Çağdaş Nilüfer
1990'lı yıllara gelinirken bir sanayi kenti
olarak büyüyen Bursa'da planlı gelişmenin yönü kentin batısını işaret ederken,
bugünkü Nilüfer o yıllarda daha çok konut gereksinmesine yanıt veren bir
bölgeydi. Henüz birkaç yıl öncesine değin Bursa'nın uzak mahalleleri sayılan ya
da yakın köyler arasında yer alan bölgeler, birer birer toplu konut alanına
dönüşüyor, Bursa giderek büyüyordu. Kentsel gelişmenin bu denli hız kazanması
bir takım yönetsel düzenlemeleri de beraberinde getirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 18 Haziran
1987'de kabul edilen ve 27 Haziran 1987 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 3391
sayılı 'Bursa İli Merkezinde Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer Adıyla Üç İlçe
Kurulması Hakkında Kanun' ile Bursa'da büyükşehir belediyesi kuruluyor ve
Nilüfer de tarih sahnesindeki yerini alıyordu.
Doğuda Osmangazi, kuzeyde Mudanya, batıda
Karacabey, güneybatıda Mustafakemalpaşa ve güneyde Orhaneli ilçeleriyle
çevrelenen Nilüfer ile Osmangazi arasındaki sınırı, Bursa-Mudanya karayolu
belirliyordu. Yasaya göre, tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleye
dönüştürülen Balat ve İhsaniye ile Karaman Mahallesi'nin, yolun batısında kalan
bölümü Nilüfer'e bağlanıyordu. Yasa ile tüzel kişilikleri kaldırılan, Bursa
Merkez bucağına bağlı Minareliçavuş, Fethiye, Beşevler, Odunluk ve Gümüştepe
köyleri, Görükle bucağına bağlı Özlüce ve Ürünlü köyleri, Çalı bucağına bağlı
Ertuğrul, Alaattinbey ve Demirci köyleri de Nilüfer'in mahalleleri arasına
katılıyordu. Akçalar, Çalı, Görükle, Kayapa ve Hasanağa beldeleri de artık
Nilüfer ilçesi sınırları içinde olmakla birlikte Nilüfer Belediyesi alanına
katılması için 2009 yılını beklemek gerekecekti.
2004 ve 2005 yıllarında yapılan yasal
düzenlemelerle Büyükşehir belediyelerinin sınırları genişletildi; nüfusu 5 bin
ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulması, nüfusu 2 binin
altına düşen belediyelerin köye dönüştürülmesi kararı alındı. Bu düzenlemelerle
Çalı, Kayapa, Görükle, Hasanağa, Akçalar ve Gölyazı ilk kademe belediyelerinin
tüzel kişilikleri kaldırıldı ve söz konusu belediyeler 2009 yılındaki yerel
seçimlerin ardından mahalleleri ve köyleriyle birlikte Nilüfer Belediyesi'ne
katıldı.
Bursa'nın planlı gelişime en açık ilçesi
Nilüfer, sürekli büyümesini kurulduğu günden bu yana sürdürdü. Nilüfer'in
1987'de 13 olan mahalle sayısı 1994'te 14'e, 1996'da 15'e, 1998'de 16'ya,
2003'te 24'e, 2008'de 25'e ve 2009'da 42'ye yükseldi. Belediye sınırları
içindeki alanı genişleten bu gelişmelerin dışında, Nilüfer'in mücavir alanı ve
bu alan içindeki köylerin sayısı da 2004'ten itibaren arttı. 1987'de sadece 1
olan köy sayısı 2004'te 9'a ve 2009'da 22'ye çıktı. 1987'de 7 bin 840 hektar
olan merkez alan büyüklüğü 2009 yılı itibariyle 23 bin 324 hektara, 1987'de 925
hektar olan mücavir alan büyüklüğü 27 bin 432 hektara çıkan Nilüfer ilçesi, 23 yılda
5 kattan fazla büyüdü. 1987'de 8 bin 765 hektarlık bir alana yayılan Nilüfer,
bugün tam 50 bin 756 hektarlık büyüklüğe ulaştı. 2009 yılı itibariyle
Nilüfer'in 42 mahallesi şunlar: Ahmet Yesevi, Akçalar-Kurtuluş, Akçalar-Zafer,
Alaaddinbey, Altınşehir, Ataevler, Balat, Barış, Beşevler, Cumhuriyet, Çalı,
Çamlıca, Demirci, Ertuğrul, Esentepe, Fethiye, Gölyazı-Bayır, Gölyazı-Merkez,
Görükle-Büyükbalıklı, Görükle-Dumlupınar, Görükle-Gökçeköy, Görükle-İrfaniye,
Görükle-Kurtuluş, Görükle-Sakarya, Görükle-Zafer, Gümüştepe, Hasanağa,
Hasanağa-Kızılcıklı, Işıktepe, İhsaniye, Karaman, Kayapa-Çamlık,
Kayapa-İstiklal, Kayapa-Zafer, Konak, Kültür, Minareliçavuş, Odunluk, Özlüce,
Üçevler, Ürünlü, Yüzüncüyıl. Nilüfer Belediyesi'nin mücavir alanı içinde kalan
22 köy ise şunlar: Atlas, Ayvaköy, Badırga, Başköy, Çatalağıl, Çaylı,
Dağyenice, Doğanköy, Fadıllı, Güngören, İnegazi, Kadriye, Karacaoba, Konaklı,
Korubaşı, Kuruçeşme, Maksempınar, Tahtalı, Unçukuru, Üçpınar, Yaylacık,
Yolçatı.
Nilüfer'in Demografik Yapısı
Nilüfer'in nüfus yapısında yıllar içinde
yaşanan değişim, ilçenin Bursa'nın en hızlı kentleşen bölgesi olduğunu ortaya
koymaktadır. Kuruluş aşamasında Nilüfer ilçesinin nüfusu yaklaşık 45 bindir.
1990 ile 2009 yılları arasındaki 19 yıllık dönemde Nilüfer'in toplam nüfusu
yüzde 330 oranında artarak, 65 bin 799'dan 282 bin 991'e yükselmiştir. İlçenin
kırsal (belde ve köyler) nüfusu sürekli azalan, kentsel nüfusu ise sürekli
artan bir seyir izlemiştir.
Nilüfer'de Ekonomik Yapı
Ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilen
sayılı illerden biri olan Bursa'nın, Türkiye ekonomisinde üstlendiği öncü
roldeki en büyük pay, gerek sanayi ve ticaret gerekse tarımsal üretimde
sağladığı artı değer ile Nilüfer'indir. Türkiye'de OSB geleneğini başlatan
Bursa ve ilçelerinde, kuruluş çalışmaları devam edenlerle birlikte toplam 13
OSB bulunmakta, bunlardan 5'i Nilüfer'de yer almaktadır. Sanayi bölgelerinde
ağırlıklı olarak otomotiv, tekstil, makina, metal, gıda alanlarında üretim
yapılmaktadır. Sanayi ve ticaret kenti kimliğiyle Bursa'ya önemli bir istihdam
potansiyeli sunan Nilüfer'de üretim, otomotiv ana ve yan sanayi ile tekstil
başta olmak üzere makineden gıdaya uzanan geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.
Sanayi
Türkiye'nin ilk OSB'si 1966 yılında
Bursa'da, bugün Nilüfer sınırları içinde yer alan Yalakçayırı mevkiinde
faaliyete geçmiştir. 6,8 milyon metrekare büyüklüğündeki Bursa OSB'de yaklaşık
30 bin kişi istihdam edilmektedir. Minareliçavuş Mahallesi'nde bulunan Nilüfer
Organize Sanayi Bölgesi'nde (NOSAB) ise 276 firma bulunmakta ve yaklaşık 15 bin
kişiye istihdam olanağı sağlanmaktadır. Belde belediyelerinin kapatılmasından
sonra Nilüfer'e bağlı bir mahalleye dönüşen Hasanağa'daki organize sanayi
bölgesinde (HOSAB) ise 57 fabrika üretim yapmakta, bu tesislerde yaklaşık 3 bin
kişi istihdam edilmektedir.
Nilüfer'in Badırga Köyü ile Karacabey'e
bağlı İkizce ve Taşpınar köyleri sınırları içinde yer alan 171 hektarlık alanda
kurulan Deri OSB'de ise halen 19 firma faaliyet göstermekte ve yaklaşık 700
kişiye iş olanağı sağlanmaktadır. Tekstil boyahanelerinin kent dışına
taşınmasını amaçlayan OSB de yine Badırga Köyü'ndeki 420 hektarlık alanda
kurulmaktadır. OSB statüsü için onay bekleyen Kayapa Sanayi Bölgesi'nde 63
firma üretim yapmakta, yaklaşık 3 bin kişi istihdam edilmektedir. Orta ölçekli
bir sanayi bölgesi olan Çalı'daki 220 işletmede yaklaşık 4 bin kişi istihdam
edilirken, 13 firmanın üretim yaptığı Akçalar Sanayi Bölgesi'nde yaklaşık bin
500 kişi istihdam edilmektedir.
Bursa'nın iki önemli küçük sanayi
bölgesinden biri olan ve 182 bin metrekare alan üzerine kurulan Beşevler Küçük
Sanayi Sitesi'nde ise mobilya, metal ve oto gruplarında bin 250 adet küçük ve
orta ölçekli işletme bulunmaktadır. 76 hektarlık alana sahip Görükle Küçük
Sanayi Bölgesi'nde ise yaklaşık 40 firma üretim yapmaktadır.
Ticaret
Nilüfer, nüfus artışına paralel olarak
hareketli bir ticari yaşama sahne olmakta, ticaret merkezleriyle de kent
ekonomisi için katma değer yaratmaktadır. Nilüfer Ticaret Merkezi (NİLTİM) ve
Gıda Toptancılar Sitesi dışında ilçede özel sektör tarafından çok sayıda
alışveriş merkezi kurulmuştur. Nilüfer Metro Grossmarket, Carrefoursa, Magazin
Outlet Center, Arena Alışveriş Merkezi, Nilpark Alışveriş Merkezi ve Bauhaus
gibi büyük alışveriş merkezlerine ev sahipliği yapmaktadır.
Tarım ve Hayvancılık
Nilüfer'de sulak ve tarıma son derece
elverişli arazi yapısı nedeniyle tarımsal üretim de önemini korumaktadır.
Bursa'nın simgelerinden şeftali üretiminin önemli bölümünün yapıldığı Nilüfer
köylerinde üzüm, incir, kiraz, armut gibi meyvelerin yanı sıra biber, patlıcan,
domates gibi sebzeler; başta buğday, arpa ve yulaf olmak üzere tahıllar;
ayçiçeği ve susam gibi endüstri bitkileri ve baklagil üretimi yapılmaktadır.
Türkiye'de enginar üretimi için en verimli topraklar Nilüfer'in Hasanağa
bölgesinde bulunmaktadır. Nilüfer'de üretilen enginar, büyüklüğü, lezzeti ve
kılçıksız olmasıyla diğer bölgelerin ürünlerinden ayrılmakta ve tüm Türkiye'de
'Hasanağa enginarı' diye aranmaktadır.
Nilüfer'in köylerinde hayvancılık da önemli
bir geçim kaynağıdır. Özellikle küçükbaş hayvancılığın geliştiği ilçede,
arıcılık ve tavukçuluk da ön plana çıkmaktadır. Zengin bir tür çeşitliliğine
sahip olan Uluabat Gölü'nde de özellikle turna ve sazan ticari olarak
avlanmaktadır.
Nilüfer'de üreticiler, faaliyetlerini büyük
ölçüde kooperatif çatısı altında sürdürmektedir. İlçede 3 tarımsal kalkınma
kooperatifi, 2 sulama kooperatifi ve bir de su ürünleri kooperatifi
bulunmaktadır.
Tarımsal üretim bakımından son yıllarda
Nilüfer'de ön plana çıkan en önemli konu, organik tarım olmuştur. Nilüfer
Belediyesi, özel projelerle üreticileri organik tarıma yönlendirmeye
çalışmaktadır. Bursa'nın ilk organik ürün pazarı 2006 yılında Nilüfer'de
açılmıştır. Pazar günleri Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda kurulan pazarda,
sertifikalı ekolojik ürünler satışa sunulmaktadır.
Nilüfer Belediyesi bünyesinde kurulan Tarım
ve Hayvancılık Birimi, bölgede hem envanter çalışmaları yapmakta, hem de Uludağ
Üniversitesi işbirliğiyle çiftçilere yönelik eğitim çalışmaları
gerçekleştirmektedir. Bu çalışma kapsamında Nilüfer'de kurulan köylü
pazarlarında da Nilüferli çiftçinin ürünü tüketiciye doğrudan
ulaştırılmaktadır.
Eğitim Kenti Nilüfer
Nüfusu büyük bir hızla artan Nilüfer'de
eğitim öğretim kurumlarının sayısı da her geçen gün artmaktadır. Nilüfer'de
halen 34 anasınıfı; 14'ü özel 18 anaokulu; 11'i özel 62 ilköğretim okulu; 13'ü
özel 27 ortaöğretim okulu; 9'u özel 15 özel öğretim okulu; biri rehberlik, biri
mesleki eğitim ve biri de halk eğitim olmak üzere 3 eğitim merkezi faaliyet
göstermektedir.
Yaklaşık 2 bin dersliğin bulunduğu, öğrenci
sayısının 100 bine yaklaştığı Nilüfer'deki 15 sürücü kursu, 19 dersane, 3 orta
öğretim öğrenci yurdu ve 11 yüksek öğrenim öğrenci yurdu da eklendiğinde,
ilçede toplam 173 eğitim kurumu yer almaktadır. Bu kurumlardan en büyüğü ve
kuşkusuz en önemlisi Uludağ Üniversitesi'dir.
Uludağ Üniversitesi
Türkiye'nin en büyük, en saygın ve en
başarılı yüksek öğretim kurumlarından biri olan Uludağ Üniversitesi'nin ana
yerleşim birimi, Nilüfer'deki 16 bin dönüm alan üzerine kurulu bulunan Görükle
Yerleşkesi'dir.
Temelleri 1970 yılında İstanbul
Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Bursa Tıp Fakültesi ile atılan ve yasal
kuruluşu 1975 yılında gerçekleşen Uludağ Üniversitesi'nde 10 fakülte, 2
yüksekokul, 15 meslek yüksekokulu, 1 konservatuar, 3 enstitü, 19 Araştırma ve
Uygulama Merkezi ve Rektörlüğe bağlı olarak kurulan 5 bölüm bulunmaktadır.
Yaklaşık 45 bin öğrencinin öğrenim gördüğü Uludağ Üniversitesi'nde 818 öğretim
üyesi, bin 487 diğer akademik personel, bin 756 idari personel, bin 984 şirket
elemanı, 39 sürekli işçi ve 531 4/B'li personel hizmet vermektedir.
Aklın ve bilimin öncülük ettiği, Atatürk'ün
çizdiği çağdaş, laik ve demokratik yolda, özgür düşünceli ve kişisel sorumluluk
duyguları gelişmiş ulusal değerlere saygılı olarak kültürel ve tarihi değerleri
benimsemiş çağdaş gençler yetiştirmeyi amaç edinen Uludağ Üniversitesi, Avrupa
Üniversiteler Birliği'nin Avrupa'da ortak yüksek öğretim alanı yaratmayı
amaçlayan Bologna Reformları'nın hayata geçirilmesi konusunda yaptığı özgün
çalışmayla 662 Avrupa üniversitesine en iyi örnek olarak gösterilmiştir.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi, 3 yıllık bir denetleme sürecinde tam bin 33 standart testten
başarıyla geçerek, 2007 yılı sonunda dünyanın en saygın hastane akreditasyon
kuruluşlarından Joint Commission International (JCI) tarafından akredite
edilmiştir. Böylece Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Türkiye'de
Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi'nden sonra tüm birimleriyle akredite
edilen ikinci kamu hastanesi olmuştur.
Görükle Yerleşkesi'nin ormanlık alan olan 6
bin dönümünde bitki ve hayvan varlığının zenginleştirilmesi amacıyla uygun
ortam oluşturarak ekosistemi koruma çalışmaları yapılmaktadır. Yaban Hayatı
Koruma Alanı'nda, 400 bin fıstık çamı ile Türkiye'nin en büyük fıstık çamı
ormanlarından biri kurulmuştur. Sulak alanlarda ise Ziraat Fakültesi
çiftliklerinde üretilen sülün, keklik, güvercin, ördek ve tavşanlar doğal
ortamda yaşamlarını sürdürmektedir.
Sanatsal ve kültürel etkinliklerin de son
derece yoğun olduğu Uludağ Üniversitesi'nde, her yıl bahar aylarında düzenlenen
Kültür, Sanat ve Spor Şenliği öğrencilerin yoğun katılımıyla yapılmaktadır.
Uludağ Üniversitesi ve Nilüfer Belediyesi, kültür sanat etkinliklerinde de
işbirliği yaparak, kentin sosyo kültürel gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Sağlıklı Kent Nilüfer
Sağlığı kentlerin politik ve sosyal
gündemlerinde üst noktalara taşımaya çalışan 'sağlıklı kentler' yaklaşımına
uygun pek çok çalışmanın yapıldığı Nilüfer, sağlık hizmetleri konusunda Türkiye'deki
en şanslı ilçelerden biridir. 'Koruma-Önleme' yaklaşımını temel ilke edinerek,
özgün bir hizmet modeli geliştiren Nilüfer, bu özelliğiyle Dünya Sağlık
Örgütü'nün (DSÖ) Sağlıklı Kentler Ağı'na 5. fazdan üyeliği onaylanan
Türkiye'deki 7 kentten biri olmuştur.
