydı. Tapınağın taşlarının Haydarpaşa Limanı'nın yapımında kullanıldığı öne sürülmektedir.

Manastır Adası (Nailbey Adası): Türk Robinsonun Adası

Uluabat Gölü'nde Alios Adası'ndan sonraki ikinci büyük ada, Gölyazı'nın batısında ve Karacabey'e bağlı Eskikaraağaç Köyü'nün güneydoğusundaki Manastır Adası'dır. Gölyazılıların 'Mutlu Ada' diye de andığı ada, 1940'lı yıllarda Türk Robinsonu olarak bilinen Ziya Nail Dölen'in burada yaşamaya başlamasından sonra Nailbey Adası adıyla anılmaya başlanmıştır.

Yaşamıyla ilgili bilgiler çoğunlukla söylentilere dayalı olan Ziya Nail Dölen, Bulgaristan Eskicuma doğumludur. Aktarımlara göre, Balkan savaşları sırasında dağa çıkarak Bulgarlara karşı savaşmış, Osmanlı'nın çekilişi kesinleşince Paris'e kaçarak burada tarım üzerine yüksek öğrenim görmüştür. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'ye gelerek Bursa'ya yerleşen Dölen bilinmeyen nedenlerle toplumdan kopmuş, 1940'ta Uluabat Gölü'ndeki adayı 2 bin 300 liraya satın alarak burada yaşamaya başlamıştır. Köylüler ve balıkçılarla dostluk kuran Dölen, adada bulunan Bizans dönemi kalıntılarını ve çevreyi korumasıyla tanınmıştır.

20 Şubat 1950'de yaşamını yitirince Gölyazı Mezarlığı'na defnedilen Nail Bey'in mezar taşında şöyle yazıyor: Cumai Balalı Hacı Mehmet Bey'in torunu ve Ziya Bey'in oğlu, Mutlu Ada sakini, 1886/20 Şubat 1950.

Hagios (Aziz) Constantinos (Helena) Kilisesi

Manastır Adası'nda Bizans döneminden kalma Hagios Constantinos (Helena) Kilisesi'nin kalıntıları bulunmaktadır. Bölgenin en eski dinsel yapılarından biri olan kilisenin yapımı IX.-X. yüzyıllara tarihlenmektedir. XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında büyük bir onarım geçirmiş, önemli ölçüde yenilenmiştir. Kapalı Yunan haçı tipinde yapılmış olan kilisenin duvarları beş sıra tuğla ve kaba işlenmiş taşlarla örülmüştür. Kubbesi tamamen yıkılmış durumdadır. 16. yüzyılda adayı ziyaret eden S. Gerlach, kilisenin Aziz Constantinos'a ithaf edildiğini ve burada altı yedi keşişin yaşadığını anlatır. 

Theotokia Kilisesi

Uluabat Gölü'nde Gölyazı, Halilbey ve Nailbey Adaları dışında Kerevit Adası, Kızadası, Terzioğlu Adası ve Arifmolla Adası adlarıyla anılan küçük adalar da bulunmaktadır. Bu adalarda da Bizans döneminden kalma yapı örenlerine rastlanmaktadır. Bunlardan biri de Hristiyanlık Çağı yapılarından olan 'Theotokhia'dır. Bilge Umar, bu kilisenin adının Hellence'de 'Theotokos'tan geldiğini ve bunun 'tanrı doğuram/Meryem yurdu' anlamında olduğunu belirtmektedir.

Gölyazı Yel Değirmeni

Gölyazı Bayır Mahallesi'ndeki okulun bahçesinde yer alan yel değirmeninin kapısı güneye bakar vaziyettedir, bugün kullanılmamaktadır. 

Gölyazı Sübyan Mektebi

Gölyazı'da caminin hemen yanındaki sübyan mektebi 4-5 katlıydı. Mektebin üst katları yıkılmış, günümüze ulaşan giriş katının kuzeybatı bölümü de ciddi biçimde hasarlıdır.

Gölyazı'da Sivil Mimari

Gölyazı yerleşmesindeki geleneksel konutlarda en yaygın plan tipleri, ters L sofa, yan sofa, orta sofa ve nadiren yan T sofa plan tipidir. Merkez Mahallesi'ni oluşturan adanın kuzeydoğusundaki yapılar avlulu iken, güneydoğusundaki yapılar bahçelidir. Güneydoğudaki evlerin bahçeli olması antik çağlarda ve Osmanlı döneminde adanın bu yarısının iskan edilmemiş olduğu ve tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı savını güçlendirmektedir. Özellikle ipekböcekçiliğinin temel ekonomik birikim kaynağı olduğu dönemlerde, mekansal yapı genellikle 4-5 katlı yapılardan oluşmaktaydı. İpekböcekçiliğinin terk edilmesi nedeniyle gereksinim duyulmayan üst katlar zamanla kullanım dışı kalmış böylelikle dikey kullanım da azalmış ve kat yüksekliklerinde önemli ölçüde düşüş yaşanmıştır.

Kültür ve Sanat Kenti Nilüfer

Gelecek vizyonunu 'kültür, sanat, spor, eğitim ve bilim kenti' olarak şekillendiren Nilüfer Belediyesi, kültür sanat etkinliklerini kurumsallaştırma çabalarını sürdürmektedir. Bu çaba sonucunda, adı kültür ve sanatla anılan Nilüfer'de sosyal yaşam giderek hareketlenirken, Bursa'nın yeni yüzü de adım adım oluşmaktadır.