Sağlık Hizmetleri
Nilüfer'de sağlık hizmetleri, Sağlık İl
Müdürlüğü'ne bağlı toplum ve aile sağlığı merkezleri ile Verem Savaş
Dispanseri; özel ve kamuya bağlı yataklı tedavi kurumları; Uludağ Üniversitesi
ve Nilüfer Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttükleri Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve
Araştırma Bölgesi projesi çerçevesinde kurulan Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma
Merkezleri'nde yürütülmektedir.
Nilüfer'de Uludağ Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nin yanı sıra kamuya bağlı bir çocuk hastanesi ile 3 özel
hastane hizmet vermektedir. Bir Toplum Sağlığı Merkezi ile 19 Aile Sağlığı
Merkezi'nin bulunduğu ilçede, 6 özel poliklinik, 11 özel muayenehane, 26 özel
(diş) muayenehanesi ile 3 dal merkezi yer almaktadır. 74 eczanenin bulunduğu
ilçede, bunlara ilaç ve tıbbi malzeme sağlayan 5 de ecza deposu vardır.
Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma
Projesi
Nilüfer Belediyesi ile Uludağ
Üniversitesi'nin 30 Ekim 2001 tarihinde imzaladığı protokolle Nilüfer Halk
Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesi projesi başlatılmış, proje çerçevesinde 12
Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Merkezi ile bir Halk Sağlığı Laboratuarı
kurulmuştur.
Türkiye'de ilk olma özelliği taşıyan,
eğitim; sağlık hizmeti (birinci basamak) sunumu ve araştırma olmak üzere üç ana
işlevi bulunan projenin ana hedefi, hastalıkların ortaya çıkmasını önlemektir.
Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Merkezlerinde, bu amaçla ana-çocuk sağlığı,
aile planlaması ve çevre sağlığı hizmetleri verilmekte, sağlık eğitimine ve
halkı bilinçlendirmeye dönük çalışmalar yürütülmekte, birinci basamak sağlık
hizmetlerinin yanı sıra laboratuar hizmetleri sunulmakta, yaşlılar ve diğer
risk grupları ev ziyaretleri ile izlenmektedir.
Nilüfer Belediyesi, Halk Sağlığı Uzmanları
Derneği'nce ödüllendirilen projeyi genişletmeyi planlamış, ancak sağlık ve
sosyal güvenlik alanında yapılan yasal düzenlemeler nedeniyle mülkiyeti
belediyeye ait olan 9 sağlık merkezi, birinci basamak sağlık hizmetlerinde
kullanılmak üzere Bursa İl Sağlık Müdürlüğü'ne devredilmiştir. Uludağ
Üniversitesi ile birlikte yürütülen halk sağlığı projesi ise Fethiye, Kültür ve
Ahmet Yesevi mahallelerinde, hizmetin niteliği değişmeksizin devam
ettirilmektedir. Proje çerçevesinde 2002 yılından bu yana düzenlenen Sağlık
Fuarı'nda eğitim, muayene ve tahlil amaçlı standlar kurulmakta, ücretsiz
muayene ve tetkikler yapılmaktadır. Bu çalışmalar ücretsiz ilaç dağıtımı,
okullarda diş ve göz muayenesi ve ücretsiz süt dağıtımı gibi sosyal projelerle
de desteklenmektedir. Halen ilçedeki bütün devlet okullarında her gün binlerce
çocuğa ücretsiz süt dağıtan Nilüfer Belediyesi, bu projesiyle 2009 yılında
Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği'nin 'En İyi Uygulama' ödülünü almıştır.
Nilüfer Belediyesi, sağlık alanındaki
çalışmalarına 1 Mayıs 2006 tarihinde bir yenisini daha eklemiş ve Uludağ Üniversitesi
ile yapılan protokol doğrultusunda Türkiye'nin ilk işçi sağlığı merkezi olan
Nilüfer İşçi Sağlığı Merkezi (NİSAM) kurulmuştur. İşçilere muayene olanağı
sunulan merkezde eğitim ve araştırma çalışmaları da yapılmaktadır. 'İş Sağlığı
ve Güvenliği' alanında çok yönlü çalışmalar yürüten Nilüfer Belediyesi, iş
kazalarını önleyecek, meslek hastalıklarını en aza indirecek ve çalışanların
sağlığını garanti altına alacak bir sistem de oluşturmuştur. Nilüfer
Belediyesi, bu çabalarının sonucunda, Türkiye'de, 'OHSAS 18001 İş Sağlığı ve
Güvenliği Yönetim Sistemi' belgesini alan ilk belediye olmuştur.
Nilüfer Belediyesi'nin 2003 yılında
başladığı 'Örnek İşyeri Projesi', gıda sektöründe faaliyet gösteren
işyerlerinde hijyeni ve kaliteli hizmet anlayışını geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Yapılan denetimlerde 'sürekli uygunluk raporu' alan iş yerlerine 'örnek işyeri'
belgesi verilmekte, iş yeri girişine 'altın bayrak' asılmaktadır. Halk
sağlığına yönelik çalışmalar kapsamında cami ve okullara periyodik olarak
ücretsiz temizlik hizmeti veren Nilüfer Belediyesi, cenaze hizmetlerini de
ücretsiz olarak vatandaşın ayağına götürmektedir.
Çevre Sağlığı Çalışmaları
Hızlı bir kentsel gelişime sahne olan
Nilüfer'de çevre sağlığının korunmasına yönelik çalışmalar, 2005 yılında Dünya
Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran'da kurulan Çevre Bürosu'nun
koordinasyonunda yürütülmektedir. Nilüfer'in 83 ayrı noktasında mobil gürültü
ölçüm cihazı ile sürekli ölçümler yapılmakta; su ve hava kalitesi sürekli
ölçümlenerek izlenmektedir. Bitkisel atık yağların kontrolüne özel önem
verilmekte, bir yandan bilinçlendirme çalışmaları yapılırken bir yandan da atık
yağlar sitelerden toplanmaktadır.
Elektromanyetik alan kirliliği ile ilgili
olarak TÜBİTAK işbirliğiyle yapılan ölçümleme çalışması Türkiye'de ilk olma
özelliği taşımaktadır. Nilüfer'in elektromanyetik alan haritasının çıkarıldığı
çalışmada, limitleri aşan radyasyon seviyesinin bulunduğu riskli bölgelerde
yüksek gerilim hatlarının yeraltına alınması için girişimlerde bulunulmuştur.
Çevre bilincinin yerleşmesi amacıyla 2006 yılından bu yana 'Okullarda Çevre
Eğitimi Destek Projesi' başlatılırken, ilçede alternatif enerji kullanımı da
teşvik edilmektedir.
Bu amaçla 3 dairenin üstünde ruhsat alacak
iş yeri ve konutların ortak kullanım alanlarının aydınlatmasının güneş
enerjisiyle sağlanması ve 50 dairenin üzerindeki sitelerde yağmur sularının
depolarda toplanarak bahçe sulamasında kullanılması yönünde Meclis kararları
alınmıştır.
Yenilenebilir enerji kullanımını
yaygınlaştırmayı hedefleyen Nilüfer Belediyesi, bu amaçla örnek projeler
geliştirmekte, park gibi kamu alanlarının güneş enerjisiyle aydınlatılması
yönünde adımlar atılmaktadır.
Çevre sağlığına yönelik çalışmalarını
sürdüren Nilüfer Belediyesi, Bursa'da 'ISO 14000 Çevre Yönetim Sistem Belgesi'
almaya hak kazanan ilk belediye olmuştur. Dünya genelinde binden fazla kentin
üye olduğu 'İklim Dostu Kentler Ağı'na da dahil olan Nilüfer Belediyesi, iklim
değişikliği ile mücadele bilincini yaygınlaştırmaya çalışmakta ve kentin sera
gazı envanterini çıkarmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır.
Hayvan Hastanesi, Evcil Hayvan Oteli Bakım
ve Barınma Merkezi
Tüm canlıların yaşam hakkına saygının temel
ilke olarak kabul edildiği Nilüfer'de hayvan haklarına da büyük özen
gösterilmektedir. Nilüfer Belediyesi, bunun bir ifadesi olarak 2004 yılında
Hayvan Hastanesi, Evcil Hayvan Oteli ve Barınma Merkezi'ni kurmuştur. 7 bin 500
metrekarelik alan üzerine kurulan tesiste; ameliyathane, röntgen ve muayene
odaları, laboratuar, doğum locaları, kuduz müşahade ve karantina bölümleri,
kedi ve yavru bölümleri, sokak hayvanı açık gezinme alanları, kaloriferli kafes
bölümleri ve sahiplendirme bölümleri yer almaktadır.
Her tür veteriner hekimlik hizmetlerinin
verildiği merkezde, poliklinik hizmetlerinin yanı sıra sokak hayvanlarının
bakım ve barınma işlemi gerçekleştirilmekte, sahiplendirme çalışmaları
yürütülmektedir. Cins yavru kedi-köpek üretim ve satışının da yapıldığı tesiste
hayvanlar için otel hizmeti de verilmektedir. Tatile giden hayvan sahiplerinin,
küçük dostlarını güvenle bıraktıkları bir adres olan tesis; hem otel, hem
hastane ve hem de sokak hayvanları için bakım merkezi işlevini bir arada
bulunduran bir kompleks olarak Türkiye'deki tek örnektir.
Nilüfer'de Yeşil Doku
Hızlı bir kentsel gelişime sahne olan
Nilüfer'de yeşil dokunun korunarak zenginleştirilmesi için özel çaba
gösterilmektedir. Bu amaçla planlama çalışmalarında kişi başına düşen yeşil
alan miktarı batı standartlarına yükseltilmiştir. Eski planlarda 2,5 metrekare
olan kişi başına düşen aktif yeşil alan, yeni planlarda 43 metrekareye kadar
çıkarılmıştır.
Toplu konut bölgesi olarak doğan ilçeyi
yeşil bir kent haline dönüştürmeyi amaçlayan Nilüfer Belediyesi, her yıl
düzenlenen kampanyalarla binlerce fidanı toprakla buluşturmaktadır. Çevre
bilincini geliştirmeye yönelik çok yönlü çabaların yürütüldüğü ilçede, her yıl
hem ev ve siteler arasında, hem de sanayi kuruluşları arasında 'en güzel bahçe'
yarışması düzenlenmektedir. Ayrıca Uludağ Üniversitesi ve Nilüfer Halk Eğitim
Merkezi işbirliğiyle gönüllü yurttaşlara ilkbahar aylarında bahçıvanlık eğitimi
verilmektedir.
Tarımsal Amaçlı Hobi Bahçeleri
Nilüfer Belediyesi, Alaaddinbey
Mahallesi'ndeki 90 bin 800 metrekarelik alanda kurduğu tarımsal amaçlı hobi
bahçeleriyle de giderek topraktan ve doğadan uzaklaşan kent sakinlerine farklı
bir yaşam alanı sunmaktadır. 167 adet ahşap kulübenin bulunduğu hobi
bahçelerinde Nilüferliler, bir yandan doğayla baş başa kalırken bir yandan da
organik tarım yapabilmektedir.
Yeşil Alanlar
Nilüfer Belediyesi, park ve çocuk oyun
alanı gibi kentsel düzenlemelere büyük önem vermektedir. İlçede 444,82 dekarlık
alanda toplam 173 mahalle parkı ve çocuk oyun alanı bulunmakta olup bu sayı her
geçen gün artmaktadır. Yeşil alanların korunup çoğaltıldığı Nilüfer, yemyeşil
piknik alanları ile de hafta sonunu doğa ile başbaşa geçirmek isteyenler için
cazip seçenekler sunmaktadır. Misi ve Balat piknik alanları; Kayapa, Hasanağa
ve Çalı'daki mesire yerleriyle Atatürk Kent Ormanı, Bursa'nın en güzel yeşil
alanları arasında yer almaktadır.
Nilüfer'in Demografik Yapısı
Nilüfer'in nüfus yapısında yıllar içinde
yaşanan değişim, ilçenin Bursa'nın en hızlı kentleşen bölgesi olduğunu ortaya
koymaktadır. Kuruluş aşamasında Nilüfer ilçesinin nüfusu yaklaşık 45 bindir.
1990 ile 2009 yılları arasındaki 19 yıllık dönemde Nilüfer'in toplam nüfusu
yüzde 330 oranında artarak, 65 bin 799'dan 282 bin 991'e yükselmiştir. İlçenin
kırsal (belde ve köyler) nüfusu sürekli azalan, kentsel nüfusu ise sürekli
artan bir seyir izlemiştir.
Nilüfer'de Ekonomik Yapı
Ekonomisi kendi ayakları üzerinde durabilen
sayılı illerden biri olan Bursa'nın, Türkiye ekonomisinde üstlendiği öncü roldeki
en büyük pay, gerek sanayi ve ticaret gerekse tarımsal üretimde sağladığı artı
değer ile Nilüfer'indir. Türkiye'de OSB geleneğini başlatan Bursa ve
ilçelerinde, kuruluş çalışmaları devam edenlerle birlikte toplam 13 OSB
bulunmakta, bunlardan 5'i Nilüfer'de yer almaktadır.
Sanayi bölgelerinde ağırlıklı olarak
otomotiv, tekstil, makina, metal, gıda alanlarında üretim yapılmaktadır. Sanayi
ve ticaret kenti kimliğiyle Bursa'ya önemli bir istihdam potansiyeli sunan
Nilüfer'de üretim, otomotiv ana ve yan sanayi ile tekstil başta olmak üzere
makineden gıdaya uzanan geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.
Atatürk Kent Ormanı
İlk etabı Mayıs 2007'de hizmete açılan
Atatürk Kent Ormanı, Bursa'nın en büyük kent parkı özelliğini taşımaktadır.
Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan devralınan 150 hektarlık alan, 'koruma amacı' ön
planda tutularak düzenlenmiş, sadece çalıların temizlenmesiyle piknik alanları
genişletilmiş, oyun alanları açılmıştır. Tam bir doğa cenneti olan kent
parkında, 6,5 kilometre yürüyüş yolu ve bisiklet yolu, 6 seyir terası, 7'si
barbekülü toplam 10 yağmur barınağı, 10 kamelya, 2 çocuk oyun alanı, tenis
masaları ve 2 voleybol alanı bulunmaktadır.
Kültür ve Sanat Kenti Nilüfer
Gelecek vizyonunu 'kültür, sanat, spor,
eğitim ve bilim kenti' olarak şekillendiren Nilüfer Belediyesi, kültür sanat
etkinliklerini kurumsallaştırma çabalarını sürdürmektedir. Bu çaba sonucunda,
adı kültür ve sanatla anılan Nilüfer'de sosyal yaşam giderek hareketlenirken,
Bursa'nın yeni yüzü de adım adım oluşmaktadır.
Her Mevsim Etkinlik
Nilüfer Belediyesi, 'geleneksel yaz
şenlikleri, kış ve bahar etkinlikleri' ile yılın her döneminde kültür sanat
ürünlerini halkla buluşturmaktadır. Yaz şenliklerinde köy ve mahalle
meydanlarında konserler düzenlenirken, sinema, tiyatro ve halk dansları gösterileri
ile yaz geceleri hayli renkli geçmektedir. Kış ve bahar dönemlerinde de konser,
tiyatro, opera, bale. gibi sanatsal etkinlikler yapılmaktadır. Geleneksel hale
getirilen Ramazan eğlenceleri de her yıl gezici bir sahneyle mahallelere
taşınmaktadır. Her 29 Ekim'de de Fatih Sultan Mehmet Bulvarı'nda onbinlerce
kişinin katılımıyla Cumhuriyet Yürüyüşü organize edilmekte, Cumhuriyet Bayramı
konserlerle büyük bir coşku içinde kutlanmaktadır.
Müzik ve Gösteri Sanatları
Nilüfer'de kültür sanat alanında özellikle
çocuklara ve gençlere yönelik eğitim çalışmalarına ayrı bir önem verilmektedir.
Çocuklara çeşitli enstrüman eğitimleri veren Nilüfer Belediyesi, bu çalışmanın
sonucunda yaklaşık 800 kişilik dev bir müzisyenler ordusu oluşturmuştur. 7-11
yaş grubundaki çocuklara verilen bale eğitimleriyle Nilüfer, 200 kişilik bir
bale topluluğuna sahip olmuştur. Halkın katılımıyla Türk Halk Müziği Korosu,
Türk Sanat Müziği Korosu, Çoksesli Koro, Oda Orkestrası ve Çocuk Korosu kuran
Nilüfer Belediyesi, 350 kişilik bir Halk Dansları Topluluğu'na sahiptir.
Topluluk, çocuk, yıldız, genç, gösteri ve master gruplarıyla Bursa'yı
yurtiçinde ve yurtdışında başarıyla temsil etmektedir.
Sanatın bütün dallarına büyük önem veren
Nilüfer Belediyesi'nin sanat atölyelerinde resim, heykel, tiyatro, fotoğraf,
takı tasarımı, ahşap boyama gibi alanlarda kurslar düzenlenmektedir.
Bir prodüksiyon tiyatrosu olarak Nilüfer
Sanat Tiyatrosu'nun kurulduğu ilçede, Türkiye'nin dört bir yanından tiyatro
topluluklarının katılımıyla 2008 yılından bu yana tiyatro festivalleri
düzenlenmektedir. Nilüfer, Tiyatro Festivali ile dönüşümlü olarak 2 yılda bir
organize edilen 'Uluslararası Kuzgun Acar Heykel Sempozyumu'na da ev sahipliği
yapmaktadır. Sempozyum sürecince yapılan eserleri kentin parklarına yerleştirerek
sanatı sokakla bütünleştiren Nilüfer Belediyesi, 'Uluslararası Osmanlı Dönemi
Türk Musikisi Sempozyumu' ve 'Doğumunun 100. Yılında Ahmed Adnan Saygun
Sempozyumu' gibi etkinliklere de imza atmıştır.
Kültürel Mekânlar
Nilüfer Belediyesi, 'kültür sanat kenti'
vizyonunu destekleyecek birçok önemli yatırıma da imza atmıştır.
Konak Mahallesi'ndeki 2 bin 500
metrekarelik alan üzerinde 5 kat olarak inşa edilen Konak Kültürevi'nde 200
kişilik sinema-tiyatro salonu; müzik dersaneleri; fotoğraf, resim ve heykel
atölyeleri; sergi salonları ve dans, koro, orkestra çalışmalarında kullanılan
çok amaçlı salon bulunmaktadır. Basın Kültür Sarayı bünyesinde hizmete açılan
Uğur Mumcu Sahnesi de 300 koltuk kapasitesi, ses ve ışık düzenleri ve simültane
odaları ile birçok gereksinime yanıt vermektedir.
Toplam 10 bin metrekarelik alan üzerine
kurulan ve büyük bölümü açık spor alanları şeklinde düzenlenen Altınşehir
Gençlik Merkezi'nin bin 700 metrekarelik kapalı bölümünde; çok amaçlı salon,
dans salonu ve hobi atölyesi olarak kullanılan 7 derslik bulunmaktadır.
Nilüfer'in en önemli kültürel mekanlarından
biri de Özlüce Kültürevi'dir. Geçmişte hem kilise hem cami olarak kullanılan ve
titiz bir restorasyon sürecinin ardından açılan Özlüce Kültürevi, kendine özgü
tarihi atmosferiyle kültür ve sanatın hizmetindedir.
Sağlık Hizmetleri
Sağlığı kentlerin politik ve sosyal
gündemlerinde üst noktalara taşımaya çalışan 'sağlıklı kentler' yaklaşımına
uygun pek çok çalışmanın yapıldığı Nilüfer, sağlık hizmetleri konusunda
Türkiye'deki en şanslı ilçelerden biridir. 'Koruma-Önleme' yaklaşımını temel
ilke edinerek, özgün bir hizmet modeli geliştiren Nilüfer, bu özelliğiyle Dünya
Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Sağlıklı Kentler Ağı'na 5. fazdan üyeliği onaylanan
Türkiye'deki 7 kentten biri olmuştur.
Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi
Gazeteci-Yazar Yılmaz Akkılıç'ın,
kitaplığını bir kütüphanede değerlenmesi koşuluyla Bursa Gazeteciler Sosyal
Hizmetler ve Emeklilik Vakfı'na bağışlamasıyla oluşan kütüphane fikri, Nilüfer
Belediyesi'nin desteğiyle gerçeğe dönüşmüştür. Nilüfer Belediyesi, Bursa
Gazeteciler Cemiyeti, Bursa Gazeteciler Sosyal Hizmetler ve Emeklilik Vakfı ve
Akkılıç ailesinin işbirliğiyle bin metrekare alan üzerinde kurulan Nilüfer
Akkılıç Kütüphanesi, modern düzenlemesi içinde bir halk kütüphanesi anlayışıyla
hizmet vermektedir. 42 bini aşkın kitabın bulunduğu kütüphanede, yaklaşık 40
gazete ile 70 dergiyi düzenli olarak izleme olanağı sunulmaktadır.
'Görsel İşitsel Materyaller', 'Ödünç
Kitap', 'Kitap Hastanesi' gibi bölümlerin yer aldığı Akkılıç Kütüphanesi
arşivinde onlarca ödüllü filmin DVD kayıtları da bulunmaktadır. Boğaziçi
Üniversitesi'nin Görme Engelliler Teknoloji Merkezi (GETEM) ile işbirliği yapan
Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi'nde, bir bilgisayar programı aracılığıyla GETEM'in
sistemi üzerinden günlük gazete takibi ve internet üzerinden araştırma yapmak
da mümkün olmaktadır. 'Sesli Kütüphane'de ayrıca Kültür Bakanlığı ile özel
kuruluşların seslendirdiği bazı kitaplar da görmeyen okurların hizmetine
sunulmaktadır. Ödünç kitap alışverişinin yapıldığı kütüphane, öncelikli olarak
engelli ve hasta kişilerin kitaba erişimini kolaylaştırmak amacıyla evlere
kitap servisi hizmeti de vermektedir. Bedelsiz sunulan bu hizmet
www.akkilickutuphanesi.com adresi üzerinden internet aracılığıyla
yürütülmektedir.
Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi, okur-yazar
buluşmaları, atölye çalışmaları ve yayıncılık hizmetleriyle de dikkat
çekmektedir. Öykü ve Yazın Atölyesi, Felsefe, Sanat Tarihi ve Arkeoloji
Atölyelerine ev sahipliği yapan kütüphane, özellikle Bursa ile ilgili
araştırma, inceleme ve deneme çalışmalarının yayımını da yapmaktadır.
Geleneksel Şenlikler
Nilüfer Belediyesi, kültürel etkinlikler
kapsamında ilçenin tarihsel ve doğal niteliklerini korumayı amaçlayan çeşitli
projeler geliştirmekte, Nilüfer'in farklılıklarını artık geleneksel hale gelen
şenliklerle tanıtmayı hedeflemektedir. 'Uluabat Gölü Yönetim Planı'
çerçevesinde geliştirilen 'Uluabat Gölü Leylek Dostu Köyler Projesi' ile her
yıl 12-14 Mayıs tarihlerinde Eskikaraağaç Köyü'nde 'Uluslararası Eskikaraağaç
Leylek Şenliği' düzenlenmektedir. Leyleklerin Afrika'dan dönüşlerinin
kutlandığı şenlikte bilimsel etkinliklerin yanı sıra kültürel ve sanatsal
organizasyonlara yer verilmektedir. Misi Köyü'ndeki kültürel mirası koruyarak
gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan 'Misi Yerel Lezzetler Şenliği' de her
yıl yüzlerce kentliyi buluşturmakta, bir yandan bölgenin tanıtımı yapılırken
bir yandan da tarih bilincinin yerleşmesi amaçlanmaktadır. Türkiye'nin enginar
tüketiminin yarısını sağlayan Hasanağa'da ise yörenin enginarını daha fazla
tanıtmak amacıyla 2007 yılından beri 'Enginar Festivali' düzenlenmektedir.
Tarımsal ürün tanıtımına yönelik bir başka etkinlik de Akçalar'da düzenlenen
'İncir Festivali'dir.
Spor Kenti Nilüfer
Nilüfer'de sporun bir yaşam kültürü olarak
yerleşmesini hedefleyen Nilüfer Belediyesi, bu amaçla halkın bedelsiz spor
yapabileceği alanlar yaratıyor; yerel, ulusal ve uluslararası çapta etkinlikler
düzenleniyor ve sporun farklı dallarında eğitim çalışmaları yürütüyor.
16 Branşta Yüzlerce Lisanslı Sporcu
1999 yılında kurulan Nilüfer Belediyespor
Kulübü; atletizmden basketbola, voleyboldan tenise değin toplam 16 branşta bin
727 lisanslı sporcusu ile kent adına pek çok başarıya imza atarken, Nilüferli
çocuk ve gençlere sporun farklı dallarında kendini yetiştirme olanağı
sağlamaktadır. 30 teknik heyeti ve uzman kadrosuyla Bursa adına gurur verici
başarılara imza atan Nilüfer Belediyespor, özellikle hentbol ve voleybolda
Bursa'yı başarıyla temsil etmektedir. Kulüp, yaz okulları uygulamasıyla her yıl
binlerce çocuğa farklı branşlarda spor eğitimi vermektedir.
Uluslararası Nilüfer Spor Şenliği
İlköğretim okulları arasında futbol ve
hentbol branşlarında lig usulü bir organizasyon kuran Nilüfer Belediyespor,
Cumhuriyet Haftası gibi özel dönemlerde farklı sportif etkinlikler
düzenlemektedir. Nilüfer'de her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
ile 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftalarını kapsayan bir
aylık süre içinde uluslararası katılımlı bir spor şenliği düzenlenmektedir.
2001 yılından beri düzenlenen Uluslararası Nilüfer Spor Şenliği'nde her yıl
ortalama 10 bin çocuk, çeşitli sportif etkinliklerde bir araya gelmektedir.
Çağdaş Spor Tesisleri
Nilüfer'de sportif etkinlikler, kentin dört
bir yanında yapılan yatırımlarla inşa edilen spor merkezlerinde
sürdürülmektedir. Üçevler Mahallesi'nde hizmete açılan Nilüfer Belediyesi Spor
Tesisleri, Bursa'da salon sporlarında uluslararası standartlara sahip ilk
mekandır. 18 bin metrekare alan üzerine kurulan tesiste; çim ve halı sahanın
yanı sıra hentbol, basketbol, voleybol gibi salon sporlarına uygun 380 seyirci
kapasiteli bir salon yer almaktadır. 27 odası bulunan ve 58 kişinin kamp
yapabileceği özelliklere sahip olan tesis, profesyonel takımlara kamp hizmeti
de vermektedir.
Aynı zamanda bir kültürevi olarak da hizmet
veren Altınşehir Gençlik Merkezi de ağırlıklı olarak açık spor alanlarını
barındırmaktadır. Tesislerde sentetik zeminli mini futbol sahası, voleybol ve
basketbol sahası, 2 tenis kortu ve 400 metrelik sentetik çim zeminli koşu yolu
bulunmaktadır.
Alaaddinbey Mahallesi'nde bulunan tarımsal
amaçlı hobi bahçelerinin bulunduğu alanda 2 tenis kortu ve bir basketbol sahası
kurulurken, özellikle kadınlardan gelen talep üzerine Ataevler, İhsaniye ve
Konak mahallelerine spor merkezleri inşa edilmiştir. Her yıl ortalama 5 bin
kişinin yararlandığı merkezlerde, aerobik, fitness ve ağırlık çalışmaları
yapılmaktadır.
'Her mahalleye bir futbol sahası'
sloganıyla yaklaşık 30 mahallede futbol sahalarını hizmete açan Nilüfer
Belediyesi, parkları açık alan spor aletleri ile donatıp her yaştan insana
bedelsiz spor yapma olanağı sunmaktadır. Nilüfer Belediyesi, kentin farklı
bölgelerinde 31 koşu yolu inşa etmiş, 60 kilometrelik bisiklet yolu yapılmış ve
Atatürk Kent Ormanı içinde özel dağ bisikleti parkuru düzenlemiştir.
Bursa'nın olimpik standartlarda ilk yüzme
tesisi de Konak Mahallesi'nde inşa edilmiştir. 12 bin 268 metrekarelik alan
üzerinde kurulan Konak Olimpik Yüzme Tesisleri, olimpik ölçülerde bir açık
yüzme havuzu ile yarı olimpik ölçülerde bir kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu,
kondüsyon merkezi, doping kontrol odası ve sosyal tesislerden oluşmaktadır.
Çalı Mahallesi'ndeki 4 bin 576 metrekarelik
alan üzerinde 2 bin 522 metrekare kapalı alana inşa edilen Çalı Kapalı Yüzme
Havuzu ve Sosyal Tesisleri de yarı olimpik kapalı yüzme havuzu ve çocuk
havuzundan oluşmaktadır. Kondüsyon merkezi, sauna, Fin hamamı, Türk hamamı,
jakuzi ve şok havuzu gibi birimlerin de yer aldığı tesislerde, her yıl binlerce
çocuğa yüzme eğitimi verilmektedir.
Osman Gazi Hipodromu
Nilüfer'de 1986 yılında kurulan Osman Gazi
Hipodromu, 810 bin 846 metrekare arazi üzerinde yer almaktadır. Kum pisti bin
650 metre, çim pisti bin 825 metre olan hipodromda; piknik alanları, çocuk
bahçesi, kır kahvesi ve 2 bin 670 kişilik tribün bulunmaktadır. Tam donanımlı
bir at hastanesinin de yer aldığı Osman Gazi Hipodromu, yarış atı
yetiştiriciliği ve binicik sporunun gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır.
Türkiye"nin En Büyük Karting Pisti
Bursa'nın profesyonel anlamda ilk,
Türkiye'nin ise en büyük karting pisti Nilüfer'dedir. Bin 50 metre uzunluğunda
ve ortalama 7 metre genişliğindeki pist, Türkiye'deki 7 pist arasında en büyük,
en modern ve en güvenli karting pistidir. Türkiye Otomobil Motor Sporları
Federasyonu'nun verdiği teknik bilgiler doğrultusunda standartlara uygun
biçimde yapılan pist, ulusal ve uluslararası yarışmalara ev sahipliği
yapabilecek niteliktedir. Haftanın belirli günlerinde araç kiralayan
yurttaşların da yararlanabildiği pist, otomobil sporları alanında okul işlevi
görmektedir.
Model Araba Pisti
Nilüfer Belediyesi'nin Gümüştepe
Mahallesi'nde tahsis ettiği alana, 2006 yılında Bursa Model Otomobil Derneği
(BUMOD) tarafından kurulan model araba pisti de tutkunlarından büyük ilgi
görmektedir. Uluslararası standartlardaki 10 bin metrekarelik tesiste, 350
metrelik pistin yanı sıra tribün, kafeterya, otopark ve kamp alanı da
bulunmaktadır. Türkiye'de Ankara ve İstanbul'dan sonra ilk kez Bursa'ya
kazandırılan Nilüfer Model Araba Pisti, Türkiye Şampiyonalarına ev sahipliği
yapmaktadır.
Paintball ve Petank Sahası
Nilüfer'de sportif etkinlikler, kentin dört
bir yanında yapılan yatırımlarla inşa edilen spor merkezlerinde
sürdürülmektedir. Üçevler Mahallesi'nde hizmete açılan Nilüfer Belediyesi Spor
Tesisleri, Bursa'da salon sporlarında uluslararası standartlara sahip ilk
mekandır. 18 bin metrekare alan üzerine kurulan tesiste; çim ve halı sahanın
yanı sıra hentbol, basketbol, voleybol gibi salon sporlarına uygun 380 seyirci
kapasiteli bir salon yer almaktadır. 27 odası bulunan ve 58 kişinin Bursa'nın
ilk paintball spor alanı da Balat Mahallesi'ndeki 16 bin metrekarelik alanda
kurulmuştur. Paintball sahası, bir 'takım ve strateji oyunu' olan paintball'a
meraklı sporseverleri ağırlamaktadır. Avrupa'nın en popüler açık hava
oyunlarından biri olan Petank sahası da Ataevler Mahallesi'ndeki 750
metrekarelik alanda kurulmuştur.
Buz Park
İhsaniye Mahallesi'ndeki yaklaşık 3 bin
metrekarelik alanda kurulan tesiste 600 metrekarelik buz pistinin yanı sıra
eğitim amaçlı yarı olimpik yüzme havuzu, çocuk havuzu, kafeterya, restoran ve
300 metrekarelik bir çocuk oyun alanı bulunmaktadır.
Mini Golf Sahası
Türkiye'nin ilk Uluslararası Mini Golf Spor
sahası Ataevler'de kurulmuştur. 9 bin 844 metrekarelik alanda iki etap halinde
planlanan Uluslararası Mini Golf Sahası'nın 18 delikli ilk bölümü hizmete
açılmıştır. Projenin ikinci etabında 36 delikli bir golf sahası yapılarak,
kıtalararası organizasyonlara ev sahipliği yapılması hedeflenmektedir.
Rahvan At Yarışları
Nilüfer'in Akçalar beldesinde 4, Kayapa
mahallesinde de 19 yıldır Rahvan At Yarışları düzenlenmektedir. Yarışların
özelliği, atların yürüyüş modunda yarıştırılması, dörtnala kaldırılmasının
yasak olmasıdır.
Tarihi Çalı Yağlı Güreşleri
Türkiye'nin ata sporu güreş de Nilüfer'de
yaşatılmaktadır. Çalı'daki ormanlık alanda yapılan yağlı güreşler tam 45 yıllık
bir geçmişe sahiptir. Çalı Yağlı Güreşleri, 1965 yılından beri her yıl mayıs
ayının üçüncü haftasında düzenlenmektedir.
Nilüfer'de Çoğulcu ve Katılımcı Kent
Yönetimi
Nilüfer'i geleceğe taşıyacak yönetim
anlayışı çoğulcu ve katılımcı demokrasinin kural ve kurumları çerçevesinde
şekillenmektedir. Kent yönetiminde 'yönetişim'in esas alındığı Nilüfer'de, Kent
Konseyi, Kadın Meclisi, Gençlik Meclisi ve Mahalle Komitelerinde alınan
kararlar doğrudan Belediye Meclisi gündemine taşınarak, Nilüferlilerin kent
yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları sağlanmakta, böylece Nilüferliler kent
adına alınan kararlara doğrudan katılmaktadırlar.
Nilüfer Yerel Gündem 21
Yerel Gündem 21'in Türkiye'deki ilk
uygulaması 1994'te Bursa Büyükşehir Belediyesi'nce başlatılırken, Bursa'da
Yerel Gündem 21 örgütlenmesine giden ilk ilçe belediyesi de Nilüfer olmuştur.
Ekim 2002'de kurulan Nilüfer Yerel Gündem 21'in varlığı yasal düzenlemeler
nedeniyle Ocak 2010 tarihinde sona ererken, sayısı 17'ye ulaşan çalışma
gruplarında bir araya gelen yüzlerce yurttaş çalışmalarını artık Nilüfer Kent
Konseyi çatısı altında sürdürmektedir.