Ağlayan Çınar

Yarımadayı Gölyazı Adası'na bağlayan köprünün başındaki tarihi çınar Bursa'nın en yaşlı çınarlarından biridir. 2010 yılı itibariyle 735 yaşında olan çınar uluslararası anıt ağaç işareti taşımaktadır. 400 metrelik gölgesi bulunan çınar, gövdesinde özsuyu aktığı için 'Ağlayan Çınar' adını almıştır. Çevresinde bir balık lokantası ve bir çay bahçesi yer alır. Karayolları tarafından anıt ağaç işareti ve 'Ağlayan Çınar' tabelasının yerleştirilmesi Biyolog Mehmet Okatan'ın uğraşıları sonucu gerçekleşmiştir. Çınarın önündeki tabelada Mehmet Okatan'ın şu şiir yer almaktadır:

"Tarihin verdiği yorgunlukla, yan yatmış ulu bir çınar.
Lakin yaşamaktan umudunu kesmemiş, uzanmış öylesine
Bağrı yanık, yaprakları hüzün, içi kan ağlarcasına 
Savaşlara, acılara, kara sevdalara, tercüman olurcasına 
Ardında, sevgi bahçesi açamayan gonca bir gül 
Önünde, oluk oluk gözyaşlarının eseri, koca bir göl."

  1. Bursa'dan Önce Var Olan kent: Tahtalı

Bursa'nın kurulmasından önce bölgedeki en eski ve en önemli yerleşmenin Tahtalı ve çevresinde bulunduğu düşünülmekte, bölgedeki kale ve kilise kalıntıları da bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bunlardan biri günümüzde özel mülkiyete geçmiş bulunan kale örenidir. Köy çevresinden çok sayıda Roma ve Bizans devri eserleri çıkmaktadır. Osmanlı döneminde Rum nüfusun çoğunlukta olduğu yerleşmelerden biri olan Tahtalı, Çelebi Mehmet'in vakıf köyleri arasındadır. Kurtuluş Savaşı'nda saldırıya uğramış, yangın geçirmiştir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 156 hane bulunduğu kayıtlıdır. 

Tahtalı Köyü'nün Tarihi ve Kültürel Varlıkları

İÖ 2. yüzyıldan günümüze kadar kesintisiz yerleşimin olduğu Tahtalı Köyü yerleşik alanı, kısmen antik kentin suru içindedir. Bizans döneminden kalma surların bir bölümü de ayaktadır. Köyün içinde surların bir kapısı da korunmaktadır. Kale kalıntıları ve surların uzunluğu, antik kentin hayli geniş bir alanda kurulduğunu göstermektedir. Uludağ'ın yamaçlarına kurulmuş bir yerleşim yeri olan Tahtalı ve çevre köylerdeki yaygın söylentiye göre, kale bedenindeki kemerli bir açıklıktan girilen toprakla dolmuş durumdaki tünel, kuzeydeki Kite (Ürünlü) Kalesi'ne değin uzanmaktadır.

Tahtalı Köyü'ndeki en yüksek zirve durumunda olan Filetepe üzerinde, gözetleme kulesi yapı kalıntıları ile yerleşiminin doğu ve batı kısımlarında nekropol alanları bulunmaktadır. Bizans döneminden kalan Bursa'daki en eski kiliselerden biri olduğu sanılan Hagios Theodoros Kilisesi'nin kalıntıları da Tahtalı Köyü'ndedir.

Kurtuluş Savaşı sırasında Rumların şehit ettiği Tahtalı Köyü sakinlerinin yattığı mezarlık ve mezar taşları Türkiye'nin belki de en ilginç şehitliğidir. Şehitler için dikilmiş mezar taşlarına, o kişinin öldürüldüğü silahın resminin kazıldığı görülmektedir. 

  1. Görükle'de Kayıp Kent Caesareia Germanica'nın İzleri

Belde belediyelerinin kapatılmasından sonra Nilüfer'in mahallelerinden biri haline gelen Görükle de bölgedeki en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bizans kaynaklarında, bölgenin 1304'e doğru Türklerin saldırılarıyla karşılaştığı ve 1305'te Lopadion'da (Uluabat) bulunan Bizanslı komutan Makrenos'tan yardım isteminde bulunduklarına ilişkin bilgiler yer almaktadır. Osmanlı öncesinde Kite'ye bağlı olduğu sanılan Görükle, 16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında da Kite Kazası'na bağlı 'Görüklü' Köyü olarak geçmektedir. Köyde o dönemde 49 hane ve 40 mücerred nüfus vardı. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre köyde 219 hane bulunmaktaydı.

Osmanlı döneminde Müslüman ve Hristiyan nüfusun bir arada yaşadığı Görükle, ipekböceği üretimiyle ünlü bir merkezdir. 1920'den önce her yılın 2 Mayıs günü büyük çınarın bulunduğu yerde Hagios Athanasios adına bahar şenliği düzenlenir, güreş karşılaşmaları ve çeşitli yarışmalar yapılırdı. Bir dönemde Görükle ayazmasının çamurundan, tedavi amacıyla yararlanılmaktaydı.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Rum nüfus göç ederek Yunanistan'da Kavala yakınlarında 'Nea Kouboukleis' (Yeni Görükle) adıyla bir yerleşim kurdular. Onların yerine Lozan'dan sonra Kavala ve Selanik çevresinden gelen Türkler beldeye yerleştirildi. Ayrıca 1989'da Bulgaristan göçe zorlanan soydaşlar için de konutlar yapıldı. Cumhuriyet sonrası önemli bir gelişim gösteren belde, Uludağ Üniversitesi Yerleşkesi'nin yakınında kurulmasıyla daha da önem kazanmış, ticaret ve kültür etkinlikleri yaygınlaşmıştır.

1957'de belediye örgütünün kurulduğu Görükle, belde belediyelerinin kapatılmasından sonra 2009 yılında 7 mahallesiyle Nilüfer'e bağlanmıştır. Bu mahalleler şunlardır: Büyükbalıklı, Dumlupınar, Gökçeköy, İrfaniye, Kurtuluş, Sakarya, Zafer. 