Nilüfer Kent Konseyi
Nilüfer Kent Konseyi, kent vizyonunun ve
hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma,
saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim
ilkelerini hayata geçirmeyi amaçlamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla meslek
kuruluşları ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin hemşerilik hukuku
çerçevesinde bir araya geldiği Nilüfer Kent Konseyi'nde, ilçenin sorunlarına
yönelik çözümlerin ortak akıl ve uzlaşma temelinde üretilmesine
çalışılmaktadır. Kent Konseyi'nde, kent sorunlarına yönelik tarafsız bir
yaklaşımla ortaya konulup geliştirilen öneriler Nilüfer Belediye Meclisi'ne
sunulmaktadır.
Kadın ve Gençlik Meclisleri
Nilüfer Kent Konseyi bünyesinde, gönüllülük
temeli üzerinde oluşturulan Nilüfer Kadın Meclisi, kadınların kent yönetimine
katılmalarını hedeflemektedir. Aynı amacı taşıyan Nilüfer Gençlik Meclisi de
ilçede yaşayan 18-25 yaş arası gençlerden oluşmaktadır. Kent Konseyi, Kadın ve
Gençlik Meclislerinden gelen önerileri, pozitif ayrımcılık anlayışı uyarınca
üzerinde bir değişiklik yapmadan Belediye Meclisi'ne göndermektedir.
Mahalle Komiteleri
Nilüfer'de katılımcı yönetim anlayışının
uygulama araçlarından biri de mahalle komiteleridir. Muhtar başkanlığındaki
mahalle komiteleri, muhtarlık azaları; varsa okul ve okul aile birliği, sağlık
ocağı ve aile hekimleri, spor kulübü ve cami derneği temsilcisiyle nüfus
büyüklüğüne göre seçilen mahalle temsilcilerinden oluşmaktadır. Her komite,
yaşadığı çevrenin öncelikli sorununu tespit ederek, geliştirdiği önerileri
belediye yönetimine sunmaktadır. Belediye tarafından yapılabilirliği incelenen
öneriler projelendirilerek hayata geçirilmektedir. Her mahalle için nüfusa göre
bir bütçe ayrılmasıyla da uygulamanın işlevsel hale gelmesi sağlanmıştır.
Sivil Toplumla İlişkiler
Katılımcılık anlayışı sivil toplum
örgütleriyle ilişkilerinde de kendini gösteren Nilüfer Belediyesi, 5 yıllık
stratejik ve kalkınma planlarını hazırlarken ve yatırım, proje vb. kararları
alırken üniversite, sendikalar, siyasi partiler, akademik odalar gibi kent
paydaşlarıyla birlikte hareket etmektedir.
Bursa'da sivil toplum örgütlerinin en büyük
destekçisi olan Nilüfer Belediyesi, Bursa Akademik Odalar Birliği
Yerleşkesi'nin kurulmasına da öncülük etmiştir. Yerleşke, Büyükşehir
Belediyesi'nin de katkısıyla Nilüfer'in Odunluk Mahallesi'nde Bursa Akademik
Odalar Yerleşkesi Kooperatifi kurularak inşa edilmiştir. Bursa Barosu, Bursa
Tabip Odası, Bursa Eczacı Odası, Bursa Diş Hekimleri Odası, Bursa Veteriner
Hekimler Odası, Bursa Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası ile Türk
Mimar ve Mühendis Odaları Birliği'ne bağlı odaların Bursa şubeleri
faaliyetlerini Nilüfer'deki bu yerleşkede sürdürmektedir.
E-Belediye Hizmetleri ve Kalite Çalışmaları
Katılımcı demokrasinin işletilmesine büyük
önem veren Nilüfer Belediyesi, belediye hizmetlerinin sunumunda da çağdaş
araçları kullanmakta, özellikle de e-belediyecilik uygulamalarıyla örnek
olmaktadır.
Nilüfer Belediyesi'nin www.nilufer.bel.tr
adresli web sitesinde ruhsat başvuruları ve evrak takipleri yürütülebilmekte,
internet üzerinden ya da cep telefonu yoluyla vergi ödemesi yapılabilmektedir.
Belediye hizmet araçlarının uydu üzerinden izlenebildiği web sitesinin en
önemli özelliklerinden biri de Başkan odasının izlenilebilir olmasıdır.
'Şeffaflık' ilkesinin bir gereği olarak Başkanlık makam odasına yerleştirilen
kamera sayesinde, dileyen vatandaş internet aracılığıyla gün boyu Başkan'ın
makam odasını izleyebilmektedir.
Nilüferlilerin her başvurusuna en geç 48
saat içinde yanıt verilmesini sağlayan bir sistem kuran Nilüfer Belediyesi,
kentte yaşamı kolaylaştıran, belediye hizmetlerine hız ve verim kazandıran
düzenlemeler nedeniyle, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği ve Türkiye
Bilişim Vakfı'nın düzenlediği '3. e-TR' ödülleri sürecinde, 'e-Yerel Yönetim
Hizmetleri' kategorisinde 'e-dönüşüm projesi' ile pek çok belediyeyi geride
bırakarak 1 Aralık 2005 tarihinde büyük ödülü almıştır. Nilüfer'de yaşayanların
belediyeye istek ve önerilerini iletmesini, bilgi almasını sağlayan Alo Nilüfer
7/24 İletişim Hattı ile yurttaşlar 0224 444 16 03 numaralı telefonla bizzat
Başkan'a mesaj bırakabilmektedir. Hizmet Masalarına birebir ya da telefon
yoluyla yapılan tüm başvurular kayda alınmakta, değerlendirilmekte ve çözüme kavuşturulmaktadır.
Belediyeye gitmeden belediye hizmetlerinden
yararlanılmasını amaçlayan Nilüfer Belediyesi, kentin 5 ayrı bölgesinde kurulan
'İletişim Noktaları' ile de her türlü hizmeti vermektedir.
Nilüfer'de Avrupa kalitesi
Kent yönetimindeki tüm çağdaş yaklaşımları
titizlikle projelendirip tüm Türkiye'ye örnek olan uygulamalara imza atan
Nilüfer Belediyesi, aynı başarıyı Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarında da
ortaya koymuştur. Bursa'da kalite belgesi alan ilk belediye olan Nilüfer
Belediyesi, 2004 yılında Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın (EFQM) 'Yerel ve
Bölgesel Kamu Yönetimi Ödülü' sürecinde, jüri özel ödülüne değer bulunmuştur.
Türkiye Kalite Derneği'nin 'Ulusal Kalite Ödülü' sürecinde 2006 başarı ödülünü
de alan Nilüfer Belediyesi, 2008 yılında ise Avrupa Kalite Ödülü sürecinde,
yüzü aşkın kurumun yarıştığı kamu kategorisinde ilk 11'e girerek finalist
olmayı başarmış ve plaketle ödüllendirilmiştir.
Kadın ve Engellilere Yönelik Çalışmalar
Nilüfer Belediyesi, sosyal devlet ilkesinin
bir gereği olarak toplumsal dayanışmanın artırılması yönünde çalışmalar
yaparken, kentteki dezavantajlı gruplara yönelik, özellikle kadın ve
engellilere yönelik çalışmalara özel bir önem verilmektedir.
Kadın Dostu Kent Nilüfer
Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi'nin
(Council of European Municipalities and Regions-CEMR) 'Eşitlikçi Kent'i
hedefleyen projesi çerçevesinde Avrupa kentlerinde yapılan uygulamaları
değerlendiren Nilüfer Belediyesi, 'Hayatı ve kenti eşitliyoruz' sloganıyla
Eşitlik Birimi'ni kurarak, 'Kadın Dostu Kent' vizyonunu ortaya koymuştur.
Kadın dostu Nilüfer için öncelikle belediye
hizmetlerini planlayan personelde ve karar alıcılarda cinsiyet eşitliği
farkındalığını oluşturacak bilinçlendirme toplantıları yapılmış, 2010-2014
Stratejik Planı ve bütçesi cinsiyete duyarlı biçimde yapılmış ve belediye
politikaları içerisine 'eşitlik politikası' da eklenmiştir.
Kadınların kentsel hizmetlere yönelik
gereksinimlerini ve taleplerini göz önünde bulunduran Nilüfer Belediyesi,
kaldırım, pazar alanı, üst geçit, park ve spor sahaları gibi alanları
kadınların daha rahat kullanabileceği şekilde planlamaktadır. Sosyal, kültürel
mekanlar ve etkinlikler projelendirilirken de kadınların katılımının
artırılması düşünülmektedir.
Nilüfer'de kadın haklarının korunmasına
yönelik olarak da Nilüfer Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi (NİKADAM)
kurulmuştur. Kadınların kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarını paylaştıkları,
çözüm üretebildikleri, ihtiyaçları doğrultusunda psikolojik, hukuksal ve kadın
sağlığı ile ilgili konularda danışmanlık hizmeti alabildikleri NİKADAM'da,
kadının sosyal yaşama katılımını artırıcı eğitim çalışmaları da
düzenlenmektedir.
Engelsiz Kent Nilüfer
Nilüfer Belediyesi, kent planlamasından
çevresel koşullara kadar yaşamın her alanında engellileri de sarıp sarmalayan
ve hayatın içine alan bir modeli hayata geçirmek amacıyla 'Engelsiz Nilüfer'
projesini uygulamaya koymuştur.
Belediye bünyesinde kurulan Engelliler
Danışma Masası, engelli yurttaşların her türlü sorununa çözüm bulmaya
çalışmaktadır. Sağlık İşleri Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Engelliler Hizmet
Birimi de engelli ve engelli ailelerine ücretsiz psikolojik destek hizmeti
vermektedir. Nilüfer'de engelli ailelerinin ihtiyaç duyduklarında belli
saatlerde çocuklarını emanet edebilecekleri bir gündüzevi projesine yönelik de
çalışmalar sürmektedir.
Engellilere yönelik bir başka proje ise
Spastik Engelliler Rehabilitasyon Merkezi. Çekirge Rotary Kulübü işbirliğiyle
Barış Mahallesi'nde inşa edilen ve 220 metrekarelik kapalı alana sahip olacak
merkezde, hidroterapi, elektroterapi, konuşma terapisi, oyun terapisi ve
ergoterapi odaları ile algı odası, atölyeler, bilgisayar odası, grup eğitimi
salonu ve sosyal tesisler bulunuyor.
Nilüfer'de yapılan yol, asfalt ve kaldırım
çalışmalarında engelliler düşünülerek hareket edilirken, engellilerin sosyal
yaşama katılımının sağlanması amacıyla Bursa'nın ilk 'Engelliler Parkı'
Esentepe Mahallesi'nde Osmangazi Rotary Kulübü'nün desteğiyle açılmıştır.
Bursa'nın ilk görme engelliler kütüphanesi
de Nilüfer'de Akkılıç Kütüphanesi bünyesinde hizmet vermektedir.
Nilüfer Doğal
Güzellikler
Bursa'nın Can Suyu Nilüfer Çayı
Kuzeybatı Anadolu'nun en yüksek kütlesi
olan Uludağ'ın (2,543 metre) kuzey eteklerinde başlayan Bursa Ovası (32 bin 218
hektar), doğuda Yenişehir ve İnegöl'e; batıda ise Nilüfer'e doğru uzanır, ancak
Beşevler, Hamitler ve İhsaniye sırtlarıyla kesintiye uğrar. Nilüfer sınırları
içinde kalan, Görükle ve Mudanya sırtlarıyla kesilen düzlük, Çayırköy Ovası (8
bin hektar) adıyla anılır.
Nilüfer, adını, Bursa'nın can suyu Nilüfer
Çayı'ndan, o da Orhan Gazi'nin eşi, Murat Hüdavendigar'ın annesi Nilüfer
Hatun'dan alır. İlçeye adını veren ve antik çağ kaynaklarında 'Odrys
(Odryses-Odrysses) Çayı' olarak anılan Nilüfer Çayı, Uludağ'ın güney
yamaçlarından, Keles'e bağlı Baraklı Köyü yakınlarından doğar. Bursa Ovası'nda
geniş bir yay çizerek irili ufakları dereleri toplayan çay, Mudanya-Nilüfer
sınırını çizdikten sonra Karacabey'e bağlı Hayırlar Köyü yakınlarındaki Uluabat
gölayağında Susurluk Çayı ile buluşur. Nilüfer'in son durağı Karacabey
Boğazı'ndan çıkarak Marmara Denizi olur.
Nilüfer Çayı dışında ilçe sınırlarında üç
dere bulunmaktadır: Çalı'nın güneyinden geçen Kurtkaya Deresi, Kayapa
yakınlarındaki Değirmendere ve Kadriye Köyü yamaçlarından doğan Yaylacık
Deresi.
103 kilometre uzunluğundaki Nilüfer Çayı,
üzerine kurulan Doğancı ve Nilüfer barajları ile kentin içme suyu gereksinimini
karşılamaktadır. Nilüfer sınırlarında inşa edilen Hasanağa Barajı ile Çalı,
Kayapa ve Yolçatı (Göbelye) göletleri de sulama amaçlı kullanılmaktadır.
Uluabat (Apolyont) Gölü
Nilüfer'in batısında, Sincan Dağları'nın
kuzey eteklerinde yer alan Uluabat Gölü, yer kabuğunun geniş çanaklar biçimini
alan çöküntülere uğraması ve bu çöküntünün suyla dolması sonucu oluşan tektonik
bir göldür. En önemli beslenme kaynağı Mustafakemalpaşa Çayı olan Uluabat
Gölü'nün uzunluğu, doğu-batı doğrultusunda 25 kilometre, en geniş kesiminde
genişliği 14 kilometre, yüzölçümü 156 kilometrekare ve derinliği ortalama 2,4
metre ile en çok 4 metre dolayındadır. Türkiye'nin 10. büyük gölü olan ve 1,5
milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilen Uluabat'ın en önemli özelliği, dünya
genelinde sadece 40 gölün sahip olduğu 'Yaşayan Göl' unvanını taşımasıdır.
Uluabat Gölü, 1998 yılında 'RAMSAR Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi'
kapsamında koruma altına alınmıştır. 'Uluslararası Yaşayan Göller Ağı'na bağlı
çok değerli bir sulak alan olan göl, uygun iklim koşullarının yanı sıra geniş
sazlık alanları, açık su yüzeyleri ve besin maddesi potansiyeliyle değişik
türlerden yüzlerce canlıya beslenme ve barınma olanağı sağlamaktadır.
Uluabat Gölü, balıkçılık açısından da hayli
zengin bir tür çeşitliliğine sahiptir. Gölde sazan, turna, gümüşi havuz balığı,
eğrez inci balığı, kızılkanat, ringa, kızılgöz, kadife, has kefal, yayın,
deniziğnesi, acıbalık ve tatlısu kayabalığı gibi türler yaşamaktadır.
Türkiye'nin en geniş nilüfer çiçeği
yataklarına sahip Uluabat Gölü'nün bir başka özelliği de Türkiye'deki 135
önemli kuş alanından biri olmasıdır. Anadolu'ya kuzeybatıdan giren kuşların göç
yolu üzerinde yer alan Uluabat, Manyas Kuş Gölü'ne çok yakın mesafede bulunması
nedeniyle de kuş varlığı bakımından sadece Türkiye'nin değil, Avrupa ve
Ortadoğu'nun en önemli sulak alanlarındandır. Uluabat Gölü, nesli yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya olan Küçük Karabatak ve Tepeli Pelikan kuşlarına da
ev sahipliği yapmaktadır.
Gölde irili ufaklı 9 ada vardır: Gölün
kıyısında yer alan Gölyazı Mahallesi'nin (Apollonia ad Ryndacum) üzerinde
kurulu bulunduğu ada, Halilbey (Alyos) Adası, Nailbey (Manastır) Adası, Kerevit
Adası, Kızadası, Terzioğlu Adası, Arifmolla Adası ve Heybeli adaları.
Ayvaini Mağarası
Türkiye'nin en uzun altıncı mağarası olan
Ayvaini Mağarası, Uluabat Gölü yakınlarındaki pek çok şirin köyden biri olan
Ayva Köyü'nde yer alıyor. Güney Marmara Bölgesi'nin en uzun yeraltı geçidi
olduğu belirlenen mağaranın ikinci ağzı ise Mustafakemalpaşa'ya bağlı
Kazanpınar ve Doğanalan köyleri arasındadır.
Yer kabuğunun kırıklarla parçalanarak ayrı
kıtalara bölünmeye başladığı 'Mezozoik Zaman'dan günümüze gelen Ayvaini
Mağarası, 1970 yılında 3 kişilik bir İspanyol ekip tarafından keşfedilmiştir.
Hidrolojik olarak etkin durumda olan
mağaranın Ayva Köyü'ndeki ağzından yeraltı suları çıkmaktadır. Uzunluğu 5,5
kilometreyi bulan mağaranın içinde yer yer 3-4 metreye ulaşan 60 adet gölcük
yer almakta, mağaranın çıkışındaki gölcüğün uzunluğu ise 400 metreyi
bulmaktadır. Su seviyesi ise mevsimsel etkilerle değişmektedir.
Olağanüstü sarkıt ve dikitlerle kaplı,
duvar damlataşları, sulu damlataş havuzları ve gölcükleri, el değmemiş
yapısıyla gerçek bir doğa harikası olan Ayvaini Mağarası, özellikle mağaracı ve
dağcı keşif tutkunlarının uğrak yeridir.
Nilüfer ve Tarih
Tarihin İzinde Nilüfer
Nilüfer'in dört bir yanı tarihi izlerle
doludur ve bu izleri taşıyan kültürel ve doğal varlıklar, yöre tarihini antik
çağlara değin götürmektedir. İlçenin tarihsel zenginliği, Bursa Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nca da (BKTVKK) tescillenerek koruma altına
alınmıştır. Bu kapsamda Akçalar Aktopraklık Höyüğü, Alaaddinbey Tepecik Höyüğü,
Gölyazı'nın bazı bölümleri ve Kite Kalesi'nin bulunduğu Ürünlü arkeolojik sit
alanı; Gölyazı'nın tamamı ve Tahtalı Köyü kentsel arkeolojik sit alanı;
Gümüştepe (Misi) kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Balat ormanları, Fadıllı
Köyü, Gölyazı Adalar bölgesi, Kayapa Göleti çevresi, Odunluk ve Ürünlü'nün bir
bölümü de doğal sit bölgesi olarak koruma altına alınmıştır.