Görükle'nin Tarihi Mirası

Görükle'deki tarihi Kilise Çeşmesi 2008 yılında restore edilerek kullanıma sunulmuştur. Tescilli 2 sivil mimarlık örneği yapının bulunduğu yörede, bir de sarnıç yer almaktadır. Anıt ağaçların bulunduğu Kocameşe ve Motormeşe parklarıyla Cumhuriyet Meydanı'ndaki kuyuların da Rumlar tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Büyükbalıklı'daki Rumlardan kalma Aya Yorgi Ayazması da Görükle'nin tescilli kültürel değerlerinden biridir.

Görükle Yerleşkesi'nde bir anıt mezar

Son yıllarda Uludağ Üniversitesi Görükle Yerleşkesi'nde yaşanan bir gelişme hem Bursa hem Nilüfer tarihi açısından yeni bir ufuk açmıştır.

Yerleşkede yapılan bir kazı sırasında antik bir mezar, mezar içinde bir sikke ve çömlek parçaları bulunmuştur. Antik mezardan çıkarılan iki farklı kişiye ait iskelet parçalarının antropolojik incelemesi ABD'de yapılmış, kemiklerden birinin 1,68 cm. boyunda ve 38-40 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu belirlenmiştir. Mezarda bulunan sikkenin ise bronz bir obul (kuruş) olduğu anlaşılmıştır. Sikkenin Bithynia krallarından II. Prussisas'ya ait olduğu ve yaklaşık olarak İÖ. 180-140 yılları arasında basıldığı belirlenmiştir. Bu çerçevede antik mezar İÖ 2. yüzyıla tarihlenmiştir. Mezarın Bursa ve çevresinde tarihi bilinen ilk antik mezar olduğu, bölgede başka mezarların da bulunduğu belirtilmektedir.

Mezar ve çevresinde yapılan yüzey araştırmaları, arkeologları Bursa bölgesinde var olduğu bilinen, ancak yüzyıllardır izine rastlanamayan kayıp antik kent Caesareia Germanica'ya değin götürmüştür.

  1. Ürünlü'de Kite izleri

Nilüfer'deki en eski yerleşim merkezlerinden biri de Bitinya Krallığı (İÖ 3 yüzyıl) sürecinden başlayıp Roma ve Bizans dönemlerini de içeren bir tarihsel geçmişe sahip olan Kite'dir (Kitai-Kete-Ürünlü).

Kite, Osmanlılardan önce Bizans'a bağlı yörenin en önemli tekfurluklarından biriydi. Bizans'ın son dönemlerinde, özellikle de Osmanlıların batıya doğru ilerleyişleri sırasında önem kazanmış ve bereketli topraklarıyla ünlenmişti. Kite, 27 Temmuz 1301'de Osmanlıların Muzalon komutasındaki merkez ordusunu Bafeus'ta yenilgiye uğratmasından sonra (Bafeum Savaşı), 1302'de Prusa (Bursa), Atranos (Orhaneli), Kestel ve Kitai tekfurluklarının birleştirilmiş orduları arasında yapılan Dimboz Savaşı'nın ardından fethedilmiştir.

Osman Bey'in savaşta kesin üstünlük sağlaması üzerine Kite Tekfuru kaçarak Lopadion (Uluabat) Tekfuru'na sığınmış, ancak Osmanlı ordusunun kendisini ısrarla izleyerek kale kapılarına dayanması üzerine kaçak Tekfur Osman Bey'e teslim edilmiştir. Tekfur, savaşta şehit düşen Aydoğdu Bey'e karşılık olarak katledilmiş ve Kite Kalesi de teslim alınmıştır.

1302-1303 yıllarından itibaren Türkmen yerleşmesinin başladığı Kite, Osmanlı döneminde uzun süre bölgedeki önemini sürdürmüş, kadılık (kaza-ilçe) olarak işlev üstlenmiştir. XVI. yüzyıl kayıtlarına göre, Kite Ovası'yla birlikte kuzeybatıda Nilüfer Vadisi ve arkasındaki Yörük yerleşim alanları ve Tirilye-Mudanya kıyı bölgesi Kite Kadısı'nın yetki alanındaydı. Kaza sınırları içinde bir kasaba (Mudanya), 13 mahalle, 91 köy, 5 çiftlik, 3 Yörük cemaati ve 14 mezra kaydedilmişti. Vergiye dahil bin 235 hane ve 995 bekar nüfus bulunuyordu. Vergiden muaf nüfus bin 615 kişiydi. Kanuni Sultan Süleyman tahrirlerine göre Kite, Bursa ve Mihalıç'tan (Karacabey) sonra 3 bin 345 vergi yükümlüsü erkek kişiyle en kalabalık üçüncü kaza konumundadır.

Kite, XIX. yüzyıl Osmanlı kayıtlarındaBursa Sancağına bağlı 'Kete' kaza (ilçe) merkezi adıyla geçmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre ise 57 hane kayıtlı bulunmaktadır.

Cumhuriyet döneminde Ürünlü adını alan Kite, 1987'ye değin Görükle bucağına bağlı bir köydü. 1987'de Nilüfer'in kurulmasıyla mahalle statüsü kazanmıştır. Ürünlü Mahallesi'nde her yıl Kent Gönüllüleri Gençlik Kampı'nın kurulduğu bölgedeki Arboretum alanını 1. derece doğal sit ilan ederek koruma altına alan BKTVKK, 30 Haziran 1993 tarihli kararıyla da Kite Kalesi kalıntılarının bulunduğu bölgeyi 2. derece arkeolojik sit alanı ilan etmiş ve eski köy hamamını da tescillemiştir.

Kite Kalesi

Ürünlü Mahallesi'nin güneydoğusunda yer alan Kite Kalesi, düz bir ovada kurulmuş olması nedeniyle belki de tarihte bir başka örneği olmayan bir yapıdır. Kite Kalesi'nden günümüze ulaşan sur kalıntıları, kalenin bir hayli görkemli olduğunu göstermektedir. Bugün çeşitli yüksekliklerde korunabilmiş üç parça duvar kalıntısı ve dörtgen planlı köşe burçlarının temel izleri belirlenebilmektedir. Dikdörtgen bir yapı olan kalenin istinat duvarları veya burçlarının bulunmaması da çok ilginçtir. 

Kite Hamamı

Geç Osmanlı Dönemi'ne tarihlenen hamam, iki kubbe ile asıl yıkanma bölümleri kapatılmış, külhanı doğu bölümde yer alan tipik bir köy hamamıdır. Oldukça kalın beden duvarlarından silmeli üçgen pandantiflerle kubbelere geçilmektedir. Yapı malzemesi yakındaki kaleden alınan devşirme malzemedir. Soyunma kısmı ahşap baraka şeklinde bir yapıdır. Hamam bugün kullanılmamaktadır.

  1. Bursa'nın Ayasofyası: Özlüce Kültürevi

Nilüfer'in eski yerleşim yerlerinden biri de Bursa'ya 11 kilometre uzaklıkta bulunan Özlüce Mahallesi'dir. 'İnesi' ve 'Eğnesil' adlarıyla da anılan Özlüce, Osmanlı döneminde Müslüman ve Hristiyan kökenlilerin birlikte yaşadıkları bir köydü. Özlüce, Kurtuluş Savaşı sonrasında Mübadele Anlaşması ile Yunanistan'dan gelen göçmenlerin yerleştirildiği bir yöre oldu. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre köye 88 hane kayıtlıdır.

Bölgedeki en önemli tarihi yapı, XIX. yüzyıla tarihlenen ve geçmişte hem kilise hem cami olarak kullanıldığı için Bursa'nın Ayasofyası olarak nitelendirilen Özlüce Kilisesi'dir. Kilisenin tarihi ve hangi azize adandığı bilinmemektedir. Doğuya yönelmiş, üç nefli bazilikal planlıdır. Batıda kemerlerle dışa açılan bir nartkes yer alır. İçten beşik tonoz, dıştan çift eğimli kırma çatı örtülüdür. Duvarlar taş tuğla almaşık örgü, tonoz örtü ise bağdadi teknik ile yapılmıştır. Köşelerdeki ahşap merdivenlerden galeri katına çıkılmaktadır. Batıda, kuzey ve güneyde uzanan galerilerin döşemeleri ahşaptır. Sıva ve boyaların altında izleri seçilebilen parapet levhaları ile naosa açılır. Duvar ile örtünün birleşme noktasında yapıyı içten ve dıştan profilli bir silme çevreler. Kilise yapısı, stilistik özellikleri, malzeme ve yapım tekniği bakımından değerlendirildiğinde 19. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Rum Ortodoks Kilisesi iken, mübadeleden sonra camiye dönüştürülen, ancak 1992'de yeni caminin yapılmasından sonra kullanılmayan yapı, Nilüfer Belediyesi'nce restore edilerek kültürevine dönüştürülmüştür.

  1. Kayı Boyu Mensuplarının Köyü: Kayapa

Orhan Gazi'nin Bursa'yı fethi öncesinde Söğüt, Orhaneli ve Keles bölgelerinden gelen Kayı boyu mensuplarının yerleştirilmesiyle kurulduğu öne sürülen Kayapa, Osmanlı döneminde uzun süre Kite kazasına bağlı bir köydü. 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre Çelebi Mehmet'in vakıf köyü olduğu anlaşılan Kayapa'nın adı, XV. yüzyıldan itibaren resmi kaynaklarda geçmektedir. XVIII. yüzyıldan kalma bir caminin yer aldığı Kayapa'da, 1761 yılına ait bir belgede Celvetiye Şeyhi Hüseyin Efendi'nin bir tekkesinin bulunduğu belirtilmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre yörede 241 hane kayıtlıdır.

Bursa'nın işgali sırasında Yunan güçlerince abluka altına alınan köyde can ve mal kaybı yaşanmıştır. Savaş sonrası yakıp yıkarak geri çekilen işgal güçleri, köylülerin direneceğini anlayınca Kayapa'ya girmeden kaçmaya devam etmiştir. 1946 yılında büyük bir sel felaketi yaşayan Kayapa, Cumhuriyet sonrasında Bursa'nın gelişimine paralel olarak büyürken, 1970 yılında elektrikle, 1977'de de şebeke suyu ile tanışmıştır.

Bursa'nın batısında, kente 16 kilometre uzaklıktaki Kayapa'da belediye örgütü 1972'de kurulmuştur. Kayapa, beldelerin kapatıldığı 2009 yılından itibaren Çamlık, İstiklal ve Zafer mahalleleriyle Nilüfer Belediyesi'ne bağlanmıştır.

Kayapa'da Kültürel ve Doğal Varlıklar

Kayapa çevresinde eski bir uygarlığın izleri bulunmaktadır. Tahtalı Köyü ile Kayapa'ya sınır teşkil eden Değirmendere'nin doğu ve batı tarafında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait yerleşim alanları ile Tahtalı Köyü sınırları içindeki Erintaşı Tepesi'nin (Filetepe), Değirmendere'ye uzanan kısmında kale ve gözetleme kulesi niteliğinde yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Kayapa Göleti'nin bulunduğu yerdeki kale kalıntısı, varlığını günümüze değin sürdürmüştür. Bölgede Kayapa'dan Kite Kalesi'ne ulaşan su kanalları olduğu söylenmektedir.