2005 yılından bu yana Tarihi Kentler
Birliği üyesi olan Nilüfer Belediyesi, bölgenin tarihsel ve kültürel mirasını
koruyup yaşatmak ve geleceğe aktarmak amacıyla çok sayıda proje yürütmektedir.
1. Akçalar'da Fikirtepe Kültürünün İzleri
Günümüzde Nilüfer'e bağlı bir mahalle
statüsündeki Akçalar beldesinin Aktopraklık mevkii, tarih öncesinden bugüne
taşıdığı izlerle sadece Bursa için değil, Anadolu ve Avrupa kültür tarihi
bakımından da büyük önem taşımaktadır. Fikirtepe kültürü, yerleşik yaşama
geçtiği bilinen en eski tarım/köy topluluklarını temsil eder. Bu anlamda
çiftçiliğin Anadolu'nun kuzeybatı kesimlerine ilk olarak Fikirtepe evresi
içinde geldiği ve çok kısa bir süre sonra da Güneydoğu Avrupa'da yaygınlaştığı
bilinir. 'Neolitik Devrim' olarak da tanımlanan, avcı-göçebe yaşamdan tarım
kültürüne dayalı yerleşik yaşama geçilen süreç, kültür tarihinin en önemli
aşamalarından biri ve günümüz uygarlığının temellerinin oluştuğu dönem olarak
kabul edilir. İlk çiftçi toplulukların ortaya çıkışı ve Anadolu'dan Avrupa'ya
yayılımı konusunda kritik bir öneme sahip olan Aktopraklık, Fikirtepe
kültürünün bilinen en batı yerleşim yeridir.
Aktopraklık Höyüğü'nden elde edilen
veriler, buradaki yerleşimlerin tarih öncesi dönemden Geç Roma dönemine (İÖ
6300-İS 2. yüzyıl) değin uzandığını göstermektedir. Bölgede akarsu kenarına
kurulu ilk tarım topluluklarının yaşadığı iki köyün kalıntıları ortaya
çıkarılmıştır.
Aktopraklık'taki tarih hazinesi sayesinde
önemi artan Akçalar, Uluabat Gölü'nün doğu kıyısında kurulmuş tarihi bir
beldedir. Osmanlı dönemi kayıtlarında Yıldırım Camisi vakıfları arasında yer
alan belde, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından işgal ve tahrip
edilmiştir.
Yapılış tarihi belirlenemeyen tarihi bir
hamamın bulunduğu beldede 1767-1768 yıllarına tarihlenen Hacı Recep Camisi'nin
yapımında Bizans devri kalıntıları olan sütun ve sütun başlıkları
kullanılmıştır.
Adını, bölgede çokça bulunan akça ağaçtan
alan Akçalar'da, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne
göre 224 hanenin bulunduğu görülmektedir. Akçalar'da 1976 yılında kurulan belediye
örgütü 2009'da kapatılmış, beldenin Kurtuluş ve Zafer mahalleleri Nilüfer'e
bağlanmıştır.
Aktopraklık Açıkhava Müzesi
Göl manzaralı bir konumda, dereye doğru
alçalan, eğimli bir arazi üzerindeki düzlükte yer alan Aktopraklık Höyüğü,
Anadolu'da tarih öncesi devirlerde görülen tepe şeklindeki çok katlı
höyüklerden farklı bir yapı arz eder. Yapıların birbirinden ayrık yapıldığı ve
yapı malzemelerinde ahşap kullanılan bu tür yerleşmeler Fikirtepe kültürünü
çağrıştırmaktadır.
Aktopraklık Höyüğü'nde 2004 yılından beri
İstanbul Üniversitesi'nce yapılan arkeolojik kazılarda tarih öncesi döneme ait
ilk çiftçi topluluklarının yaşam izlerine rastlanmıştır.
Üç ayrı alanda sürdürülen kazılarda bulunan
'taş altyapı'nın, suyun akışını yönlendirmek için kullanılmış bir istinat
duvarı kalıntısı olduğu sanılmaktadır. Kare planlı yapı kalıntılarına rastlanan
bölgede, yiyecek pişirilmesi ve saklanmasında kullanılan çanak-çömlek ve kemik
el aletleri, çok miktarda mermer bilezik ve boncuğun yanı sıra dönemin inanç
sistemlerini yansıtan tapınç heykelcikleri, koyun, keçi, sığır gibi hayvan
kemikleri ve bitki kalıntıları bulunmuştur. Geç Roma/Bizans yerleşimine ait
kalıntılara da rastlanan höyükte yer alan bir mezarlıkta ise kolları ve
bacakları göğse çekilerek yerleştirilmiş gömülerin yanında yine çok sayıda
keramik ve mermer bilezikler çıkarılmıştır.
Aktopraklık höyüğünün karşısında yer alan
bölgede ise Geç Roma-Erken Bizans dönemlerine tarihlenen bir kilise ve bir
saray kompleksi kalıntıları bulunmaktadır
Şu ana kadar yapılan çalışmalar, bölgede
Neolitik Çağ'dan Orta Kalkolitik Çağ ortalarına kadar kesintisiz bir yerleşim
yerinin varlığını ortaya koymuştur.
Bölgenin bir açık hava müzesi olarak
düzenlenmesi yönünde çalışmalar yürütülmektedir.
2. Ertuğrul'da Tunç Çağı İzleri
Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan
Ertuğrul, 1987'ye değin Çalı'ya bağlı bir köydü. Karacabey yolu üzerindeki
mahallenin eski adı 'Çayırköy'dür. Bu adın, köy arazisinin Osmanlı döneminde
beylik çayırı oluşu nedeniyle verildiği sanılmaktadır. 1877-1878 Osmanlı Rus
Savaşı sonrasında gelen göçmenler tarafından kurulan köyün adına 1907 (Hicri
1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde rastlanmamaktadır.
Çayırköy Höyüğü
Ertuğrul Mahallesi yakınındaki ve
Alaaddinbey yolunun batısında yer alan Çayırköy Höyüğü'nün çevresi 90 metre,
yüksekliği 5 metredir. Üzerinde tarım yapılan höyük üzerindeki incelemelerde
yoğun şekilde seramik parçaları, obsidien, sileks aletleri, ağırşak ve kemik
aletlerine rastlanmıştır. Seramikler gri ve mat kırmızı renklidir. Hamurlarında
mika ve kuvars parçalarına rastlanmaktadır. İyi pişirilmiş ve perdahlanmıştır.
Seramik parçalarından gaga ağızlı testiler, kaseler ve tabaklar, bölgedeki
Troia kazılarının V. ve VI. tabakalarında rastlanan seramiklerle çağdaştır. İÖ
1900-1700 Tunç Çağı'na aittir.
3. Nilüfer'in Yaşayan Tarihi Misi:
Gümüştepe
Misi, Orhaneli yolu üzerinde, etrafı
ormanlarla kaplı dört tepenin çevrelediği, eğimli arazi üzerine kurulu bir
yerleşim yeridir. Bugün Nilüfer'in Gümüştepe Mahallesi'nin bulunduğu bölge,
Bursa'nın en eski yerleşim merkezlerden biridir. Hatta bölgede Bursa kenti
kurulmadan önce de yerleşim olduğu düşünülmektedir.
'Tarihin babası' Heredot'a göre İÖ. 1816'da
Trakya'dan Anadolu'ya geçen altı kavimden biri olan Mys'ler, Mysialılar olarak
bilinen bir birlik kurmuşlardı. Dünya tarihinde ilk kez batıdan doğuya geçen
kavim olarak bilinen Misyalılar, 'Misipolis' (şimdiki Gümüştepe Mahallesi),
'Misapoli' ve 'Eşkel' adlı üç yerleşim yeri kurmuşlardır. Kutsal dağ
'Olympos'un (Uludağ) eteğinde kurulan Misi, Hristiyanlık öncesinde de
sonrasında da inançlar merkezi olmuştur. İS. 183 yılında Batı Romalıların
baskısıyla İstanbul'a, oradan da Bursa'ya gelen Alex adlı bir keşiş, 85 kişilik
maiyetiyle birlikte Hıristiyanlığın öncüleri olarak Misi'ye ve bugünkü İnkaya Köyü'ne
yerleşmiştir. İki kola ayrılan keşişler, Keşiş Dağı olarak adlandırılan
Olympos'un eteklerine yayılmışlardır. Yörenin gizlenmeye elverişli bir boğaz
niteliğinde olması, keşişlerin bölgede yüzyıllarca güçlü bir misyonerlik örgütü
kurmalarına yol açmıştır. Bu dönemde Misi'de bir konsül toplanarak, üç kez
yazılmış olan İncil'in ruhu araştırılmış ve Misipoli Manastırı'nda İncil
tartışmaları yapılmıştır. Bu bilgiye dayanılarak, Misi'de, anılan manastırda
İncil'in bir nüshasının gömülü olduğuna inanılmaktadır. 1953 yılında kazı
çalışmaları yapılan manastır, define avcıları ve tarihi eser yağmacıları
tarafından talan edilmiştir
Misi, Bursa'nın fethi öncesi Osmanlılar
için de önemli bir merkez konumundadır. Orhan Gazi'nin Bursa'yı kuşatma altına
almak amacıyla 1316'da Misi'yi fethettiği, burada ve Kestel'de birer kale
yaptırdığı belirtilmektedir. Bu dönemde Misi'nin 10 yıl süreyle geçici başkent
olduğu da söylenmektedir. Osmanlı döneminde Hristiyan uyrukların çoğunlukta
olduğu bir bölge olan Misi'nin I. Murat'ın Çekirge'deki imaretinin vakfiyesi
olduğu bilinmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti
Salnamesi'nde 174 hane bulunduğu kayıtlıdır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında Hristiyan
nüfusun terk ettiği Misi, jeolojik özellikleriyle de her dönemde dikkat çekici
bir yerleşim yeridir. Tarih boyunca Batı'dan gelen yolcular, kervanlar İpek
Yolu üzerinde bulunan Misi'den geçmiş, burada konaklamıştır. Çünkü son derece
güçlü bir akarsu olan Nilüfer Çayı, başka bir noktadan geçit vermemekte, bir
tek Misi'de keskin bir dirsek yaparak, uzunluğu 3 kilometre civarında olan bir
boğazın içinde akmaktadır.
Misi, şarapçılıkla da ünlüdür ve bu
geleneğin eski çoktanrıcı dönemden geldiği ya da Hristiyanlıkla bağlantılı
olduğu sanılmaktadır. Misi kiliselerindeki dini ayinlerde tüketilen şarap
bizzat Misi bağlarından elde ediliyor, hatta Bizans'a buradan şarap
gönderiliyordu.
Misi Koruma ve Yaşatma Projesi
Günümüzde Misi, yüzyıllara direnerek ayakta
kalan özgün mimari özelliklere sahip evleriyle ünlü bir yerleşimdir. Büyük bölümü
XVIII. yüzyıl ortalarında inşa edilen, hatta XVII. yüzyıla tarihlenen sivil
mimari örneği yapılar nedeniyle bölge kentsel sit alanı ilan edilmiştir.
Nilüfer Belediyesi de Misi Koruma ve Yaşatma Projesi ile bölgedeki yapıların
korunması ve bir kısmının da restore edilerek işlevsel hale getirilmesi için
çalışmalar yürütmektedir. 27 tescilli yapının bulunduğu Misi'de, aralarında
eski okul binasının da bulunduğu tarihi yapılar restore edilerek halkevi, müze,
bilim merkezi, kreş ve kitapevi gibi yeni işlevler kazandırılmaktadır. Misi
Camisi ile tarihi evlerin bulunduğu Alipaşa Caddesi, Nilüfer Caddesi, Sultan
Sokak, Maksem Sokak ve Bardakçı Sokak'ta yürütülen cephe sağlıklaştırma
çalışmaları da Tarihi Kentler Birliği'nin 'özendirme ödülü'ne değer bulunmuştur.
Maksem Sokak'taki 25 numaralı tescilli
yapıya bitişik, geç Osmanlı mimari üslubuna sahip mermer bitkisel motifli çeşme
de korunan orijinal parçaları kullanılarak restore edilmiş ve hizmete
sunulmuştur.
4. Işık Tanrısı Apollon'un kenti: Gölyazı
(Apollania-Apollonia ad Ryndacum-Apolyont-Abulyond)
Antik çağda, Anadolu'da Bithynia ile Mysia
arasında sınır kabul edilen Ryndakos Çayı'nın (Orhaneli Çayı) oluşturduğu göl
üzerinde bir kent vardı: Apollonia ad Ryndacum.
Kente Apollonia adının, Kraliçe Apollonis onuruna,
Bergama Kralı II. Attalos tarafından verildiği söylenmekteyse de bu ad, Luwi
dilindeki Apa (su), ull (çalılık) ve wana (tanrı) sözcüklerinin birleşmesinden
gelmektedir. Aslında Apollonia, Apollon tapınaklarının bulunduğu yerlere
verilen ortak bir ad ve antik çağda Anadolu'da Apollonia adlı dokuz kent olduğu
biliniyor. Gölyazı, Ryndakos Çayı kıyısında kurulduğu için 'ad Ryndacum'
tamlamasıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Antik çağdaki Apollonia ad Ryndacum
adı, süreç içinde Apolyont ve Türkçe'de Abulyond'a dönüşmüştür.
Nilüfer'in en eski ve yoğun tarihsel
kalıntılarla dolu yerleşim yerlerinden biri olan Apollonia ad Ryndacum'un İÖ
IV. yüzyılda kurulduğu belirtilmekte, İÖ I. yüzyıldan itibaren de yazılı
kaynaklarda adından söz edilmektedir. İÖ. I. yüzyıla tarihlenen Apollonia ad
Rhyndacum sikkeleri de bölge tarihine ilişkin veriler sunmaktadır.
Apollonia ad Ryndacum, Roma döneminde bir
süre Adramittion'a (Edremit) bağlı 11 kentten biri olarak görülürken, bir süre
de Kyzikos'a (Edincik) bağlı olduğu bilinmektedir. İS. 117-138 yıllarında
saltanat süren İmparator Hadrianus, Bithynia gezisi sırasında kente uğramış ve
bu gezi anısına kenti çevreleyen kale bedeninin kapısına bir yazıtaşı
konulmuştur. Roma döneminde de kent adına para basılmıştır.
Bizans döneminde başlangıçta Bithynia
Piskoposluğu'na bağlı kalan kent, daha sonra Nicomedia (İzmit) ve kısa bir süre
de Kios (Gemlik) Piskoposluğu'na bağlanmıştır. Bu dönemde kent Theotokia olarak
da anılmaktadır.
Osmanlılar 1302'de Bafeum Savaşı'nı
kazanınca Lopadion'a (Uluabat) sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez
Apollonia ad Ryndacum önlerine gelmişler; kaçak tekfurun teslim edilmesi
konusunda anlaşmaya varılması üzerine geri çekilmişler, sadece gölde bulunan
Alyos Adası'nı ele geçirmekle yetinmişlerdir. Osman Gazi'nin silah
arkadaşlarından Aygutalp'in oğlu, Osmanoğullarının ilk ünlü denizcisi Kara
(Emir) Ali tarafından fethedilen adanın ele geçirilmesiyle Apollonia ad
Ryndacum'un, göl ayağındaki Lopadion'la ve de dolayısıyla Bizans ile doğrudan
bağlantısı kesilmiş oluyordu.
Osmanlı döneminde Hristiyan nüfusun
ağırlıkta olduğu, ancak Hristiyan ve Müslüman Osmanlı yurttaşlarının bir arada
yaşadıkları Apollonia ad Ryndacum'un adı, halk arasındaki söylemle Apolyont'a
dönüşmüştür.
XV. yüzyıl kayıtlarına göre bölgede 139
hane yaşamaktaydı. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'ne
göre 514 hanenin bulunduğu Apolyont, ana yoldan içeride kalması nedeniyle
Kurtuluş Savaşı sırasında nisbeten az zarar görmüştür. Kurtuluş Savaşı sonrası
Yunanların çekilişi sırasında köydeki Hristiyanların çoğu Yunanistan'a göç
etmişlerdir. Mübadele Anlaşması'ndan sonra da karşılıklı bir değişim
yaşanmıştır.
Apolyont adının Cumhuriyet sonrası Gölyazı
olarak değiştirildiği bölgede 1994 yılında kurulan belediye 2009 yılında
kapatılmış, beldenin Merkez ve Bayır mahalleleri Nilüfer Belediyesi'ne
bağlanmıştır.
Apollonia Antik Kenti
Yüzyıllardır kesintisiz iskan gören
Gölyazı, ev sahipliği yaptığı farklı uygarlıkların kültürlerinden damıtılan
geleneği, hem mekansal hem de ekonomik ve sosyal yaşamda hala taşıyan bir yöre
olarak, günümüzde çok az yerleşmenin sahip olduğu bir niteliğe sahiptir.
Apollonia antik kenti, bugünün Gölyazısı,
Apolyont (Uluabat) Gölü'ne doğal bir iskele gibi uzanan bir yarımada ve ona bir
köprü ile bağlanan ada üzerinde kurulmuştur. Antik kent kalıntıları yoğun
olarak ada üzerinde bulunmakta, yarımadada da yer yer kalıntılara
rastlanmaktadır.