Kayapa'da, 1984 yılında yeniden inşa edilen caminin kuzey cephesindeki giriş kapısının üzerinde iki yazıt bulunmaktadır. Bunlardan birinde Hicri 1173 (1759-1760) tarihi ve Hacı Mehmet Ağa adı, ötekinde Hicri 1221 (1806-1807) tarihi ve Hacı Mustafa Ağa adı yazılmıştır. İlk yazıttaki Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış olabileceği belirtilen caminin, sadece minaresi özgün kalarak günümüze ulaşmıştır. Minare kaidesinin üç cephesinde de değişik boyutlu üç yazıt vardır. Bunlardan biri Hicri 1171 (1757-1758), öteki Hicri 1173 (1759-1760) ve sonuncusu Hicri 1175 (1761-1762) tarihlidir.

Kayapa Camisi'nin kuzeybatısında bulunan eski çeşmenin yazıtından 1654-1655 ( Hicri 1065) yıllarında İstanbullu Hacı Osman Efendi tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 

  1. Orhan Gazi'nin Ağabeyi Alaaddin Bey'in köyü

Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan Alaaddinbey'in Osmanlı dönemindeki adı 'Fodra'dır, ancak 'Erikli/Erihli' adıyla da anılmıştır. Orhan Gazi'nin ağabeyi Alaaddin Bey'in vakfı olan mahallenin yeni adı da buradan gelmektedir. Aşıkpaşazade tarihine göre, Bursa'nın fethinden sonra Alaaddin Bey, kardeşi Orhan Gazi'nin "İmdi sen bana paşa ol" diyerek, yakınında görev vermesi önerisini kabul etmedi. "Kite ovasında Fodra derler bir köy vardır. Anı bana ver" dedi. Orhan Gazi de ağabeyinin isteğini kabul etti. Osmanlı döneminde, Kite kazasına bağlı ve Rum kökenlilerin çoğunlukta olduğu bir yerleşim yeriydi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Balkan göçmenlerinden küçük bir grup yerleştirildiği Alaaddinbey'de, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre 107 hane bulunmaktaydı.

Tepecik Höyüğü

Aladdinbey Mahallesi'ndeki Tepecik Höyüğü, bölge arkeolojisi hakkında önemli bilgiler verebilecek bulgulara sahiptir. Höyüğün çapı yaklaşık 100 metre, yüksekliği 6 metredir. Höyük yüzeyinde keramik parçaları bulunmaktadır Alaaddinbey Mahallesi'nde yaptıranı ve yapılış tarihi bilinmeyen, bugün kullanılmayan bir de hamam bulunmaktadır. 

  1. Nilüfer'de Tarihi Bir Mahalle: Demirci

Orhan Gazi'nin kardeşi Alaaddin Bey'in vakfiyelerinden biri olan Demirci Mahallesi, Osmanlı döneminde Rum kökenlilerin çoğunlukta bulunduğu Kite kazasına bağlı bir köydü. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde köyde 133 hane bulunduğu görülmektedir. Demirci yakınlarında Roma ve Bizans döneminden 5 yerleşim alanı belirlenmiştir: Castulus, Merillos, Trapeza, Cabucome ve Messon. Messon, günümüzde Misi köyüdür.

Demirci Camisi

Tarihi Demirci Camisi, Nilüfer Belediyesi'nce yürütülen titiz bir restorasyon sürecinin ardından yeniden hayata dönmüştür. Çalışmalar sırasında, iç sıvaları temizlendiğinde duvarlarda çeşitli resimler, süslemeler ve kalem işleri ortaya çıkmıştır. Yıllarca kullanılmayan özgün yapı Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi'nin bir şubesi olarak bölgedeki öğrencilerin hizmetine sunulmuştur.

 

Demirci Hamamı

Demirci'de XV. yüzyıla tarihlenen, yaptıranı bilinmeyen bir hamam bulunmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı hamamın soyunmalık bölümü sonradan yapılmış ve düz tavanlıdır. Kubbeleri sekizgen kasnaklar üzerine oturtulmuştur. Duvarlar içten sıvalıdır. Saçaklarda ise testere dişi friz tuğla süslemeler vardır. Orijinal kurnaları da çok eskidir.

Demirci Çeşmesi

Demirci Hamamı'nın önünde bulunan çeşme, geniş mermer yalaklıdır. Kitabesi de bulunan tarihi çeşme tahrip olsa da henüz ayaktadır. Bugün körelmiş olan çeşmenin ayna taşı üçgen biçimde tek parça mermerdir. Ayna taşında 'Sahibü'l-hayrat. el-hac Mehmet Efendi sene 1250 (1834)' yazmaktadır.

Demirci'de Sivil Mimari

Demirci'de Dere Sokak üzerinde yer alan yapı, sivil mimarlık örneği olarak tescil edilmiştir. İki katlı binanın çatısı alaturka kiremit örgülü, ahşap dikme ve destek elemanları arası kerpiç ve kütük tuğla dolgulu, kerpiç sıvalı, önde çıkmalı ve avlulu bir yapıdır. 

  1. Orhan Gazi'nin Komutanı Çalık Halil'in Köyü: Çalı

Bursa'nın 20 kilometre batısındaki Çalı'nın, Bursa'nın fethinden kısa süre sonra Orhan Gazi'nin akıncılarından biri olduğu belirtilen Çalık Halil tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Sicil kayıtlarına göre II. Murat vakfiyesi olan Çalı, XVIII. yüzyıl belgelerinde Kite kazasına bağlı bir köydür. 1907 (Hicri 1325) Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 187 hanenin kayıtlı olduğu köy, Çalıkhalil Karyesi (köyü) olarak anılırken, Cumhuriyet sonrası adı Çalı'ya dönüşmüştür.