Apollonia antik kentinin kalıntıları,
bugünkü Bursa-İzmir karayolundan ayrıldıktan 3,7 kilometre sonra başlamakta, antik
yolların izleri, halk arasında 'Deliktaş' adıyla anılan kalıntının bulunduğu
yerde yüzeyde görülmektedir. Zeytinlikler içindeki 'Deliktaş'ın bir yapı veya
su kemeri olduğu düşünülmektedir. Antik yollarla başlayan 'Nekropol' göl
kıyısına değin uzanmakta, bu alanda doğal kayalardan kesilerek yapılmış lahit
tekne ve kapakları yaygın olarak bulunmaktadır.
Halk arasında 'Taş Kapı' denilen 'Dış
Kale', kentin üzerinde kurulmuş olduğu yarımadanın en dar yerini denetim
altında bulundurmak amacıyla yapılmıştır. Su düzeyi yükseldiğinde yarımadanın
bu bölümü de suyla dolar ve bir adaya dönüşür. İzlerden, bu kalenin 100 metre
uzunluğunda ve 8,5 metre kalınlığında olduğu anlaşılmaktadır. Doğu-batı
uzantısındaki surun batı kısmında kenarı 8,5 metre olan kare prizma biçiminde
bir burç yükselmektedir. Burcun yapımında daha önce kentte var olduğu anlaşılan
açıkhava tiyatrosunun taşları kullanılmıştır. Günümüzde yarımadaya köprü ile
bağlanan adanın çevresi de yaklaşık 4,5 kilometre uzunluğundaki kale duvarları
ve burçlarla çevrilmiştir. Bu kalıntıların önemli bir kısmı sonradan yeni
yapılanmalara temel görevini üstlenmiştir.
Adanın kuzeydoğusunda bulunan burç sağlam
olarak günümüze ulaşmıştır. Burcu meydana getiren taşların tümü Roma devrine
tarihlenmektedir. Batı cephesinde üst sıralarda yan yana dizilmiş, 6 adet
Yunanca yazıtlı parçalardan oluşan mermer mimari dizi dikkat çekicidir. Bu
parçaların üst kısmında onbeş 'kesik öküz başı' birbirine girlantlarla
bağlanmaktadır. Girlantların üst kısmında beş, bazen dört taç yapraklı
rozetler, rüzgar gülü ve kalkan motifleri işlenmiştir. Kitabenin burcun kuzey
cephesinde de iki parça halinde devam ettiği bilinmektedir. Bu Cyzikos gezisi
sırasında Apollonia'ya da uğrayan Roma İmparatoru Hadrian'ın (117-138) onuruna
kent kapısı üzerinde yazıldığı, ancak daha sonra oradan alınarak bu burçta
ikinci kez kullanıldığı anlaşılmaktadır. Halk arasında 'Simitçi Kale' olarak
bilinen kalıntı ise kuzey-güney uzantısında dikdörtgen bir plan üzerine
kurulmuştur. Kuzeydeki yüksek kemeri ayaktadır. Duvarlarının önemli bir bölümü
eski görkemli günlerini yaşatmak istercesine ayakta kalmaya çalışmaktadır.
'Antik Tiyatro' bugün yöre halkınca 'Gavur
Mezarlığı' adıyla anılan sırta yaslanmış olup 45x50 metre boyutlarındadır.
Tiyatronun cavea ve orkestra yerleri belirgindir. Çapı 75 metre olan caveasının
yaklaşık 4 bin kişi kapasiteli olduğu sanılmaktadır. Mimari parçaları sökülerek
surların yapımında kullanılmıştır.
Apollonia, Bursa ve çevresinde en fazla
kilise bulunan bölgelerden biridir. Kiliselerden bazıları günümüze değin
ulaşırken, bazılarının da temel kalıntılar kalmıştır. Ana yerleşim yerinin
güneydoğusundaki sahile yakın kısımda uzunluğu 16,40 metre, eni 9,20 metre olan
bir kilise temeli bulunmaktadır. Duvar kalınlığı 1,10 metre olup, iç kısmı sıvalı
ve dikey 0,035 metre, yatay 0,015 metre beyaz bantlarla bölündüğü kalan
izlerden bellidir.
Hagios (Aziz) Panteleiman Kilisesi
Yarımada girişinde bulunan kilise XIX.
yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Dikdörtgen planlı yapının duvarları
tuğla ve moloz taşları ile almaşık teknikle örülmüştür. Dış cephedeki duvar
payeleri ile pencere çerçeveleri ve saçak altı silmesinde kesme taş
kullanılmıştır. Özgün ahşap yapının bir kısmı günümüze değin gelmiştir. Çatının
ahşap dışında demir bağlantılarla da korunduğu gözlenmiştir. Dört duvarı son
derece sağlam olan kilisenin içinde, bazı ilginç kabartmaları olan sütun
başlıkları da vardır. Bursa'da sağlam kalmış ender kiliselerden biri olan
Hagios Panteleiman Kilisesi, Yunan klasik mimarisinin önemli örneklerinden biridir.
Nilüfer Belediyesi'nce restorasyon çalışmalarına Nisan 2009'da başlanan yapının
kültürevi olarak hizmet vermesi planlanmaktadır.
Adalar
Uluabat Gölü'nde Apollonia antik kentinin
Gölyazı üzerinde kurulu bulunduğu ada dışında Alios (Alyos-Halilbey) ve
Manastır (Nailbey) adalarında da tarihi kalıntılar bulunmaktadır.
Alios (Alyos-Halilbey) Adası
Osmanlıların 1302'de ele geçirdikleri ada,
sonradan 'Kız Adası', 'Keşiş Adası', 'Halilbey Adası' ve adlarıyla da
anılmaktadır. Genellikle Galios/Galyos Adası (İmralı) ile karıştırılan ve
Uluabat Gölü'ndeki en büyük ada olan Alios'ta Bizans döneminden kalma örenler
bulunmaktadır.
Apollon Tapınağı
Kız Ada üzerinde, kente adını veren Apollon
Tapınağı'nın bulunduğu 1800'lü yıllarda burayı ziyaret eden Lé Bas'nın notlarından
ve çizimlerinden bilinmektedir. Ada ve çevresinde yapılan araştırmalar
sonucunda coğrafi şeklini koruyacak şekilde burayı çevreleyen 70x50 m.
boyutlarında Hellenistik temenos duvarı ve batı taraftaki yarım daire şeklinde
basamaklı giriş tespit edilmiştir. Duvarın özgün yüksekliği yaklaşık 1,5
metredir. Görüntü itibariyle ada tamamen Tanrı Apollon'un kutsal alanıdır ve
burada bir tapınağı bulunmaktadır. Duvarın doğu tarafında sandal bağlama
blokları tespit edilmiştir. Ayrıca tapınağa ait olduğu düşünülen sütun
tamburları ve altlıklar da temenos duvarı dışında göl suları içinde yer
almaktadır. Kız Adası'nda bulunan tapınak kalıntısının mermerden görkemli
duvarları zaman zaman göl suları altında kalmasına karşın hayli dikkat
çekicidir. Dr. Bedri Yalman'a göre, 198-217 yılları arasında saltanat süren
Roma İmparatoru Caracalla döneminde bastırılan bir para üzerinde yer alan
Apollon Tapınağı budur. Para üzerindeki kabartma figürden anlaşıldığı kadarıyla
tapınağın ön yüzü dört sütunlu ve üçgen alınlıklıydı. Tapınağın taşlarının
Haydarpaşa Limanı'nın yapımında kullanıldığı öne sürülmektedir.
Manastır Adası (Nailbey Adası): Türk
Robinsonun Adası
Uluabat Gölü'nde Alios Adası'ndan sonraki
ikinci büyük ada, Gölyazı'nın batısında ve Karacabey'e bağlı Eskikaraağaç
Köyü'nün güneydoğusundaki Manastır Adası'dır. Gölyazılıların 'Mutlu Ada' diye
de andığı ada, 1940'lı yıllarda Türk Robinsonu olarak bilinen Ziya Nail
Dölen'in burada yaşamaya başlamasından sonra Nailbey Adası adıyla anılmaya
başlanmıştır.
Yaşamıyla ilgili bilgiler çoğunlukla
söylentilere dayalı olan Ziya Nail Dölen, Bulgaristan Eskicuma doğumludur.
Aktarımlara göre, Balkan savaşları sırasında dağa çıkarak Bulgarlara karşı
savaşmış, Osmanlı'nın çekilişi kesinleşince Paris'e kaçarak burada tarım
üzerine yüksek öğrenim görmüştür. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'ye
gelerek Bursa'ya yerleşen Dölen bilinmeyen nedenlerle toplumdan kopmuş, 1940'ta
Uluabat Gölü'ndeki adayı 2 bin 300 liraya satın alarak burada yaşamaya
başlamıştır. Köylüler ve balıkçılarla dostluk kuran Dölen, adada bulunan Bizans
dönemi kalıntılarını ve çevreyi korumasıyla tanınmıştır.
20 Şubat 1950'de yaşamını yitirince Gölyazı
Mezarlığı'na defnedilen Nail Bey'in mezar taşında şöyle yazıyor: Cumai Balalı
Hacı Mehmet Bey'in torunu ve Ziya Bey'in oğlu, Mutlu Ada sakini, 1886/20 Şubat
1950.
Hagios (Aziz) Constantinos (Helena)
Kilisesi
Manastır Adası'nda Bizans döneminden kalma
Hagios Constantinos (Helena) Kilisesi'nin kalıntıları bulunmaktadır. Bölgenin
en eski dinsel yapılarından biri olan kilisenin yapımı IX.-X. yüzyıllara
tarihlenmektedir. XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında büyük
bir onarım geçirmiş, önemli ölçüde yenilenmiştir. Kapalı Yunan haçı tipinde
yapılmış olan kilisenin duvarları beş sıra tuğla ve kaba işlenmiş taşlarla örülmüştür.
Kubbesi tamamen yıkılmış durumdadır. 16. yüzyılda adayı ziyaret eden S.
Gerlach, kilisenin Aziz Constantinos'a ithaf edildiğini ve burada altı yedi
keşişin yaşadığını anlatır.
Theotokia Kilisesi
Uluabat Gölü'nde Gölyazı, Halilbey ve
Nailbey Adaları dışında Kerevit Adası, Kızadası, Terzioğlu Adası ve Arifmolla
Adası adlarıyla anılan küçük adalar da bulunmaktadır. Bu adalarda da Bizans
döneminden kalma yapı örenlerine rastlanmaktadır. Bunlardan biri de
Hristiyanlık Çağı yapılarından olan 'Theotokhia'dır. Bilge Umar, bu kilisenin
adının Hellence'de 'Theotokos'tan geldiğini ve bunun 'tanrı doğuram/Meryem
yurdu' anlamında olduğunu belirtmektedir.
Gölyazı Yel Değirmeni
Gölyazı Bayır Mahallesi'ndeki okulun
bahçesinde yer alan yel değirmeninin kapısı güneye bakar vaziyettedir, bugün
kullanılmamaktadır.
Gölyazı Sübyan Mektebi
Gölyazı'da caminin hemen yanındaki sübyan
mektebi 4-5 katlıydı. Mektebin üst katları yıkılmış, günümüze ulaşan giriş
katının kuzeybatı bölümü de ciddi biçimde hasarlıdır.
Gölyazı'da Sivil Mimari
Gölyazı yerleşmesindeki geleneksel
konutlarda en yaygın plan tipleri, ters L sofa, yan sofa, orta sofa ve nadiren
yan T sofa plan tipidir. Merkez Mahallesi'ni oluşturan adanın kuzeydoğusundaki
yapılar avlulu iken, güneydoğusundaki yapılar bahçelidir. Güneydoğudaki evlerin
bahçeli olması antik çağlarda ve Osmanlı döneminde adanın bu yarısının iskan
edilmemiş olduğu ve tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı savını
güçlendirmektedir. Özellikle ipekböcekçiliğinin temel ekonomik birikim kaynağı
olduğu dönemlerde, mekansal yapı genellikle 4-5 katlı yapılardan oluşmaktaydı.
İpekböcekçiliğinin terk edilmesi nedeniyle gereksinim duyulmayan üst katlar
zamanla kullanım dışı kalmış böylelikle dikey kullanım da azalmış ve kat
yüksekliklerinde önemli ölçüde düşüş yaşanmıştır.
Kültür ve Sanat Kenti Nilüfer
Gelecek vizyonunu 'kültür, sanat, spor,
eğitim ve bilim kenti' olarak şekillendiren Nilüfer Belediyesi, kültür sanat
etkinliklerini kurumsallaştırma çabalarını sürdürmektedir. Bu çaba sonucunda,
adı kültür ve sanatla anılan Nilüfer'de sosyal yaşam giderek hareketlenirken,
Bursa'nın yeni yüzü de adım adım oluşmaktadır.
Ağlayan Çınar
Yarımadayı Gölyazı Adası'na bağlayan
köprünün başındaki tarihi çınar Bursa'nın en yaşlı çınarlarından biridir. 2010
yılı itibariyle 735 yaşında olan çınar uluslararası anıt ağaç işareti
taşımaktadır. 400 metrelik gölgesi bulunan çınar, gövdesinde özsuyu aktığı için
'Ağlayan Çınar' adını almıştır. Çevresinde bir balık lokantası ve bir çay
bahçesi yer alır. Karayolları tarafından anıt ağaç işareti ve 'Ağlayan Çınar'
tabelasının yerleştirilmesi Biyolog Mehmet Okatan'ın uğraşıları sonucu
gerçekleşmiştir. Çınarın önündeki tabelada Mehmet Okatan'ın şu şiir yer
almaktadır:
"Tarihin verdiği yorgunlukla, yan
yatmış ulu bir çınar.
Lakin yaşamaktan umudunu kesmemiş, uzanmış öylesine
Bağrı yanık, yaprakları hüzün, içi kan ağlarcasına
Savaşlara, acılara, kara sevdalara, tercüman olurcasına
Ardında, sevgi bahçesi açamayan gonca bir gül
Önünde, oluk oluk gözyaşlarının eseri, koca bir göl."
5. Bursa'dan Önce Var Olan kent: Tahtalı
Bursa'nın kurulmasından önce bölgedeki en
eski ve en önemli yerleşmenin Tahtalı ve çevresinde bulunduğu düşünülmekte,
bölgedeki kale ve kilise kalıntıları da bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bunlardan
biri günümüzde özel mülkiyete geçmiş bulunan kale örenidir. Köy çevresinden çok
sayıda Roma ve Bizans devri eserleri çıkmaktadır. Osmanlı döneminde Rum nüfusun
çoğunlukta olduğu yerleşmelerden biri olan Tahtalı, Çelebi Mehmet'in vakıf
köyleri arasındadır. Kurtuluş Savaşı'nda saldırıya uğramış, yangın geçirmiştir.
1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 156 hane
bulunduğu kayıtlıdır.
Tahtalı Köyü'nün Tarihi ve Kültürel
Varlıkları
İÖ 2. yüzyıldan günümüze kadar kesintisiz
yerleşimin olduğu Tahtalı Köyü yerleşik alanı, kısmen antik kentin suru
içindedir. Bizans döneminden kalma surların bir bölümü de ayaktadır. Köyün
içinde surların bir kapısı da korunmaktadır. Kale kalıntıları ve surların
uzunluğu, antik kentin hayli geniş bir alanda kurulduğunu göstermektedir.
Uludağ'ın yamaçlarına kurulmuş bir yerleşim yeri olan Tahtalı ve çevre
köylerdeki yaygın söylentiye göre, kale bedenindeki kemerli bir açıklıktan
girilen toprakla dolmuş durumdaki tünel, kuzeydeki Kite (Ürünlü) Kalesi'ne
değin uzanmaktadır.
Tahtalı Köyü'ndeki en yüksek zirve
durumunda olan Filetepe üzerinde, gözetleme kulesi yapı kalıntıları ile
yerleşiminin doğu ve batı kısımlarında nekropol alanları bulunmaktadır. Bizans
döneminden kalan Bursa'daki en eski kiliselerden biri olduğu sanılan Hagios Theodoros
Kilisesi'nin kalıntıları da Tahtalı Köyü'ndedir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Rumların şehit
ettiği Tahtalı Köyü sakinlerinin yattığı mezarlık ve mezar taşları Türkiye'nin
belki de en ilginç şehitliğidir. Şehitler için dikilmiş mezar taşlarına, o
kişinin öldürüldüğü silahın resminin kazıldığı görülmektedir.
6. Görükle'de Kayıp Kent Caesareia
Germanica'nın İzleri
Belde belediyelerinin kapatılmasından sonra
Nilüfer'in mahallelerinden biri haline gelen Görükle de bölgedeki en eski
yerleşim yerlerinden biridir. Bizans kaynaklarında, bölgenin 1304'e doğru
Türklerin saldırılarıyla karşılaştığı ve 1305'te Lopadion'da (Uluabat) bulunan
Bizanslı komutan Makrenos'tan yardım isteminde bulunduklarına ilişkin bilgiler
yer almaktadır. Osmanlı öncesinde Kite'ye bağlı olduğu sanılan Görükle, 16.
yüzyıl Osmanlı kayıtlarında da Kite Kazası'na bağlı 'Görüklü' Köyü olarak
geçmektedir. Köyde o dönemde 49 hane ve 40 mücerred nüfus vardı. 1907 (Hicri
1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre köyde 219 hane bulunmaktaydı.
Osmanlı döneminde Müslüman ve Hristiyan
nüfusun bir arada yaşadığı Görükle, ipekböceği üretimiyle ünlü bir merkezdir.
1920'den önce her yılın 2 Mayıs günü büyük çınarın bulunduğu yerde Hagios
Athanasios adına bahar şenliği düzenlenir, güreş karşılaşmaları ve çeşitli
yarışmalar yapılırdı. Bir dönemde Görükle ayazmasının çamurundan, tedavi
amacıyla yararlanılmaktaydı.
Kurtuluş Savaşı sonrasında Rum nüfus göç
ederek Yunanistan'da Kavala yakınlarında 'Nea Kouboukleis' (Yeni Görükle)
adıyla bir yerleşim kurdular. Onların yerine Lozan'dan sonra Kavala ve Selanik
çevresinden gelen Türkler beldeye yerleştirildi. Ayrıca 1989'da Bulgaristan
göçe zorlanan soydaşlar için de konutlar yapıldı. Cumhuriyet sonrası önemli bir
gelişim gösteren belde, Uludağ Üniversitesi Yerleşkesi'nin yakınında
kurulmasıyla daha da önem kazanmış, ticaret ve kültür etkinlikleri
yaygınlaşmıştır.
1957'de belediye örgütünün kurulduğu
Görükle, belde belediyelerinin kapatılmasından sonra 2009 yılında 7
mahallesiyle Nilüfer'e bağlanmıştır. Bu mahalleler şunlardır: Büyükbalıklı,
Dumlupınar, Gökçeköy, İrfaniye, Kurtuluş, Sakarya, Zafer.
Görükle'nin Tarihi Mirası
Görükle'deki tarihi Kilise Çeşmesi 2008
yılında restore edilerek kullanıma sunulmuştur. Tescilli 2 sivil mimarlık
örneği yapının bulunduğu yörede, bir de sarnıç yer almaktadır. Anıt ağaçların
bulunduğu Kocameşe ve Motormeşe parklarıyla Cumhuriyet Meydanı'ndaki kuyuların
da Rumlar tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Büyükbalıklı'daki Rumlardan
kalma Aya Yorgi Ayazması da Görükle'nin tescilli kültürel değerlerinden
biridir.
Görükle Yerleşkesi'nde bir anıt mezar
Son yıllarda Uludağ Üniversitesi Görükle
Yerleşkesi'nde yaşanan bir gelişme hem Bursa hem Nilüfer tarihi açısından yeni
bir ufuk açmıştır.
Yerleşkede yapılan bir kazı sırasında antik
bir mezar, mezar içinde bir sikke ve çömlek parçaları bulunmuştur. Antik
mezardan çıkarılan iki farklı kişiye ait iskelet parçalarının antropolojik
incelemesi ABD'de yapılmış, kemiklerden birinin 1,68 cm. boyunda ve 38-40
yaşlarında bir erkeğe ait olduğu belirlenmiştir. Mezarda bulunan sikkenin ise
bronz bir obul (kuruş) olduğu anlaşılmıştır. Sikkenin Bithynia krallarından II.
Prussisas'ya ait olduğu ve yaklaşık olarak İÖ. 180-140 yılları arasında
basıldığı belirlenmiştir. Bu çerçevede antik mezar İÖ 2. yüzyıla
tarihlenmiştir. Mezarın Bursa ve çevresinde tarihi bilinen ilk antik mezar
olduğu, bölgede başka mezarların da bulunduğu belirtilmektedir.
Mezar ve çevresinde yapılan yüzey
araştırmaları, arkeologları Bursa bölgesinde var olduğu bilinen, ancak yüzyıllardır
izine rastlanamayan kayıp antik kent Caesareia Germanica'ya değin götürmüştür.
7. Ürünlü'de Kite izleri
Nilüfer'deki en eski yerleşim
merkezlerinden biri de Bitinya Krallığı (İÖ 3 yüzyıl) sürecinden başlayıp Roma
ve Bizans dönemlerini de içeren bir tarihsel geçmişe sahip olan Kite'dir
(Kitai-Kete-Ürünlü).
Kite, Osmanlılardan önce Bizans'a bağlı
yörenin en önemli tekfurluklarından biriydi. Bizans'ın son dönemlerinde,
özellikle de Osmanlıların batıya doğru ilerleyişleri sırasında önem kazanmış ve
bereketli topraklarıyla ünlenmişti. Kite, 27 Temmuz 1301'de Osmanlıların
Muzalon komutasındaki merkez ordusunu Bafeus'ta yenilgiye uğratmasından sonra
(Bafeum Savaşı), 1302'de Prusa (Bursa), Atranos (Orhaneli), Kestel ve Kitai
tekfurluklarının birleştirilmiş orduları arasında yapılan Dimboz Savaşı'nın
ardından fethedilmiştir.
Osman Bey'in savaşta kesin üstünlük
sağlaması üzerine Kite Tekfuru kaçarak Lopadion (Uluabat) Tekfuru'na sığınmış,
ancak Osmanlı ordusunun kendisini ısrarla izleyerek kale kapılarına dayanması
üzerine kaçak Tekfur Osman Bey'e teslim edilmiştir. Tekfur, savaşta şehit düşen
Aydoğdu Bey'e karşılık olarak katledilmiş ve Kite Kalesi de teslim alınmıştır.
1302-1303 yıllarından itibaren Türkmen
yerleşmesinin başladığı Kite, Osmanlı döneminde uzun süre bölgedeki önemini
sürdürmüş, kadılık (kaza-ilçe) olarak işlev üstlenmiştir. XVI. yüzyıl
kayıtlarına göre, Kite Ovası'yla birlikte kuzeybatıda Nilüfer Vadisi ve
arkasındaki Yörük yerleşim alanları ve Tirilye-Mudanya kıyı bölgesi Kite
Kadısı'nın yetki alanındaydı. Kaza sınırları içinde bir kasaba (Mudanya), 13
mahalle, 91 köy, 5 çiftlik, 3 Yörük cemaati ve 14 mezra kaydedilmişti. Vergiye
dahil bin 235 hane ve 995 bekar nüfus bulunuyordu. Vergiden muaf nüfus bin 615
kişiydi. Kanuni Sultan Süleyman tahrirlerine göre Kite, Bursa ve Mihalıç'tan
(Karacabey) sonra 3 bin 345 vergi yükümlüsü erkek kişiyle en kalabalık üçüncü
kaza konumundadır.
Kite, XIX. yüzyıl Osmanlı kayıtlarındaBursa
Sancağına bağlı 'Kete' kaza (ilçe) merkezi adıyla geçmektedir. 1907 (Hicri 1325)
tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre ise 57 hane kayıtlı
bulunmaktadır.
Cumhuriyet döneminde Ürünlü adını alan
Kite, 1987'ye değin Görükle bucağına bağlı bir köydü. 1987'de Nilüfer'in
kurulmasıyla mahalle statüsü kazanmıştır. Ürünlü Mahallesi'nde her yıl Kent
Gönüllüleri Gençlik Kampı'nın kurulduğu bölgedeki Arboretum alanını 1. derece
doğal sit ilan ederek koruma altına alan BKTVKK, 30 Haziran 1993 tarihli
kararıyla da Kite Kalesi kalıntılarının bulunduğu bölgeyi 2. derece arkeolojik
sit alanı ilan etmiş ve eski köy hamamını da tescillemiştir.
Kite Kalesi
Ürünlü Mahallesi'nin güneydoğusunda yer
alan Kite Kalesi, düz bir ovada kurulmuş olması nedeniyle belki de tarihte bir
başka örneği olmayan bir yapıdır. Kite Kalesi'nden günümüze ulaşan sur kalıntıları,
kalenin bir hayli görkemli olduğunu göstermektedir. Bugün çeşitli
yüksekliklerde korunabilmiş üç parça duvar kalıntısı ve dörtgen planlı köşe
burçlarının temel izleri belirlenebilmektedir. Dikdörtgen bir yapı olan kalenin
istinat duvarları veya burçlarının bulunmaması da çok ilginçtir.
Kite Hamamı
Geç Osmanlı Dönemi'ne tarihlenen hamam, iki
kubbe ile asıl yıkanma bölümleri kapatılmış, külhanı doğu bölümde yer alan
tipik bir köy hamamıdır. Oldukça kalın beden duvarlarından silmeli üçgen
pandantiflerle kubbelere geçilmektedir. Yapı malzemesi yakındaki kaleden alınan
devşirme malzemedir. Soyunma kısmı ahşap baraka şeklinde bir yapıdır. Hamam
bugün kullanılmamaktadır.
8. Bursa'nın Ayasofyası: Özlüce Kültürevi
Nilüfer'in eski yerleşim yerlerinden biri
de Bursa'ya 11 kilometre uzaklıkta bulunan Özlüce Mahallesi'dir. 'İnesi' ve
'Eğnesil' adlarıyla da anılan Özlüce, Osmanlı döneminde Müslüman ve Hristiyan
kökenlilerin birlikte yaşadıkları bir köydü. Özlüce, Kurtuluş Savaşı sonrasında
Mübadele Anlaşması ile Yunanistan'dan gelen göçmenlerin yerleştirildiği bir
yöre oldu. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre
köye 88 hane kayıtlıdır.
Bölgedeki en önemli tarihi yapı, XIX.
yüzyıla tarihlenen ve geçmişte hem kilise hem cami olarak kullanıldığı için
Bursa'nın Ayasofyası olarak nitelendirilen Özlüce Kilisesi'dir. Kilisenin
tarihi ve hangi azize adandığı bilinmemektedir. Doğuya yönelmiş, üç nefli
bazilikal planlıdır. Batıda kemerlerle dışa açılan bir nartkes yer alır. İçten
beşik tonoz, dıştan çift eğimli kırma çatı örtülüdür. Duvarlar taş tuğla
almaşık örgü, tonoz örtü ise bağdadi teknik ile yapılmıştır. Köşelerdeki ahşap
merdivenlerden galeri katına çıkılmaktadır. Batıda, kuzey ve güneyde uzanan
galerilerin döşemeleri ahşaptır. Sıva ve boyaların altında izleri seçilebilen
parapet levhaları ile naosa açılır. Duvar ile örtünün birleşme noktasında
yapıyı içten ve dıştan profilli bir silme çevreler. Kilise yapısı, stilistik
özellikleri, malzeme ve yapım tekniği bakımından değerlendirildiğinde 19.
yüzyıla tarihlendirilmektedir.
Rum Ortodoks Kilisesi iken, mübadeleden
sonra camiye dönüştürülen, ancak 1992'de yeni caminin yapılmasından sonra
kullanılmayan yapı, Nilüfer Belediyesi'nce restore edilerek kültürevine
dönüştürülmüştür.
9. Kayı Boyu Mensuplarının Köyü: Kayapa
Orhan Gazi'nin Bursa'yı fethi öncesinde
Söğüt, Orhaneli ve Keles bölgelerinden gelen Kayı boyu mensuplarının
yerleştirilmesiyle kurulduğu öne sürülen Kayapa, Osmanlı döneminde uzun süre
Kite kazasına bağlı bir köydü. 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre Çelebi
Mehmet'in vakıf köyü olduğu anlaşılan Kayapa'nın adı, XV. yüzyıldan itibaren
resmi kaynaklarda geçmektedir. XVIII. yüzyıldan kalma bir caminin yer aldığı
Kayapa'da, 1761 yılına ait bir belgede Celvetiye Şeyhi Hüseyin Efendi'nin bir
tekkesinin bulunduğu belirtilmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar
Vilayeti Salnamesi'ne göre yörede 241 hane kayıtlıdır.
Bursa'nın işgali sırasında Yunan güçlerince
abluka altına alınan köyde can ve mal kaybı yaşanmıştır. Savaş sonrası yakıp
yıkarak geri çekilen işgal güçleri, köylülerin direneceğini anlayınca Kayapa'ya
girmeden kaçmaya devam etmiştir. 1946 yılında büyük bir sel felaketi yaşayan
Kayapa, Cumhuriyet sonrasında Bursa'nın gelişimine paralel olarak büyürken,
1970 yılında elektrikle, 1977'de de şebeke suyu ile tanışmıştır.
Bursa'nın batısında, kente 16 kilometre
uzaklıktaki Kayapa'da belediye örgütü 1972'de kurulmuştur. Kayapa, beldelerin
kapatıldığı 2009 yılından itibaren Çamlık, İstiklal ve Zafer mahalleleriyle
Nilüfer Belediyesi'ne bağlanmıştır.
Kayapa'da Kültürel ve Doğal Varlıklar
Kayapa çevresinde eski bir uygarlığın
izleri bulunmaktadır. Tahtalı Köyü ile Kayapa'ya sınır teşkil eden
Değirmendere'nin doğu ve batı tarafında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait
yerleşim alanları ile Tahtalı Köyü sınırları içindeki Erintaşı Tepesi'nin
(Filetepe), Değirmendere'ye uzanan kısmında kale ve gözetleme kulesi
niteliğinde yapı kalıntıları bulunmaktadır.
Kayapa Göleti'nin bulunduğu yerdeki kale
kalıntısı, varlığını günümüze değin sürdürmüştür. Bölgede Kayapa'dan Kite
Kalesi'ne ulaşan su kanalları olduğu söylenmektedir.
Kayapa'da, 1984 yılında yeniden inşa edilen
caminin kuzey cephesindeki giriş kapısının üzerinde iki yazıt bulunmaktadır.
Bunlardan birinde Hicri 1173 (1759-1760) tarihi ve Hacı Mehmet Ağa adı,
ötekinde Hicri 1221 (1806-1807) tarihi ve Hacı Mustafa Ağa adı yazılmıştır. İlk
yazıttaki Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış olabileceği belirtilen
caminin, sadece minaresi özgün kalarak günümüze ulaşmıştır. Minare kaidesinin
üç cephesinde de değişik boyutlu üç yazıt vardır. Bunlardan biri Hicri 1171
(1757-1758), öteki Hicri 1173 (1759-1760) ve sonuncusu Hicri 1175 (1761-1762)
tarihlidir.
Kayapa Camisi'nin kuzeybatısında bulunan
eski çeşmenin yazıtından 1654-1655 ( Hicri 1065) yıllarında İstanbullu Hacı
Osman Efendi tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
10. Orhan Gazi'nin Ağabeyi Alaaddin Bey'in
köyü
Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan
Alaaddinbey'in Osmanlı dönemindeki adı 'Fodra'dır, ancak 'Erikli/Erihli' adıyla
da anılmıştır. Orhan Gazi'nin ağabeyi Alaaddin Bey'in vakfı olan mahallenin
yeni adı da buradan gelmektedir. Aşıkpaşazade tarihine göre, Bursa'nın
fethinden sonra Alaaddin Bey, kardeşi Orhan Gazi'nin "İmdi sen bana paşa
ol" diyerek, yakınında görev vermesi önerisini kabul etmedi. "Kite
ovasında Fodra derler bir köy vardır. Anı bana ver" dedi. Orhan Gazi de
ağabeyinin isteğini kabul etti. Osmanlı döneminde, Kite kazasına bağlı ve Rum
kökenlilerin çoğunlukta olduğu bir yerleşim yeriydi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan
sonra Balkan göçmenlerinden küçük bir grup yerleştirildiği Alaaddinbey'de, 1907
(Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre 107 hane
bulunmaktaydı.
Tepecik Höyüğü
Aladdinbey Mahallesi'ndeki Tepecik Höyüğü,
bölge arkeolojisi hakkında önemli bilgiler verebilecek bulgulara sahiptir.
Höyüğün çapı yaklaşık 100 metre, yüksekliği 6 metredir. Höyük yüzeyinde keramik
parçaları bulunmaktadır Alaaddinbey Mahallesi'nde yaptıranı ve yapılış tarihi
bilinmeyen, bugün kullanılmayan bir de hamam bulunmaktadır.
11. Nilüfer'de Tarihi Bir Mahalle: Demirci
Orhan Gazi'nin kardeşi Alaaddin Bey'in
vakfiyelerinden biri olan Demirci Mahallesi, Osmanlı döneminde Rum kökenlilerin
çoğunlukta bulunduğu Kite kazasına bağlı bir köydü. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hudavendigar
Vilayeti Salnamesi'nde köyde 133 hane bulunduğu görülmektedir. Demirci
yakınlarında Roma ve Bizans döneminden 5 yerleşim alanı belirlenmiştir:
Castulus, Merillos, Trapeza, Cabucome ve Messon. Messon, günümüzde Misi
köyüdür.
Demirci Camisi
Tarihi Demirci Camisi, Nilüfer
Belediyesi'nce yürütülen titiz bir restorasyon sürecinin ardından yeniden
hayata dönmüştür. Çalışmalar sırasında, iç sıvaları temizlendiğinde duvarlarda
çeşitli resimler, süslemeler ve kalem işleri ortaya çıkmıştır. Yıllarca kullanılmayan
özgün yapı Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi'nin bir şubesi olarak bölgedeki
öğrencilerin hizmetine sunulmuştur.
Demirci Hamamı
Demirci'de XV. yüzyıla tarihlenen,
yaptıranı bilinmeyen bir hamam bulunmaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda
dikdörtgen planlı hamamın soyunmalık bölümü sonradan yapılmış ve düz
tavanlıdır. Kubbeleri sekizgen kasnaklar üzerine oturtulmuştur. Duvarlar içten
sıvalıdır. Saçaklarda ise testere dişi friz tuğla süslemeler vardır. Orijinal
kurnaları da çok eskidir.
Demirci Çeşmesi
Demirci Hamamı'nın önünde bulunan çeşme,
geniş mermer yalaklıdır. Kitabesi de bulunan tarihi çeşme tahrip olsa da henüz
ayaktadır. Bugün körelmiş olan çeşmenin ayna taşı üçgen biçimde tek parça
mermerdir. Ayna taşında 'Sahibü'l-hayrat. el-hac Mehmet Efendi sene 1250
(1834)' yazmaktadır.
Demirci'de Sivil Mimari
Demirci'de Dere Sokak üzerinde yer alan
yapı, sivil mimarlık örneği olarak tescil edilmiştir. İki katlı binanın çatısı
alaturka kiremit örgülü, ahşap dikme ve destek elemanları arası kerpiç ve kütük
tuğla dolgulu, kerpiç sıvalı, önde çıkmalı ve avlulu bir yapıdır.