Türkiye'nin ilk köy filmi sayılan, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul, senaryo yazarlığını Nazım Hikmet Ran, müziklerini ise Cemal Reşit Rey'in yaptığı ve Cahide Sonku'nun başrol oynadığı 'Aysel-Bataklı Damın Kızı', Çalı'da çekilmiştir.

Belediye örgütünün 1968 yılında kurulduğu Çalı, 2009'dan beri Nilüfer Belediyesi'nin mahallesidir.

Çalı Şehitliği: Er Şehit Fırla Dede Tepesi

Bursa'nın fethi sırasında Çalı yakınlarındaki bir tepede şehit düştüğüne inanılan Er Fırla Dede'nin mezarının bulunduğu alan günümüzde şehitlik olarak düzenlenmiştir. Şehitliğin proje çalışmalarına dönemin Çalı Belediyesi'nce 18 Mart 2007 tarihinde başlanmış, öncelikle Er Şehit Fırla Dede'nin mezarı yapılmış, ardından da mezarın yanına ortasında 46 metre yüksekliğinde bir bayrak direği bulunan 8 köşeli bir yazıt kaidesi dikilmiştir. 20 Mayıs 2007 tarihinde açılan şehitliğin çevresi ağaçlandırılmış ve yürüyüş yolları yapılmıştır. Fırla Dede'nin Horasan üzerinden Anadolu'ya gelerek Dağyenice Köyü'nü kuran kişi olduğu da söylenmektedir.

Çalı Çeşmeleri ve Anıt Ağaçlar

Çalı'da sadece yalak bölümü günümüze ulaşan iki tarihi çeşme vardır: Gözlüklü Çeşmesi ve Yörük Çeşmesi. Her iki çeşme de tarihi bölümleri korunarak onarımdan geçirilmiş ve kullanıma sunulmuştur. Çalı ve çevresinde anıtsal nitelikte bulunarak korunmak üzere envantere kaydedilen çok sayıda çınar ve servi ile bir çitlembik ve bir de doğu mazısı vardır. 

  1. Nilüfer'de bir Osmanlı Köyü: Hasanağa

Bursa'nın batısındaki Hasanağa, adını yöreye okul, tekke ve cami yaptıran Hüsameddin Hasan Ağa'dan almaktadır.

Hasan Ağa, Bursa'nın Kızılcıklı Köyü'nde (bugünkü Hasanağa) ve Trakya'da mülk vakıfları olan bir Yeniçeri Ağası'dır. Fetret Devri'nde Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi arasındaki taht mücadelesi arasında kalan, sonradan Musa Çelebi'ye katılan Hasan Ağa, dönemin sonunda Çelebi Mehmet'in hizmetine girmiştir. Kayıtlarda 'Kızılcuklu-Kızılcıklı' diye anılan bölge Hasan Ağa'ya 'tımar' olarak verilmiş, Hasan Ağa 1425'te Kızılcıklı Köyü'nü, bu köydeki evini ve Baliçiftliği denilen mezrayı, köyde yaptırdığı cami ve zaviyeyi vakfetmiştir.

Osmanlı döneminde Kite kazasına bağlı olan Hasanağa'da, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre 45 hane bulunmaktadır. İşgal sırasında Hasanağa büyük ölçüde yakılmış, Yunan askerlerinin yanı sıra yerli Rum çeteleri de halka sıkıntı vermiş, can ve mal kayıpları olmuştur. Şehit edilenler dışında hapsedilen ve esir edilerek Yunanistan'a sürgüne gönderilenler de olmuştur.

Hasanağa'da 1972 yılında belediye örgütü kurulmuş, belde belediyelerinin kapatılmasından sonra Nilüfer Belediyesi'ne Hasanağa ve Kızılcıklı adıyla iki mahalle olarak bağlanmıştır.

Hacı Mustafa Ağa Camisi

Günümüzde tümüyle yenilenmiş olan Hacı Mustafa Ağa Camisi'nin kuzey cephesinde bulunan 31x34 santimetrelik yazıtta, Hacı Mustafa Ağa tarafından 1852-1853 (Hicri 1269) yıllarında yapıldığı belirtilmektedir. Arap harfleriyle üç satırlık yazıt şöyledir: Sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat/ Mütevelli oğlu el-Hac/ Mustafa Ağa sene 1269. 

  1. Hanıyla Ünlü Eski Bir Köy: Çatalağıl

Eski adı Çatalhan olan Çatalağıl, Bursa'nın batısında, merkeze 28 kilometre uzaklıkta bulunan bir köydür. Köyün çok eski bir yerleşim yeri olduğu ve adının Konstanitzi veya Ainatos olduğu sanılmaktadır.

Uluabat Gölü'nün kuzeyinde yer alan Çatalağıl, Osmanlı döneminde Mihalıç'a (Karacabey) bağlı, Rumların çoğunlukta olduğu bir köydü. 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre köy, büyük bir yerleşim yeriydi ve burada saraya ait koyunlara bakılmaktaydı.

1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre köyde 52 hane bulunmaktaydı.

Çatalağıl Hanı

Çatalağıl Köyü'nde bulunan eski han, güney-kuzey doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Bugün yıkılmış olup yerine tavuk çiftliği yapılmıştır. 

Hagios (Aziz) Ioannes Theologos (Çatalağıl) Kilisesi

Çatalağıl Köyü'nde kalıntıları bulunan Hagios (Aziz) Ioannes Theologos Kilisesi, XIX. yüzyıl ortalarında yapılmıştır. İncilci Yahya adına yaptırıldığı belirtilmektedir. Bazilika planlı kilisenin duvarları moloz taşı ve devşirme malzeme ile örülmüş, üzeri ahşap çatıyla örtülmüştür. Bugün depo olarak kullanılmaktadır. 