12. Orhan Gazi'nin Komutanı Çalık Halil'in
Köyü: Çalı
Bursa'nın 20 kilometre batısındaki
Çalı'nın, Bursa'nın fethinden kısa süre sonra Orhan Gazi'nin akıncılarından
biri olduğu belirtilen Çalık Halil tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Sicil
kayıtlarına göre II. Murat vakfiyesi olan Çalı, XVIII. yüzyıl belgelerinde Kite
kazasına bağlı bir köydür. 1907 (Hicri 1325) Hüdavendigar Vilayeti
Salnamesi'nde 187 hanenin kayıtlı olduğu köy, Çalıkhalil Karyesi (köyü) olarak
anılırken, Cumhuriyet sonrası adı Çalı'ya dönüşmüştür.
Türkiye'nin ilk köy filmi sayılan, yönetmenliğini
Muhsin Ertuğrul, senaryo yazarlığını Nazım Hikmet Ran, müziklerini ise Cemal
Reşit Rey'in yaptığı ve Cahide Sonku'nun başrol oynadığı 'Aysel-Bataklı Damın
Kızı', Çalı'da çekilmiştir.
Belediye örgütünün 1968 yılında kurulduğu
Çalı, 2009'dan beri Nilüfer Belediyesi'nin mahallesidir.
Çalı Şehitliği: Er Şehit Fırla Dede Tepesi
Bursa'nın fethi sırasında Çalı
yakınlarındaki bir tepede şehit düştüğüne inanılan Er Fırla Dede'nin mezarının
bulunduğu alan günümüzde şehitlik olarak düzenlenmiştir. Şehitliğin proje
çalışmalarına dönemin Çalı Belediyesi'nce 18 Mart 2007 tarihinde başlanmış,
öncelikle Er Şehit Fırla Dede'nin mezarı yapılmış, ardından da mezarın yanına
ortasında 46 metre yüksekliğinde bir bayrak direği bulunan 8 köşeli bir yazıt
kaidesi dikilmiştir. 20 Mayıs 2007 tarihinde açılan şehitliğin çevresi
ağaçlandırılmış ve yürüyüş yolları yapılmıştır. Fırla Dede'nin Horasan
üzerinden Anadolu'ya gelerek Dağyenice Köyü'nü kuran kişi olduğu da
söylenmektedir.
Çalı Çeşmeleri ve Anıt Ağaçlar
Çalı'da sadece yalak bölümü günümüze ulaşan
iki tarihi çeşme vardır: Gözlüklü Çeşmesi ve Yörük Çeşmesi. Her iki çeşme de
tarihi bölümleri korunarak onarımdan geçirilmiş ve kullanıma sunulmuştur. Çalı
ve çevresinde anıtsal nitelikte bulunarak korunmak üzere envantere kaydedilen
çok sayıda çınar ve servi ile bir çitlembik ve bir de doğu mazısı vardır.
13. Nilüfer'de bir Osmanlı Köyü: Hasanağa
Bursa'nın batısındaki Hasanağa, adını
yöreye okul, tekke ve cami yaptıran Hüsameddin Hasan Ağa'dan almaktadır.
Hasan Ağa, Bursa'nın Kızılcıklı Köyü'nde
(bugünkü Hasanağa) ve Trakya'da mülk vakıfları olan bir Yeniçeri Ağası'dır.
Fetret Devri'nde Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi arasındaki taht mücadelesi
arasında kalan, sonradan Musa Çelebi'ye katılan Hasan Ağa, dönemin sonunda
Çelebi Mehmet'in hizmetine girmiştir. Kayıtlarda 'Kızılcuklu-Kızılcıklı' diye
anılan bölge Hasan Ağa'ya 'tımar' olarak verilmiş, Hasan Ağa 1425'te Kızılcıklı
Köyü'nü, bu köydeki evini ve Baliçiftliği denilen mezrayı, köyde yaptırdığı
cami ve zaviyeyi vakfetmiştir.
Osmanlı döneminde Kite kazasına bağlı olan
Hasanağa'da, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre
45 hane bulunmaktadır. İşgal sırasında Hasanağa büyük ölçüde yakılmış, Yunan
askerlerinin yanı sıra yerli Rum çeteleri de halka sıkıntı vermiş, can ve mal
kayıpları olmuştur. Şehit edilenler dışında hapsedilen ve esir edilerek
Yunanistan'a sürgüne gönderilenler de olmuştur.
Hasanağa'da 1972 yılında belediye örgütü
kurulmuş, belde belediyelerinin kapatılmasından sonra Nilüfer Belediyesi'ne
Hasanağa ve Kızılcıklı adıyla iki mahalle olarak bağlanmıştır.
Hacı Mustafa Ağa Camisi
Günümüzde tümüyle yenilenmiş olan Hacı
Mustafa Ağa Camisi'nin kuzey cephesinde bulunan 31x34 santimetrelik yazıtta,
Hacı Mustafa Ağa tarafından 1852-1853 (Hicri 1269) yıllarında yapıldığı
belirtilmektedir. Arap harfleriyle üç satırlık yazıt şöyledir: Sahibü'l-hayrat
ve'l-hasenat/ Mütevelli oğlu el-Hac/ Mustafa Ağa sene 1269.
14. Hanıyla Ünlü Eski Bir Köy: Çatalağıl
Eski adı Çatalhan olan Çatalağıl, Bursa'nın
batısında, merkeze 28 kilometre uzaklıkta bulunan bir köydür. Köyün çok eski
bir yerleşim yeri olduğu ve adının Konstanitzi veya Ainatos olduğu
sanılmaktadır.
Uluabat Gölü'nün kuzeyinde yer alan
Çatalağıl, Osmanlı döneminde Mihalıç'a (Karacabey) bağlı, Rumların çoğunlukta
olduğu bir köydü. 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre köy, büyük bir
yerleşim yeriydi ve burada saraya ait koyunlara bakılmaktaydı.
1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar
Vilayeti Salnamesi'ne göre köyde 52 hane bulunmaktaydı.
Çatalağıl Hanı
Çatalağıl Köyü'nde bulunan eski han,
güney-kuzey doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Bugün yıkılmış olup yerine
tavuk çiftliği yapılmıştır.
Hagios (Aziz) Ioannes Theologos (Çatalağıl)
Kilisesi
Çatalağıl Köyü'nde kalıntıları bulunan
Hagios (Aziz) Ioannes Theologos Kilisesi, XIX. yüzyıl ortalarında yapılmıştır.
İncilci Yahya adına yaptırıldığı belirtilmektedir. Bazilika planlı kilisenin
duvarları moloz taşı ve devşirme malzeme ile örülmüş, üzeri ahşap çatıyla
örtülmüştür. Bugün depo olarak kullanılmaktadır.
15. Uluabat Kıyılarında Eski Bir Köy:
Fadıllı
Arapça'da 'faziletli' anlamına gelen
Fadıllı, Bursa'nın batısında, kent merkezine 32 kilometre uzaklıktadır. XIX.
yüzyılda Orhaneli'ne bağlı Fadıl Köyü'nden göç eden Yörüklerce kurulduğu için
'Fadıllı' adı verilmiştir. Eski metinlerde adı 'Fazıllı' olarak da geçmekte,
köyün bulunduğu yerdeki yerleşime, eski haritalarda 'Mühle' adıyla
rastlanmaktadır. Uluabat Gölü'ne yakın olan köyün, 1907 ve 1927 yıllıklarında
Kirmastı'ya (Mustafakemalpaşa) bağlı olduğu görülmektedir. 1907 (Hicri 1325)
tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde 33 hane bulunduğu kayıtlıdır.
Fadıllı Arıkaya-Fadıllı Bizans Suru
Uluabat Gölü'nün güney kıyılarında, Fadıllı
Köyü'nün güneybatısında, birden dikleşen dağ silsilesinin eteklerinde, iki ana
kaya kütlesinin arasında Bizans dönemine tarihlenen antik bir yerleşime ait
duvar, temel kalıntıları ve çeşitli dönemlere ait seramik buluntular tespit
edilmiştir.
16. Mağarasıyla Ünlü Ayvaköy
Ayvaini Mağarası'nın bulunduğu Ayvaköy,
Uluabat Gölü'nün doğusunda, kent merkezine 30 kilometre uzaklıktadır. Kuruluşu
18. yüzyıla dayanan köyün çevresinde bulunan kalıntılardan bazıları Bursa
Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
Köyün 1,5 kilometre. batısındaki
Tavşancılık mevkii, 500 metre kuzeybatısındaki Göztepe mevkii, yaklaşık 1
kilometre güneyindeki Gerdeme ve 400 metre kadar yakınındaki Kızlarpınarı
mevkiilerinde antik kalıntılar vardır. Sandıklı ve Tuzla mevkilerinde bulunan
birçok lahit de bölgenin bir nekropol alanı olduğunu göstermektedir. Köyün
hemen üzerindeki Ayazma mevkiinde de bir manastır kalıntısı bulunmaktadır.
Yakın zamanda yıkılmış olan tarihi köy
camisinin penceresinde, caminin günümüzden 178 yıl önce yapıldığına ilişki bir
yazıt bulunmaktadır. Ayvaköy, 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti
Salnamesi'nde Kirmastı'ya (Mustafakemalpaşa) bağlı 18 haneli küçük bir köy
olarak görünmektedir.
17. Nilüfer'in Tren İstasyonu: Balat
Nilüfer'in ilk mahallelerinden biri olan
Balat, Bursa-Mudanya karayolunda, Geçit girişinden ayrılan kolun sonunda yer
almaktadır. Balat adının 'Bul ad' sözcüklerinin birleşmesinden ya da Rumcada
kral veya devlet ileri gelenlerinin oturduğu 'köşk' anlamına gelebileceği öne
sürülmektedir.Kadı sicillerinden İshak Şah Vakfı'na ait bir köy olduğu
anlaşılan Balat'ta bulunan ve Rüstem Paşa'ya ait olan çiftliğin 1891-1892
(Hicri 1309) yıllarında satıldığı ve bölgenin yerleşmeye açılarak köye
dönüştürüldüğü bilinmektedir. 1907 (Hicri 1325) tarihli Hüdavendigar Vilayeti
Salnamesi'nde 20 hane bulunduğu kayıtlıdır. 1953 yılında işletmeden kaldırılan
ünlü Bursa-Mudanya tren yolu üzerindeki Koru İstasyonu da Balat Mahallesi'nde
yer almaktadır.
II. Abdülhamit Dönemi'nde yapıldığı tahmin
edilen Koru İstasyonu binası ile bekçi binası, yığma teknikte, moloz taş
örgülü, beşik trapez çatılı ve tek katlı olarak inşa edilmiştir. İstasyon
binası dört mekandan oluşup düz tavanı ahşap kaplamadır. İstasyonda bir de
tarihi su deposu bulunmaktadır.
18. Nilüfer'in Köprüleri
Abdal Köprüsü
Nilüfer Çayı üzerinde Acemler ile Hürriyet
semtleri arasındaki köprü, Halveti tarikatının Mısri kolunu kuran Niyazi-i
Mısri'nin müridlerinden, Abdal Çelebi adlı bir tüccar tarafından 1666 yılında
yaptırılmış, yapımı 3 yıl sürmüştür. Köprü 1978 yılından sonra araç trafiğine
kapatılarak restore edilmiştir. Onarım öncesi sadece 6 gözü açıkta bulunan
köprünün 12 gözünden 11'i ortaya çıkarılmıştır. Köprünün tam ortasında
karşılıklı olarak biri kapalı, öteki açık iki nöbet noktası vardır.
Nilüfer Hatun Köprüsü
Bursa'nın varlığını koruyan en eski
yapılarından biri ve bilinen en eski köprüsü, Geçit'in 1,5 kilometre
güneybatısındaki Nilüfer Hatun Köprüsü'dür. Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Hatun
tarafından XIV. yüzyılda yaptırıldığı genel kabul görmektedir. Ancak bu Nilüfer
Hatun'un I. Murat'ın kızı Nilüfer olabileceği de öne sürülmektedir. Köprü,
kesme kefeki taşı ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. Biri büyük olmak üzere
dört sivri kemerden oluşmakta iken sonraki yıllarda yatağın dolması üzerine
tuğladan dört küçük kemer daha eklenmiştir.
Mihraplı Köprü
Nilüfer Çayı'nın ana kolunun aktığı,
Karacabey yolu üzerinde süzme havuzu denilen yerin altında (bugün Osmangazi'ye
bağlı Acemler civarında) bulunan tarihi bir köprüdür. 1413-1421 yıllarında
hüküm süren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun tarafından 1465-1466 (Hicri 870)
yıllarında yaptırılmıştır. Günümüzde Bursa Müzesi'nde bulunan iki yazıt
taşından, dokuz satırlık ilkinde Şair Cemali'nin bir manzumesi bulunmaktadır.
Beş satırlık ikinci yazıtta ise şöyle yazmaktadır: "Bu köprü Osman oğlu
Orhan oğlu Bayezit oğlu Mehmet'in kızı, kadınların sultanı, melikelerin
melikesi, iyilikleri son dereceye ulaşmış olan Selçuk Hatun'un emriyle kuruldu.
Allah iffet ve ismetini devam ettirsin. Bilesin ki bunun bitmesi 870'tir."
Gölyazı
Gölyazı, Bursa-İzmir karayolunda Uluabat
gölü (Apollont gölü) kıyısında küçük bir yarımadada kurulmuştur. Tarihi, Roma
dönemine kadar gider. Roma döneminden kalanları, evlerin temel taşlarında
görmek mümkündür. Tarihi ve coğrafi orijinal özellikler taşır. Apollon
Krallığı'nın merkezi olarak bilinir. Köyün başlıca geçim kaynağı günümüzde
balıkçılık ve zeytinciliktir. Ayrıca her sene düzenlenen Leylek Şenliği vardır.
Döneminde bir süre Adramytteion (Edremit)
'na, bir süre de Kizikos (Edincik) 'a bağlı kalmıştır. İmparator Hadrianus
(M.S. 117-138) 'un Bitinya gezisi sırasında kente uğradığı, kentin kapısındaki
adına konulmuş onur yazısından anlaşılmaktadır.
Bizans Dönemi'nde Apollania ad Rhyndacum,
önce Bitinya Piskoposluğu'na bağlı kalmış, daha sonra Nicomedia ve kısa bir
süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.
Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar)
Savaşı'ndan sonra, bu kaleye sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez
Apollania önlerine gelmişler; ancak bu kuşatma sırasında kaçak tekfurun teslim
edilmesi dolayısıyla anlaşmaya vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını
ele geçirmekle yetinmişlerdir. Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania
ad Rhyndacum'un gölün çıkış kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği
kesilmiş bulunuyordu.
Antik kentle ilgili arkeolojik bilgiler
şöyle sıralanabilir:
Kalıntılar, karayolunun
Doğal kayalardan kesilmiş lahit tekneleri
ve kapakların yaygın olarak görüldüğü Nekrapol Alanı'nda, antik yolların kenarında,
8.5 x
Dış kaleye halk arasında "Taş
Kapı" denilmektedir. Yarımadanın en dar yerini denetim altında bulundurnak
için yapılmıştır. Surda 8.5 x
Bursa'nın Nilüfer İlçesi'ne bağlı Gölyazı,
tarihî adı Apolyont olan Uluabat Gölü ile kucaklaşan bir yarımada. Eskiden
gölün suları yağışlarla yükselince köyün kurulu olduğu alan adaya dönüşürmüş,
ama şimdilerde bir yandan yağışların azlığı, öte yandan da köprü bu dönüşümü
olanaksız kılıyor.
200 yaşındaki Rum evleri, koruma altındaki
kuşlar 733 yıllık anıt ağaç "Ağlayan Çınar" Gölyazı'yı görülesi kılan özelliklerden
sadece birkaçı.
Bursa’dan İzmir’e uzanan karayolunun 35.
kilometresindeki Gölyazı levhaları, zeytinlikler eşliğinde kıvrıla kıvrıla
Apolyont’un kıyısına çıkarıyor yolcularını. Uluabat Gölü ya da eski adıyla
Apolyont’a uzanmış ince uzun bir yarımadanın üzerine kurulu kırmızı kiremit
çatılı evleriyle Gölyazı, zarif bir kadının boynundaki alımlı bir kolyeyi
andırıyor ilk bakışta. Gölün kuzey kıyısında, küçük bir yarımada ile hemen
karşısındaki adacığın üzerine kurulan köyün iki yakası, ince uzun bir taş
köprüyle birbirine bağlanıyor. Modern zamanlara inat Gölyazı’da son sözün hâlâ
doğada olduğu açıkça görülebiliyor. Tektonik bir çöküntü sonucu oluşmuş, 156
kilometrekare büyüklüğündeki Uluabat, en derin yeri 10 metreyi geçmeyen sığ bir
göl. Kış aylarında dört metre kadar yükselen göl suları, köyün iki mahallesini
birbirine bağlayan yarımadayı daraltarak bir ada görünümüne büründürüyor.
Apolyont’a yolunuz kıyılarının kır çiçekleriyle kaplandığı ilkbahar aylarında
düşerse, onu ömrünüzde hiç görmediğiniz kadar çok kuş türüyle tanıştığınız yer
olarak hatırlayacaksınız
Tamamı birinci derece sit alanı olan
Gölyazı 2006'da Tarihî kentler Birliği'ne üye oldu. 2005'de, Toplum Gönüllüleri
Vakfı TOG üyesi gençler 200 evi boyadı, tamiratlar yaptı. 2006'da ise
Avusturya, Hollanda, Fransa ve Kanada'dan gelen sanatçılar Gölyazı'yı açıkhava
müzesine çevirdiler.