  1. Uluabat Kıyılarında Eski Bir Köy: Fadıllı

Arapça'da 'faziletli' anlamına gelen Fadıllı, Bursa'nın batısında, kent merkezine 32 kilometre uzaklıktadır. XIX. yüzyılda Orhaneli'ne bağlı Fadıl Köyü'nden göç eden Yörüklerce kurulduğu için 'Fadıllı' adı verilmiştir. Eski metinlerde adı 'Fazıllı' olarak da geçmekte, köyün bulunduğu yerdeki yerleşime, eski haritalarda 'Mühle' adıyla rastlanmaktadır. Uluabat Gölü'ne yakın olan köyün, 1907 ve 1927 yıllıklarında Kirmastı'ya (Mustafakemalpaşa) bağlı olduğu görülmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 33 hane bulunduğu kayıtlıdır.

Fadıllı Arıkaya-Fadıllı Bizans Suru

Uluabat Gölü'nün güney kıyılarında, Fadıllı Köyü'nün güneybatısında, birden dikleşen dağ silsilesinin eteklerinde, iki ana kaya kütlesinin arasında Bizans dönemine tarihlenen antik bir yerleşime ait duvar, temel kalıntıları ve çeşitli dönemlere ait seramik buluntular tespit edilmiştir.

  1. Mağarasıyla Ünlü Ayvaköy

Ayvaini Mağarası'nın bulunduğu Ayvaköy, Uluabat Gölü'nün doğusunda, kent merkezine 30 kilometre uzaklıktadır. Kuruluşu 18. yüzyıla dayanan köyün çevresinde bulunan kalıntılardan bazıları Bursa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Köyün 1,5 kilometre. batısındaki Tavşancılık mevkii, 500 metre kuzeybatısındaki Göztepe mevkii, yaklaşık 1 kilometre güneyindeki Gerdeme ve 400 metre kadar yakınındaki Kızlarpınarı mevkiilerinde antik kalıntılar vardır. Sandıklı ve Tuzla mevkilerinde bulunan birçok lahit de bölgenin bir nekropol alanı olduğunu göstermektedir. Köyün hemen üzerindeki Ayazma mevkiinde de bir manastır kalıntısı bulunmaktadır.

Yakın zamanda yıkılmış olan tarihi köy camisinin penceresinde, caminin günümüzden 178 yıl önce yapıldığına ilişki bir yazıt bulunmaktadır. Ayvaköy, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'nde Kirmastı'ya (Mustafakemalpaşa) bağlı 18 haneli küçük bir köy olarak görünmektedir. 

  1. Nilüfer'in Tren İstasyonu: Balat

Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan Balat, Bursa-Mudanya karayolunda, Geçit girişinden ayrılan kolun sonunda yer almaktadır. Balat adının 'Bul ad' sözcüklerinin birleşmesinden ya da Rumcada kral veya devlet ileri gelenlerinin oturduğu 'köşk' anlamına gelebileceği öne sürülmektedir.Kadı sicillerinden İshak Şah Vakfı'na ait bir köy olduğu anlaşılan Balat'ta bulunan ve Rüstem Paşa'ya ait olan çiftliğin 1891-1892 (Hicri 1309) yıllarında satıldığı ve bölgenin yerleşmeye açılarak köye dönüştürüldüğü bilinmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 20 hane bulunduğu kayıtlıdır. 1953 yılında işletmeden kaldırılan ünlü Bursa-Mudanya tren yolu üzerindeki Koru İstasyonu da Balat Mahallesi'nde yer almaktadır.

  1. Abdülhamit Dönemi'nde yapıldığı tahmin edilen Koru İstasyonu binası ile bekçi binası, yığma teknikte, moloz taş örgülü, beşik trapez çatılı ve tek katlı olarak inşa edilmiştir. İstasyon binası dört mekandan oluşup düz tavanı ahşap kaplamadır. İstasyonda bir de tarihi su deposu bulunmaktadır.
  2. Nilüfer'in Köprüleri

Abdal Köprüsü

Nilüfer Çayı üzerinde Acemler ile Hürriyet semtleri arasındaki köprü, Halveti tarikatının Mısri kolunu kuran Niyazi-i Mısri'nin müridlerinden, Abdal Çelebi adlı bir tüccar tarafından 1666 yılında yaptırılmış, yapımı 3 yıl sürmüştür. Köprü 1978 yılından sonra araç trafiğine kapatılarak restore edilmiştir. Onarım öncesi sadece 6 gözü açıkta bulunan köprünün 12 gözünden 11'i ortaya çıkarılmıştır. Köprünün tam ortasında karşılıklı olarak biri kapalı, öteki açık iki nöbet noktası vardır. 

Nilüfer Hatun Köprüsü

Bursa'nın varlığını koruyan en eski yapılarından biri ve bilinen en eski köprüsü, Geçit'in 1,5 kilometre güneybatısındaki Nilüfer Hatun Köprüsü'dür. Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Hatun tarafından XIV. yüzyılda yaptırıldığı genel kabul görmektedir. Ancak bu Nilüfer Hatun'un I. Murat'ın kızı Nilüfer olabileceği de öne sürülmektedir. Köprü, kesme kefeki taşı ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. Biri büyük olmak üzere dört sivri kemerden oluşmakta iken sonraki yıllarda yatağın dolması üzerine tuğladan dört küçük kemer daha eklenmiştir. 

Mihraplı Köprü

Nilüfer Çayı'nın ana kolunun aktığı, Karacabey yolu üzerinde süzme havuzu denilen yerin altında (bugün Osmangazi'ye bağlı Acemler civarında) bulunan tarihi bir köprüdür. 1413-1421 yıllarında hüküm süren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun tarafından 1465-1466 (Hicri 870) yıllarında yaptırılmıştır. Günümüzde Bursa Müzesi'nde bulunan iki yazıt taşından, dokuz satırlık ilkinde Şair Cemali'nin bir manzumesi bulunmaktadır. Beş satırlık ikinci yazıtta ise şöyle yazmaktadır: "Bu köprü Osman oğlu Orhan oğlu Bayezit oğlu Mehmet'in kızı, kadınların sultanı, melikelerin melikesi, iyilikleri son dereceye ulaşmış olan Selçuk Hatun'un emriyle kuruldu. Allah iffet ve ismetini devam ettirsin. Bilesin ki bunun bitmesi 870'tir."

 

Gölyazı

 

Gölyazı, Bursa-İzmir karayolunda Uluabat gölü (Apollont gölü) kıyısında küçük bir yarımadada kurulmuştur. Tarihi, Roma dönemine kadar gider. Roma döneminden kalanları, evlerin temel taşlarında görmek mümkündür. Tarihi ve coğrafi orijinal özellikler taşır. Apollon Krallığı'nın merkezi olarak bilinir. Köyün başlıca geçim kaynağı günümüzde balıkçılık ve zeytinciliktir. Ayrıca her sene düzenlenen Leylek Şenliği vardır.

 

Döneminde bir süre Adramytteion (Edremit) 'na, bir süre de Kizikos (Edincik) 'a bağlı kalmıştır. İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) 'un Bitinya gezisi sırasında kente uğradığı, kentin kapısındaki adına konulmuş onur yazısından anlaşılmaktadır.

Bizans Dönemi'nde Apollania ad Rhyndacum, önce Bitinya Piskoposluğu'na bağlı kalmış, daha sonra Nicomedia ve kısa bir süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.

Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar) Savaşı'ndan sonra, bu kaleye sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez Apollania önlerine gelmişler; ancak bu kuşatma sırasında kaçak tekfurun teslim edilmesi dolayısıyla anlaşmaya vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını ele geçirmekle yetinmişlerdir. Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania ad Rhyndacum'un gölün çıkış kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği kesilmiş bulunuyordu.

Antik kentle ilgili arkeolojik bilgiler şöyle sıralanabilir:

Kalıntılar, karayolunun 3.7 kilometre güneyinden itibaren başlamaktadır. Antik yollar, halk arasında "Delik Taş" adıyla tanınan yerde yüzeyde görülmektedir. Birbirine paralel olarak uzanan iki yoldan batıdaki 1.7 metre genişliğindedir. Çok kullanılmış olduğu, tekerlek ve atların geçmiş olduğu yerlerdeki izlerden anlaşılmaktadır. Yolların uzantıları Nekrapol içlerine doğrudur.

Doğal kayalardan kesilmiş lahit tekneleri ve kapakların yaygın olarak görüldüğü Nekrapol Alanı'nda, antik yolların kenarında, 8.5 x 8.5 metre boyutlarında yüksek anıt mezarları bulunmakta idi. Aynı tip mezarlara göl kıyısında da rastlanmaktadır.

Dış kaleye halk arasında "Taş Kapı" denilmektedir. Yarımadanın en dar yerini denetim altında bulundurnak için yapılmıştır. Surda 8.5 x 8.5 metre boyutlarında kare prizma bir burç yükselmektedir. Bu burcun yapımında, kentteki açıkhava tiyatrosunun taşları kullanılmıştır. Surun duvar kalınlığı bazı yerlerde 5 metreyi bulmaktadır.

 

Bursa'nın Nilüfer İlçesi'ne bağlı Gölyazı, tarihî adı Apolyont olan Uluabat Gölü ile kucaklaşan bir yarımada. Eskiden gölün suları yağışlarla yükselince köyün kurulu olduğu alan adaya dönüşürmüş, ama şimdilerde bir yandan yağışların azlığı, öte yandan da köprü bu dönüşümü olanaksız kılıyor.

200 yaşındaki Rum evleri, koruma altındaki kuşlar 733 yıllık anıt ağaç "Ağlayan Çınar"  Gölyazı'yı görülesi kılan özelliklerden sadece birkaçı.

 

Bursa’dan İzmir’e uzanan karayolunun 35. kilometresindeki Gölyazı levhaları, zeytinlikler eşliğinde kıvrıla kıvrıla Apolyont’un kıyısına çıkarıyor yolcularını. Uluabat Gölü ya da eski adıyla Apolyont’a uzanmış ince uzun bir yarımadanın üzerine kurulu kırmızı kiremit çatılı evleriyle Gölyazı, zarif bir kadının boynundaki alımlı bir kolyeyi andırıyor ilk bakışta. Gölün kuzey kıyısında, küçük bir yarımada ile hemen karşısındaki adacığın üzerine kurulan köyün iki yakası, ince uzun bir taş köprüyle birbirine bağlanıyor. Modern zamanlara inat Gölyazı’da son sözün hâlâ doğada olduğu açıkça görülebiliyor. Tektonik bir çöküntü sonucu oluşmuş, 156 kilometrekare büyüklüğündeki Uluabat, en derin yeri 10 metreyi geçmeyen sığ bir göl. Kış aylarında dört metre kadar yükselen göl suları, köyün iki mahallesini birbirine bağlayan yarımadayı daraltarak bir ada görünümüne büründürüyor. Apolyont’a yolunuz kıyılarının kır çiçekleriyle kaplandığı ilkbahar aylarında düşerse, onu ömrünüzde hiç görmediğiniz kadar çok kuş türüyle tanıştığınız yer olarak hatırlayacaksınız

 

Tamamı birinci derece sit alanı olan Gölyazı 2006'da Tarihî kentler Birliği'ne üye oldu. 2005'de, Toplum Gönüllüleri Vakfı TOG üyesi gençler 200 evi boyadı, tamiratlar yaptı. 2006'da ise Avusturya, Hollanda, Fransa ve Kanada'dan gelen sanatçılar Gölyazı'yı açıkhava müzesine çevirdiler.